Tabela değişikliği tarımın sorunlarını çözer mi?

·

05 Ocak 2010

·

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Tabela değişikliği tarımın sorunlarını çözer mi?

05 Ocak 2010

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Şub 23, 2024

Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın adı Tarım ve Gıda Bakanlığı olarak değiştiriliyor.
Bakanlığın tarihinde bu tür isim değişikliğine sıkça rastlanır. 1838’de Dış İşleri Bakanlığı’na bağlı bir birim olarak kurulan, daha sonra Ticaret Bakanlığı’na bağlanan tarım teşkilatı, Cumhuriyetin ilanından sonra kimi zaman bazı bakanlıklarla birleştirilerek, kimi zaman adı değiştirilerek bağımsız bakanlık olarak faaliyetini sürdürdü. 1974’te Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı adını aldı. Daha sonra “gıda” ve “hayvancılık” çıkarıldı, “orman” ve “köy” eklendi. Son olarak 1991’de bu kez “orman” çıkarıldı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı oldu. Şimdi “köy” çıkarılıyor ikinci kez “gıda” ilave ediliyor.
Bugüne kadar yapılan değişiklikler yeterli gelmemiş olacak ki şimdi bakanlığın adı bir kez daha değiştiriliyor. Yapılan iş sadece isim değişikliği ile sınırlı değil. Bakanlık, teşkilat yapısından kadrolarına, çalışma sisteminden taşra teşkilatına kadar köklü bir değişime uğrayacak.
Bu konudaki hazırlıklar ve tartışmalar 5 yıldan beri yapılıyor. Bu çalışmalardan sonra ortaya çıkan, “Tarım ve Gıda Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”, 2009’un son gününde Başbakanlığın internet sayfasında yayınlandı. 31 Aralık’a kadar bakanlık çalışanlarından bile gizli tutulan tasarı, aynen yasalaşırsa neler olacak?
1- Tarım ve Köyişleri Bakanlığının adı Tarım ve Gıda Bakanlığı olacak.
2- Bakanlığın bağlı kuruluşlarından Tarım Reformu Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatı ile birlikte tamamen kapatılacak. Toprak Mahsulleri Ofisi ve diğer bağlı kuruluşlara ilişkin tasarıda bir düzenleme yok.
3- Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Personel Genel Müdürlüğü, Teftiş Kurulu Başkanlığı ve daha pek çok birim kapatılacak.
4- Tarım ve Gıda Bakanlığı’na bağlı, Bitkisel Üretim, Gıda ve Kontrol, Hayvancılık, Su Ürünleri, Kırsal Kalkınma, Tarımsal Politikalar ve Araştırmalar, İnsan Kaynakları olmak üzere 7 genel müdürlük birimi kurulacak. Ayrıca, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Strateji Geliştirme Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği ve İdari İşler Dairesi Başkanlığı kurulacak.
5- Müsteşar yardımcılığı, pek çok daire başkanlığı ve daire başkan yardımcılığı, İllerde il tarım müdürlüğü kadroları kaldırılacak. İl tarım müdürleri, İl Tarım ve Gıda Müdürü unvanıyla görev yapacak.
6- İlk kez “tarım uzmanı” ve “tarım uzman yardımcılığı” kadroları açılacak.
7- Taşradaki araştırma enstitüleri ve laboratuarların sayıları azaltılacak ve yeniden yapılandırılacak.
8- Bakanlık merkez teşkilatında, 15 olan birim sayısı 11’e indirilecek. Kaldırılan Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nün 9 birimiyle birlikte merkezde 24 olan birim sayısı da 11’e indirilecek. Ayrıca müsteşar yardımcılığı (5 adet), genel müdür yardımcılığı (25 adet), şube müdürlüğü (187 adet) ve taşra teşkilatında il müdür yardımcılığı (119 adet), müdür yardımcılığı (227 adet) gibi idari kademeler kaldırılacak.
9- Gerekli görülmesi halinde güvenlik, bilgi işlem gibi belirli hizmetler hizmet alımı suretiyle yerine getirilecek. Taşeronlaşma ve dışarıdan hizmet alımı yaygınlaşacak.
10- Kadroları iptal edilecek olan bakanlığın en üst düzeydeki bürokratları bakanlık müşaviri olarak atanacak. Bakanlık müşaviri olacaklar arasında müsteşar yardımcıları, Koruma ve Kontrol Genel Müdürü, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürü, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürü, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü, Teftiş Kurulu Başkanı var.
11- Bakanlık Teftiş Kurulu kaldırılarak hizmet birimlerinde denetim grupları oluşturulacak.
12- Müsteşarlık makamı güçlendirilecek ve müsteşar “bakan yardımcısı” gibi çalışacak.
Yapılacak bütün bu değişikliklerin 2-3 yılda tamamlanması öngörülüyor. Tarımda havza modelinin uygulanacağı, genel seçimlerin yapılacağı ve tarımda ciddi sıkıntıların olduğu bir dönemde bu değişiklik bazı sorunları da beraberinde getirecektir.
Bakanlığın daha etkin, taşra teşkilatının daha güçlü ve ülke tarımının ihtiyaçlarına yanıt verecek, çiftçiyi yönlendirecek ve destekleyecek bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Fakat, öngörülen değişim ülkenin ve sektörün ihtiyacından çok, Avrupa Birliği’nin talebi üzerine yapılacak. Bu değişiklik, bakanlığı özellikle küçük çiftçiden daha da uzaklaştıracak. Bakanlık dev şirketlerin “hizmetkarı” olacak.
Hükümetin kadrolaşma sevdası ile bakanlık, çalışanları ile karşı karşıya gelecek.
Özetle, pek çok sorunu olan tarımda bakanlığın tabelasından çok kafaların değişmesine ihtiyaç var.
Tarım ve Gıda Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın tam metnini www.tarimdunyasi.net ‘ten okuyabilirsiniz.

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

  1. adil konuk 5 Ocak 2010 - 04:27 - Yanıtla

    hiç kimsenin ne yapıldığından, ne olduğundan, ileride ne gibi sıkıntılar oluşacağından haberi yok.
    bunca yıldır iyi-kötü devam eden sistemi bu şekilde yıkıp döküp yoketmek tarıma ve hayvancılığa çok büyük zarar verecektir. yapılması gereken; aksayan tarafları tespit ederek aksaklıkları gidermektir.
    yoksa baştan aşağı kapatıp ben yeniden yapılandırıyorum demek çocuk oyuncağı gibi birşey. kimsenin haberinin olmadan yapılması yada yapılmaya çalışılması ayrı bir vehamet. böyle yapılmaması gerekir.
    sayın yetkililer !!
    ne yapmayı düşünüyorsanız paylaşın, deneme tahtasına dönmesin yapılan herşey.
    zirai ilaç ve reçetede durum ortada, GDO da durum ortada, havza bazlı yapmaya çalıştığınız desteklemenin uygulanabilirliği çok az. birşeyleri düzeltmek istedikçe dahada bozuluyorsa buna göre tedbir almanız gerekmezmi? sonuçta yöneten sizsiniz, zarar gören ise bizler…

  2. musa 5 Ocak 2010 - 04:38 - Yanıtla

    Yazınızda değinilen değişiklikler “Avrupa Birliği’nin talebi üzerine yapılacak” ifadeniz kesinlikle hatalıdır. AB böyle bir yapılanma öngörmüyor. kanun çıktığında görülecektirki AB den ciddi eleştiriler alacaktır

  3. Beytullah BERÇİN 5 Ocak 2010 - 05:58 - Yanıtla

    Atama, kadrolar ve Tarım Uzmanlığı
    MADDE 6- (1) 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı

    (5) Tarım Uzman Yardımcılığı yarışma ve yeterlik sınavlarının şekil ve uygulama esasları ile Tarım Uzman ve Uzman Yardımcılarının çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

    YORUM:

    Kamu Per. Sseçme Sınavı zorunluluğunu BYPAS eden bir yönetmelikle KADROLAŞMA sağlamanın yolu açılmış oluyor sanırım…Tarım Uzman Yardımcısı adı altında alınarak OLUMLU SİCİL alanlar çalışmaya devam edecekler ve fazlası UYGUN KADROLARA atanacaklar…

  4. Uğur Paksoy 5 Ocak 2010 - 07:00 - Yanıtla

    Maalesef tarım ülke ihtiyaçları öngörülerek yönetilmiyor. Türkiye’yi kalkındıracak ve ileri götürecek sektörlerden en önemlisidir. Avrupa Birliğinin ve Ortadoğunun tarım ürünleri deposu olabilecekken sanki görünmeyen bir el tarafından bu sektörü yok etmeye çalışıyoruz.
    İhtiyaçlarımız bellidir. Hem üreticiler ve hem de gıda sanayicileri yıllardır bu ihtiyaçları değişik ortamlarda dile getirmektedirler. Bakanlık sadece bu dile getirilenleri gözönünde bulundururak tarımın alt sektörlerinin ihtiyaçlarını yerine getirmeye ve koordine etmeye çalışsa idi Türk Tarımı bambaşka bir yerde olurdu.
    Bakış açıları değişmeden teşkilatı değiştirerek, sil baştan yapmanın zaten sallantıda olan tarımı kargaşadan öte batma noktasına getireceğinden korkarım.

  5. TürkVet 5 Ocak 2010 - 16:19 - Yanıtla

    Tarım Bakanlığı Yasa Tasarısı;“Çok güzel hareketler bunlar”” 05.01.10

    http://www.turkvet.biz

    http://www.turkvet.biz/yorumlar/tarim_bakanlik_tasari.htm

  6. Ali Şükrü TUNÇEL 5 Ocak 2010 - 09:41 - Yanıtla

    Bir zamanlar tarımsal üretimde kendine yeten bir ülke iken, tarım ürünleri ithalatçısı bir ülke haline gelindi. Bunca zamandır ne tarım reformu, ne de toprak reformu yapılabildi. Bu reformların içinde arazi toplulaştırmasından, iç ve diş pazar odaklı üretim planlamasına kadar bir çok önemli projenin hayata geçirilmesi gerekirdi. Kırsal alanda yaşayan insanımız üretici olmaktan çıkarıldı. Bu insanlar yaşayabilmek ve aldıkları kredileri ödeyebilmek için en önemli varlıkları olan tarlalarını, bir çoğu yabancı sermayeye ait bankalara ipotek sonucu kaptırmış bulunmaktadırlar. Tüm bunlar Tarım ve Köy işleri Bakanlığı adında bir bakanlığımız varken gerçekleşmekteydi. İsim değiştireceklerine tamamen kapatsınlar da başları rahata ersin. Çiftçi de ya anasını alır gider(!) ya da gözünü toprak doyurur(!) Tüm bu olup bitenlere kimseden tepki gelmiyorsa Vatana Millete hayırlı olsun!….

  7. Hasan Zebirli 5 Ocak 2010 - 13:15 - Yanıtla

    Bakanlığın yeniden yapılanması çalışmaları beş değil yedi yıldır gündemde. Yedi senede bu noktaya gelinebildi.

    AB normlarına uygunlluk, etkin bir sistem, kadroların yeniden düzenlenmesi, başbakanlığa git gel derken tam yedi sene geçti. Sistemin oturması da yılları alacak. Mesala 20 yıl. İşe yarar, etkinliği, evrimliliği artıracak bir şey yoksa yaklaşık 30 yıl heba edilecek demektir.

    Hem merak ediyorum, sonuçta çiftçi neler kazanacak, tarımımız rekabet edebilir, ihraç edebilir bir seviyeye gelebilecek mi? Kişi başına süt tüketimi 200 litre, et tüketimi 50 kg olabilecek mi? Hayvanımızın ihtiyacı olan kaba ot üretimi karşılanabilecek mi? Ziraatçi, veteriner köyde istihdam edilecek mi? Yoksa yeni sistemden yine çoğu evden işe, işten eve koşuşmaktan, aylık, mesai ve emeklilik hesaplamaktan, mesaisinin çoğunu verimsizce geçirmekten başka bir işe yaramayan personelle mucizeler mi bekleniyor? Hepsi hikaye. Tabela ile, mevcut birimleri kapatıp, yeni isimlerle tekrar açmak ile ne bekleniyor ki?

    Uzmanlık, uzman yardımcılığı da başka hikaye. Başkalarına özent? DPT’de, Maliye’de, vs. kurumlarda var ya, biz de neden yok? Çünkü uzmanın özlük hakları daha iyi. Uzman veya uzman yardımcısı olmanın şartları da oldukça komik. Bir kaç kurs, sınav, mülakat, biraz da tavassut, al sana uzman yardımcısı. Üç beş sene sonra da uzman. Yaptıkları uzman uzman rahat masalaırnda oturup, ahkam kesmek, akıl vermek, ayrıcalıklı maaşları cebe indirmek. Haydi koyun bakalım uzmanalık şartlarına. Diğer şartlara ilave olarak üç yıl doğuda, 3 yıl köyde, 3 yıl ilçede çalışmayan, 5 büyük projede aktif görev almayan, köyü köylüyü bilmeyen ağzıyla kuş tutsa uzman olamaz deyin. Bakalım, kaç kişi çıkacak? Adam Anakara’da, şehrin göbeğinde doğmuş büyümüş, kurstan kursa koşmuş, koridorlarda kendine referans olacak birilerini de bulmuş, gelmiş uzman olmuş. Ankara’nın uzmanlıktan anladığı bu. Uzman yapmış, öğrenmiş, eziyet çekmiş, başkalarına göre çok yapmış,iş bilen, yol açan insan demektir. Ankarada’kilerin çoğu laf ebesi.
    Geç oradan. Haydi hayırlısı…..

  8. HASAN ÇAĞLAYAN 5 Ocak 2010 - 15:04 - Yanıtla

    KÖYLÜ IRGAT DEĞİL PATRON OLACAK

    Türk köylüsünü bugün yaşadığı problemlerden ve kabızlıktan kurtaracak olan tek adres olan Milli Ekonomi Modeli hayata geçirildiği zaman tarım köylümüz ırgat olmaktan kurtulup, patron olacak.

    Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın çeyrek asrı aşkın hizmet yürüyüşünde ihmal etmediği hiç ama hiç unutmadığı bir kesim vardı. O da takdir edersiniz ki sevgili okurlar; eli nasırlı, eli öpülesi Türk köylü ve çiftçisiydi… Ayaklarına demir çarıklarını giyip, kasketini takarak, “benim köylüm” değil, “ben köylüyüm” diyerek ziraatçı bir profil çizmişti Prof. Dr. Haydar Baş… Çeyrek asır evvel ayağında demir çarıklarla Anadolu’yu köşe bucak dolaşıp toplumun tüm kesimleriyle kucaklaşarak ve ta o günlerden birlik mayasını çalarak, “ben çiftçiyim, ben köylüyüm, ben memurum, ben işçiyim, ben polisim, ben askerim…” diyor ve bunun pratiğini ortaya koyuyordu Haydar Baş.

    Herkesi kucaklayan bir anlayış
    Çeyrek asırlık aktif hizmet halkalarında Prof. Dr. Haydar Baş hep “Büyük Türkiye”, “Kâinat Devleti Türkiye” sevdasıyla yaşamıştır. Hakkâri’de ayağına diken batan çocuk ta, tarlalarda çapa yapan, çift süren, bel belleyen çiftçi de, Edirne’de sokakta sabahlayan sarhoş ta onun için yaraları sarılması gereken evlatlardır, kardeşlerdir.

    Tarıma farklı bir yaklaşım
    Televizyon ekranlarında ‘Milletin Efendisi’ adlı tarım programının yapmam hasebiyle tüm siyasi partilerin programlarını okuyan bir gazeteci kimliğiyle söylemek gerekirse; Prof. Dr. Haydar Baş dışındaki tüm siyasiler köylü ve çiftçiyi ağızlarına bile almıyorlar. Prof. Dr. Haydar Baş ortaya koymuş olduğu ve parti programına almış olduğu ‘Milli Ekonomi Modeli’nde tarımın tüm sorunlarına köklü çözümler sunmuş ve tarımı en stratejik sektör olarak ilan etmiştir.

    Milli duruşa sahip bir lider
    Diğer siyasiler bugüne dek zoru gösterip bu milletin neyi yapamayacağını izah etmekle ve ABD’nin önünde eğilmekle meşgullerken; Prof. Dr. Haydar Baş her zaman ve her yerde ‘ben yaparım’ dedi ve nasıl yapacağını da eserleri ve milli duruşuyla ortaya koydu. Değerli okurlar siz şu ana dek hiçbir siyasiden ‘ben yaparım, ben bu işi başarırım’ diye bir söz duydunuz mu Allah aşkına?

    Özgüven sahibi bir lider…
    Prof. Dr. Haydar Baş, “Milli Ekonomi Modeli benim hayat birikimim ve tezimdir” derken ilk başta tarladaki çiftçiyi, sokaktaki hamalı düşündüğünü belirterek şunları söylüyor: “Köylüyü, fakiri–fukarayı, İşçiyi, memuru, emekliyi düşünerek yola çıktım ve bu eserimi yazdım. Ben bu işi yaparım. Bunda hiç kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın.” Prof. Dr. Baş, önce bu topraklar için sonra toptan insanlık için gerçek çözüm sofrasını tam bir cömertlik ile önümüze seriyor. Bu sofrada haklıya hakkını teslim, hadsize haddini bildirmek var! Ekonomik ve sosyal adalet var! “Baba Devlet” kavramının ihyası ve bunun içinin doldurulması ile ortaya çıkan müthiş bir zenginlik, refah ve mutluluk var! Prof. Dr. Haydar Baş’a, dünyada ve ülkemizde var olan iç karartıcı tablonun değişebileceğine, şartların yenilebileceğine dair millette ve bizlerde uyandırdığı inanç ve ruhi diriliş için teşekkür ediyoruz.

    Çiftçinin bir eli yağda bir eli balda olacak
    Sevgili okurlar lafı fazla uzatmadan söyleyelim ki; Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın, hakkında çok sayıda uluslararası kongre yapılan Milli Ekonomi Modeli’ndeki (MEM) tarım projeleri uygulansaydı bugün ülkemizde şu an yaşandığı şekliyle bir tarım depremi yaşanmayacaktı. Ürettikleri tarımsal ürünler kendi nüfuslarını beslemenin ötesinde, ABD’de hububat dağları, Avrupa’da süt nehirleri ile et buzullarının oluştuğunu unutmayalım. Milli Ekonomi Modeli’nin uygulandığı günlerde çiftçimiz, en kaliteli ürünü, sınırsızca ve alım garantisiyle üretebilecek. Bir eli yağda bir eli balda olacak. Elveda fakirlik diyerek, patron olacak. Hülasa en kalitelisini üretmekten başka bir şey yapmayacak köylümüz.

    Emsalsiz tarım projeleri…
    İşte Prof. Dr. Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’nde tarım için öngörülen özet projeler:
    • Çiftçiden, planlı ve sürekli üretime katıldığı sürece vergi alınmayacak ve ürün alım garantisiyle doğrudan desteklenecektir.
    • Toprağı olmayan köylüye, üretim yapılması şartıyla toprak verilerek üretime katılması sağlanacak.
    • Devlet tarafından ürünün tahmini bedelinin yüzde ellisi üreticiye avans olarak hasat ayından altı ay önce peşin olarak ödenecektir.
    • Kuraklık, don, sel gibi doğal afetlere karşı, ürün sigorta sistemi getirilerek üreticilerin zararları karşılanacaktır.
    • Stratejik öneme sahip tarım sektöründe yerli üretim, ithal ürünlere karşı gümrük duvarları yoluyla korunacaktır.
    • Tarım ürünlerine IMF ve Dünya Bankası dayatmasıyla getirilen tahditler tamamen kaldırılacak, yerli üretimin arttırılması teşvik edilecektir.
    • Çiftçiye devlet tarafından tohum, fidan, gübre ve ilaç konularında yardım edilecektir.
    • Çiftçilere sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı sağlanacaktır.
    • Türkiye’de tarım alternatifsizdir. Onun için tarım ürünlerine alternatif aramak yerine, tarıma dayalı sanayinin kurulması teşvik edilecektir. Bu amaçla devlet tarıma dayalı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere proje mukabili sıfır faizli, gerekirse geri ödemesi üretim olarak alınabilecek kredi doğrudan verilecektir.
    • Hükümet, bizzat pazarlama hususunda üreticilerimize öncülük edecektir. Dünyanın her yerinde pazar bulacaktır. Çiftçinin pazar problemi olmayacaktır.
    • Ülkemizdeki tarıma uygun arazilerin envanteri çıkarılacak, iklim ve toprak özelliklerine göre uygun tarımsal ürün grupları belirlenecektir.
    • Tarım tek başına bir sektör olarak değil, tarıma dayalı ilgili sanayi dalları ile bir bütün olarak alınacaktır. Bu amaç doğrultusunda tarım ürünlerinin son mamul haline getirilmesi için entegre sanayi kuruluşları teşvik edilecektir.
    • Coğrafya, iklim, nüfus ile iç ve dış piyasa dengeleri göz önünde tutularak, tarım sektörünün üretim, miktar, çeşit, nitelik planlamaları ve AR–GE çalışmaları yapılacaktır.
    • Çiftçinin kooperatifleşerek güç birliği yapması desteklenecektir. Kooperatiflere tarımsal alet ve makine desteği verilecektir.
    • Üretici ile tüketici arasındaki zincir kısaltılarak üreticinin yüksek gelir, tüketiciye ucuz ürün sağlanacak, kooperatiflerden bu amaçla istifade edilerek, hal yasası tekrar gözden geçirilecek.
    • Sanayinin hammaddesi olan tarım ürünlerinin “Dar Bölge Kalkınma Modeli”yle, ilgili sanayi kollarıyla entegrasyonu sağlanacaktır.
    • Tarımsal üretim merkezlerine, –maliyetleri azaltmak için– ucuz taşıma aracı olan demiryolları hatları çekilerek etkin kullanımı sağlanacaktır.
    • Yerli gübre üretimine destek verilecektir.
    • Minimum su sarfiyatıyla, yüksek ürün miktarı ve kalite sağlayan modern tarım teknolojileri (damıtma sistemi, hidrofilik katkı maddeleri) yaygınlaştırılacaktır.
    • Yeni su kaynakları bulunarak, tarımın hizmetine sunulacaktır.
    • Katma değeri yüksek olan hayvancılığın temel girdi kalemlerinden olan yem ihtiyacının sağlanabilmesi amacıyla, ilgili tarım ürünlerinin yeterli miktarda üretimi teşvik edilecektir.

    Çiftçinin ürettiğini devlet pazarlayacak
    Konuşmalarında sık sık “Bağımsız Türkiye Partisi iktidarında çiftçinin ürününe pazar bulma görevi devletin olacak, devlet çiftçiye üretimi karşılığında tam destek olacak” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Haydar Baş tarım kesiminedevletin destek vermesinin olmazsa olmaz bir kural olduğunu her fırsatta dile getirmektedir. Her cumartesi günü Meltem TV’de canlı olarak yayınlanan ve Prof. Dr. Haydar Baş’ın konuk edildiği Ekoanaliz programında bir süre önce tarım konusu masaya yatırılmıştı. Bu programda Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Baş şu ifadelerde bulunmuştu: “Devletin desteği olması şarttır. Bağımsız Türkiye Partisi, “Sosyal Devlet” anlayışıyla tarıma destek verecek. Bu sayede hem müstahsil hiçbir kuruş ödemeden fert olarak sigortalı yapılacak, hem de elindeki tohumu ve işlediği arazi her türlü probleme karşı sigortalı yapılacak. Çiftçi tohumunu henüz toprağa atmadan altı ay önce ürün bedelinin yarısı avans olarak ödenecek; diğer yarısını ürününü teslim aldığı zaman peşin alacak. Bağımsız Türkiye Partisi bu şekilde bakan bir anlayışla tarım köylüsüne gerekli olan her desteği vermek suretiyle, hem çiftçinin, hem üreticinin, hem de tüketicinin yanında olacak ve Allah nasip ederse tarımda tüm vatandaşların yüzü gülecektir.”

    Çiftçimiz ırgat değil, patron olacak
    Bu noktada hemen söyleyelim ki Milli Ekonomi Modeli’nde tarım için öngörülen çözümler yegâne çözümdür…
    Ülkemiz köylüsünü yaşadığı bu cendereden, sıkışıp kalmışlıktan, kabızlıktan kurtaracak olan tek adres Milli Ekonomi Modeli’dir.
    Türk köylü ve çiftçisi Milli Ekonomi Modeli’ni iktidar ettiği gün bir eli yağda bir eli balda olacaktır. Hiçbir kısıtlama olmaksızın en kaliteli ürünü üretmekten zevk alacak. Sırtı pek, cebi para dolacaktır. Prof. Dr. Haydar Baş’ın deyişiyle artık patron olacak köylülerimiz, ecnebileri bu topraklarda ırgat olarak çalıştıracaklardır.
    Türk köylüsü tekrar milletin efendisi olmak istiyorsa, seçimden seçime dağıtılan kömür ve makarnaya bundan böyle kanmayacak ve BTP’ ye ‘evet’ diyerek; ‘veren el’ konumuna gelecektir. Ağa olmak ta, paşa olmak ta, züğürt olmak ta çiftçinin elinde…

    ADEM BİRİNCİ İLE MİLLETİN EFENDİSİ / [email protected]

  9. Beytullah BERÇİN 6 Ocak 2010 - 02:14 - Yanıtla

    Gözden kaçabilecek bir husus ise “gıda denetim hizmetlerini yapmak ve yaptırmak” maddesi. Bu madde gıda denetim hizmetlerinin özelleştirmesine imkan sağlıyor. Tarım yasasında Tarım danışmanları için engellenen düşünce, tasarıda şimdi yine karşımıza çıkıyor. Bu süreç ZMO, TBMM Tarım Komisyonu Başkanı ve Gıda sanayicilerinin paralel çabası olarak biliniyor. Bu zincire, bilerek veya bilmeyerek zaman zaman bazı meslek mensuplarımızın ve mesleki dernek yöneticilerimizin de katıldığını hatırlıyoruz. Bu yaklaşım, işin gereklerine, gelişmiş dünyaya ve AB mevzuatına aykırıdır. Bu konu, AB Gıda eşleştirmesi ile ilgili bir toplantıda Gıda Sanayicilerinin temsilcisi olarak katılan bir eski Bakanın “isteseniz de istemeseniz de bu olacak” diye tanımladığı ve şiddetle tepki gösterdiğimiz bir yaklaşımdır.

    Yorum ;Tarım Bakanlığı Yasa Tasarısı;”Çok güzel hareketler bunlar””
    05.01.10 http://www.turkvet.biz

  10. Beytullah BERÇİN 6 Ocak 2010 - 02:21 - Yanıtla

    Taslak, Kadro Yasası!

    Yasa taslağında en önemli görünen konu kadro ve kadrolaşma olarak dikkati çekiyor. Bir tarafta mevcut üst düzey görevliler sorunsuz tasfiye edilerek 195 kişilik müşavir kadrosu oluşturuluyor. Böylece üst düzey atamalarda istenildiği gibi bir yeni kadro oluşturmanın yolu açılmış oluyor.

    Diğer taraftan ise Tarım Bakanlığında mesleği tarım olmayanlardan oluşan bir elit tarım uzmanları, bir dönemin tabiri ile tarım prensleri oluşturulmaya çalışılıyor.“En az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler, veteriner hekimlik, ziraat mühendisliği, gıda mühendisliği, su ürünleri mühendisliği, balıkçılık teknolojisi mühendisliği ve kimya mühendisliği fakülteleri ile yönetmelikle belirlenen fakültelerden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt içi veya yurt dışındaki öğretim kurumlarından mezun” olmuş tarım uzmanları geliyor. Ayrıcalıklı personel olarak Bakanlığı yönlendirecek kadro bu şekilde oluşurken Bakanlık hizmetlerini yürüten veteriner hekim ve ziraat mühendisi “hamal” elemanlar için taslakta herhangi bir iyileşme getirilmiyor. Böylece Bakanlık personeli arasında önemli bir ikilik ve ayrışmaya imkan sağlıyor.Diğer yeni bir gelişme ile Bakanlık müfettişlerine ilave olarak Tarım Başdenetçileri, Tarım Denetçileri ve Tarım Denetçi Yardımcıları kadroları geliyor.Yorum ;Tarım Bakanlığı Yasa Tasarısı;”Çok güzel hareketler bunlar””
    05.01.10 http://www.turkvet.biz

    http://www.turkvet.biz/yorumlar/tarim_bakanlik_tasari.htm

  11. ABDULLAH TOY 6 Ocak 2010 - 18:10 - Yanıtla

    tarım deri koltuklarda oturup yapılmadığı gibi tabela değiştirmekle çiftçi kurtarılamıyor.herşeyimiz avrupalılarınki gibi oluyorsa tabela da onların isteğine uydurulsun. batı ülkelerinin tarıma ve çiftçisine verdiği önem ve desteğin 10 da biri bize verilmiyor. birşeyler değişecekse tabandan değişmeli.yoksa makyajlama ve makaslamayla zaten yerde sürünen çiftçinin ayağa kalkmasıda imkansız gibi. hal böyleyse yani tarım ve çiftçi yokoluyorsa tabela bizim neyimize. Ancak onlara lazım müsait biyere bıraksınlar diye…..dotlara selam ve saygılarımla

  12. Kenan Peker 6 Ocak 2010 - 21:46 - Yanıtla

    Farklı bakışlar ve ortak akıl = Başarı

    İşletmecilik açısından bakıldığında bu tasarıda; işletmecilik fonksiyonları;
    1)Üretim, 2)İnsan kaynakları, 3) Ar-Ge, 4) Eğitim ve Yayım şeklinde planlanmış. İşletme çevresi ise iş çevresi, görev çevresi ve genel çevre şeklinde belirginleştirilmiş. Şayet bu yapılanmada bazı hususlara dikkate edilirse tarım sektörünün gelişmesi, gıda güvenliğinin sağlanması ve kırsal kalkınmanın geleceğinden ümitliyim. Benim gibi tarım sektörünün geleceğinden ümitli olanlar gün geçtikçe artıyor olacak ki bugün sanayi sektörünün liderleri tarım sektörüne de yatırım yapıyor. Bu yatırımlarla hızlı bir kalkınma sürecinin gerçekleşmesi taslakla ilgili eleştirilerin ve önerilerin dikkate alınmasıyla mümkün olabilir.

    İşletmecilik esaslarına göre belirlendiğini gördüğüm taslakta, içeriğin doldurulmasında ilaveler yapılması gerektiği düşüncesindeyim.
    Ayrıca, strateji planı hazırlanırken, Eğitim, Ar-Ge ve Yayım bileşenleri bir bütünün parçaları (eşit olmak zorunda değil) olarak dikkate alınıp, bu üçlüden oluşan lokomotifin TASARIMI yapılabilir. Tarımın alt sektörlerinin ve paydaşlarının kompartıman olduğu bir kalkınma anlayışı yerine (zira, ülkemizde sektörler kompartıman olmak istemezken, paydaşların her biri lider olmayı tercih etmekte) üçlüden oluşan lokomotif dikkate alınarak alt sektörlerin ve paydaşların kümelendiği şekilde TASARIM GELİŞTİRME tamamlanırsa YENI ÜRÜNLER ortaya çıkabilir. Tabiî ki süreç yönetimin iyi yapılması, sistem geliştirme (havza bazında kalkınma programları) ve uygulama başarıda en önemli etmenler olacaktır. Saygılarımla, Kenan

  13. selçuk özman 7 Ocak 2010 - 03:56 - Yanıtla

    Basit bir ifade ve yorumla tabeladaki bu değişiklik sistemin aslında gidişatını göstermekte. Köy kavramı ile zirai faaliyetin ileride tamamen ayrılacağını bizlere anlatmaktadır ki bu doğru bir adımdır.

  14. feerman yıldırım 7 Ocak 2010 - 04:48 - Yanıtla

    VATANA MİLLETE HAYIRLI OLSUN.TABELA DEGİŞİKLİGİ BU İŞİ ÇÖZMEZ.EN AZ BEŞ YILLIK ÜRÜN VE BÜTÇE PLANLAMASI İSTİYORUZ.KARDEŞİM ADAM İŞ YAPSIN YETERKİ HA UZMAN YARDIMCISI HA TEKNİSYEN HA MÜHENDİS NE FARKEDER .ÖNEMLİ OLAN İÇİNDEKİ ÇALIŞMA ARZUSU.

  15. TürkVet 11 Ocak 2010 - 15:44 - Yanıtla

    Tarım Bakanlığı Yasa Tasarısı;
    “Çok güzel hareketler bunlar”
    Bakanlık, çeyrek asrı aşan bir sürede hizmetlerini kanun hükmünde kararname ile yürütüyor. Bu süre içerisinde kuruluş yasasını hazırlamak için çalışıyor.

    Şimdi, bu kadar yıl tartışılan, defalarca yazboz edilen taslakları düşününce ilk akla gelen “Dağ fare doğurdu!” İfadesi oluyor. Ama taslağı inceleyince farenin bile doğmadığı, bir sıkıt vakası yaşandığı anlaşılıyor.

    Yasa taslağının Başbakanlıktan çıkış tarihi ve şekli de dikkat çekici görünüyor. Yılın son günü. İki yasa taslağı ile birlikte. Birisi coğrafi işaretlerle ilgili. Diğeri ise geçtiğimiz günlerde Bakanlığı ve Hükümeti kendi eliyle sıkıntıya koyan “GDO” ile ilgili Biyogüvenlik yasa tasarısı. Bakanlık Yasa tasarısı Biyogüvenlik yasa tasarısının gölgesinde Başbakanlıktan geçirilmiş hissini veriyor. Yıllardır tartışılan ve şekilden şekle giren bir taslak, kısa sürede olgunlaştırılan bir taslak ile eşzamanlı çıkması başka ne anlama gelebilir?

    Nedense Tarım Bakanlığında yasal düzenlemelerin şekillenmesi, kapı arkası, perde arkası oyunlar sergilenerek sağlanıyor. Bu oyun alışkanlığı ve becerilerini gördükçe ülkenin oyuncu sıkıntısı çekmediğini bilmek gerekiyor. Her tarafta bu kadar perde arkası oyun sergilenince, tiyatro sahnelerinin yetersizliği gündeme gelmeli!

    Bunları düşününce, yaşananlar “Çok güzel hareketler bunlar” tiyatro denemelerini komedi ve trajedi dalında geride bırakıyor.

    Geriye doğru bir göz atalım!

    Konu Gıda Yasası,
    Kapalı kapılar arkasında çalışılıyor. Kendi ifadesi ile “kendisini özel sektörün temsilcisi” olarak tanımlayan, görevini vekalet ile yürüten bir süper yetkili ve avanesi taslağı hazırlıyor. Meslek örgütlerini, sivil toplumu bir tarafa bırakın… Yasanın gerektirdiği hizmetleri yürütmekle görevli olan Genel Müdür, yasa taslağını TBMM’de oylanmak üzere görüşülürken görüyor! Yasa muhalefete rağmen, ana muhalefet partisinde iki veteriner hekim milletvekili olmasına ve konuyla birebir bilgilenmiş olmalarına rağmen üç aleyhte oy ile mecliste kabul ediliyor. AB uyumu için çıkartıldığı söylenen ancak alakası olmadığı gibi AB mevzuatsına ters hükümler içeren, yaşanan gıda terörünün temel dayanağı olan, denetimsizliği yasal hale getiren bir yasa beş yıldır uygulamada.

    Tarım Yasasında Yaşananlar,
    Yine Bakanlıkta birileri tarafından hazırlanıyor. Dönemin Bakanının ifadelerine göre; Hazırlanan taslak Bakan tarafından Başbakanlığa arz ediliyor. Başbakan; yasayı sivil toplum örgütleri ile değerlendirdiniz mi diye soruyor! Aldığı cevap olumsuz olunca da örgütlerin görüşünü alın öyle getirin diyor. Bunun üzerine Bakan 40 kadar meslek ve sivil toplum örgütünü topluyor ve Başbakanın talebi ile kendilerinin görüşüne başvurulduğunu, o nedenle sadece usulü yerine getirmek için görüş ifade edilmesini, esasa ve değişikliğe neden olacak konuların gündeme getirilmemesini rica ediyor. Katılımcılar, her türlü nezaket çabasına rağmen önemli eleştiriler getiriyor. Ancak bizim eleştirilerimiz de başta üzere esasa dokunan ifadeler, toplantı sonrasında düzenlenen toplantı tutanağına bile alınmıyor.

    Karşılaştığımız bir olay vardı ki yapılan şeytanın bile aklına gelmez! Bugün çeşitli şekillerde tartışılan “Tarım danışmanlığı” çiftçi eğitim yayım hizmetleri ile ilgili bölümde bu amaç belirtilmeden genel ifade olarak tanımlanmış, yasanın gerekçesinde ise gıda denetim hizmetlerinin özel tarım danışmanları tarafından yapılmasını sağlamak amacıyla maddenin düzenlendiği ifadesi yer alıyordu. Bizim dışımızda da eleştiri ve yanlışlığı ifade edilmesine karşılık eleştirilerin tutanağa bile alınmadığını görmüştük. Yapılan girişimlerle, Tarım Komisyonu aşamasında tanzim edilen değişiklik önerisinin verilmesinin sağlanması ile bu yanlış giderilebilmişti.

    Gerek öncesinde gerekse Tarım Komisyonunda üzerinde ısrarla durmamıza rağmen destekleme yasasının ötesine geçmeyen “Tarım Yasası”nın ne amaçlarına ne de içeriğine tarım destekleme ve politikalarının temel kuralı olan “pazar güvencesi ve fiyat istikrarı” ibaresini koyduramamıştık.

    Bunların örneklerini çoğaltmak mümkün. En son yaşanan GDO yönetmeliği ile Bakanlığın ve Hükümetin düştüğü durum en yenilerindendi.

    Bakanlık Yasa Tasarısı da bu komediler zincirinin bir uzantısı olarak görülüyor.

    Daha önceki taslaklar ile ilgili Bakan başkanlığındaki toplantıda yapılan kısa değerlendirmeler, Bakanlığa bildirilen TVHB görüşleri ve AB Genel Sekreterliğinin yapılanma ile ilgili görüşleri Birliğin web sitesinde geçmişte paylaşılmıştı. Toplantıda gelişen hava ve sonrasında oluşan taslak tam tatmin etmese de beklentilerin artmasına neden olmuştu.

    Geçtiğimiz yaz aylarında bize ulaşan bir bilgi Bakanlık Yasa Taslağının yeniden şekillendirildiği ve şu an kamu oyu ile paylaşılan taslağın ana hatlarını yansıttığı şeklindeydi. Meslek örgütlerinin gündeminde ve çeşitli platformlarda bu konunun yer almaması, üstelik bu bilgilere karşılık ve eş zamanlı olarak bir web sitesinde, belirtilen toplantı sonrasında şekillenen taslağın “Bakanlık Yasa Tasarısı Taslağının Son şekli” olarak yayınlanması, kafamızda acabalara neden olmuştu. TürkVet web sitesini kapatma ve kendimizi kenara çekme düşüncemiz ile tatil, bayram v.s.ile birleşince de herhalde gelişmeleri irdelemekten bizleri alıkoydu.

    Bu güne geldik. Taslak denen metni inceledik. Hizmetlerin sağlıklı yürütülmesini esas alarak hazırlanmış olması gereken bu taslağı oluşturmak için bunca yıl tartışmaya gerek olmadığını, sıradan birisinin bir-iki günde yazabileceği bir metin olarak bulduk. İstisnalarını ise ayrı tutmak ve bazı inceliklere dikkatli bakmak gerekiyor!

    Taslak ne getiriyor?
    Veteriner Hizmetlerinin sağlıklı yürütülmesine bir katkı sağlamayacağı gibi daha da olumsuzlaştıracağı aşikar alan bir taslak. Tasarıda bu konuyu ön plana çıkarmadan değerlendirdiğimizde ise karşımıza çıkan diğer hususları ana hatları ile sıralayalım.

    Tabir caiz olursa “nur topu gibi bir müsteşar” doğuruyor. Yardımcıları bile yok. Bakanın yardımcısı, tek söz sahibi konumunda. Bir anlamda fiili durumu yasalaştırıyor.

    En olumlu yanı ise Kamu Reformu Yasa tasarısına, Yerel yönetimlerin etkinleştirilmesine ilişkin yasalara rağmen “taşra teşkilatı” öngörüyor olması. Ancak AB mecburiyeti olan bu yapılanmanın nasıl şekilleneceği konusunda açıklık bulunmuyor.

    Mevcut yapılanmanın herkes tarafından yanlış olduğu ve yanlışların temelini de fonksiyoner yapılanma oluşturduğu bilinirken, bu yapıdan uzaklaşılamamış. TÜGEM tarafından yürütülen hizmetler Bitkisel Üretim, Hayvansal Üretim ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğüne bölünmüş olsa da bu yapılanmaya “konu esaslı” demek mümkün değil. İşin garibi fonksiyonlarda bile çakışmalar, yeni çatallaşmalar var.

    Tarım Havzaları ile ilgili hizmetler Bitkisel Üretim içerisinde yer almış. Hayvancılığı dikkate almadan yem bitkileri üretimi nasıl gelişecek, ürün münavebeleri nasıl oluşturulacak. Tarım havzaları hayvancılık dikkate alınmadan nasıl şekillenecek. Hayvancılığı hep tarım içerisinde değerlendiren zihniyetin hayvancılığı tarım havzalarının dışına bırakması nasıl algılanabilir?

    Zirai mücadele faaliyetleri ile ilgisi olmayan bitkisel üretim, insan sağlığını ve ekolojik dengeyi gözeterek yeni üretim şekillerini nasıl belirleyecek?

    Gıda denetimleri özelleşiyor mu?
    Yasa tasarısı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünün kabaca adını Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü olarak değiştiriyor. En önemli değişiklik su ürünleri ile ilgili hizmetler Su Ürünleri Genel müdürlüğüne devredilmiş. Veteriner hekim kontrolü olmadan balık yemeye devam edebileceğimizi anlıyoruz ama ihracatta veteriner hekim kontrolü şart. Yeni yapıda bu nasıl temin edilecek?

    Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünün görevleri yamalıklardan oluşuyor. Gıda ile ilgili görevler ayrı, yemle ilgili olanlar ayrı, hayvansal ürünler ile ilgili görevler ayrı tanımlanmış. Hayvansal ürünler gıda olarak sayılmıyor mu? Yoksa “hayvansal ürün” denince et, süt, yumurta v.b ile mamulleri anlaşılmayıp sadece gıda olarak kullanılmayan ürünler mi anlaşılıyor? Bu tanımlar ile yasa taslağında bunu ayırt etmek bizi aşıyor!

    Buna karşılık 14. madde ile umarız ki veteriner ilaçlarının üretiminden satışına kadar olan zincirde Bakanlık yetki sahibi olabilir? İlaç ile ilgili yasada düzenleme yapılmadan bu temin edilebilir mi?

    Önemli bulduğumuz bir husus ise kontrol hizmetlerini yürütecek personelin vasıflarının bu genel müdürlük yetkisine verilmesi.

    Gözden kaçabilecek bir husus ise “gıda denetim hizmetlerini yapmak ve yaptırmak” maddesi. Bu madde gıda denetim hizmetlerinin özelleştirmesine imkan sağlıyor. Tarım yasasında Tarım danışmanları için engellenen düşünce, tasarıda şimdi yine karşımıza çıkıyor. Bu süreç ZMO, TBMM Tarım Komisyonu Başkanı ve Gıda sanayicilerinin paralel çabası olarak biliniyor. Bu zincire, bilerek veya bilmeyerek zaman zaman bazı meslek mensuplarımızın ve mesleki dernek yöneticilerimizin de katıldığını hatırlıyoruz. Bu yaklaşım, işin gereklerine, gelişmiş dünyaya ve AB mevzuatına aykırıdır. Bu konu, AB Gıda eşleştirmesi ile ilgili bir toplantıda Gıda Sanayicilerinin temsilcisi olarak katılan bir eski Bakanın “isteseniz de istemeseniz de bu olacak” diye tanımladığı ve şiddetle tepki gösterdiğimiz bir yaklaşımdır.

    Hayvancılıkta ıslah yok, İthalat temel görev mi olacak!
    Bakanlık yasa tasarısında “balığın hayvan” olmaktan çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan ise Bakanlığın hayvan ıslahına yönelik bir görevi kalmamış görünüyor. Ancak “yüksek vasıflı hayvan ırklarını yaygınlaştırmak” görevi her halde hayvan ithali için yeterli gerekçe ve görev olabilir.

    Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü hayvan kimlik sistemi oluşturmakla görevli iken Hayvancılık Genel Müdürlüğü “hayvancılıkla ilgili bilgi sistemi oluşturmakla” görevli.

    Su ürünleri ile bilgi sistemi ise bunların dışında oluşturulacak.

    Hayvansal ürünler, tarımsal ürün değil!
    Hayvansal ürünlerin pazarlanmasına ilişkin çalışmalar yapma görevi Hayvancılık Genel Müdürlüğüne verilirken “Tarımsal ürünlerin pazarlanması ile ilgili çalışmalar yapmak” görevi Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğünün. Başka bir açıdan bakınca ise Kırsal Kalkınmada hayvancılığın yeri yok!

    Tarım Reformu, TEDGEM yok, Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü var. Taslak Tarım Reformu ile ilgili merkez ve taşta birimlerini tasfiye ederek her türlü varlığını Bakanlığa devrediyor. Halen TEDGEM de olan görevler ağırlıklı olmak üzere Köy hizmetleri, tarım reformu ile ilgili görevler bu birimde toplanıyor.

    Araştırmaya Tarım Politikasının ismi eklenmiş, içerik karışmış!
    TAGEM’min ismi Tarımsal Politikalar ve Araştırmalar Genel Müdürlüğü olmuş ancak görevleri içerisinde Tarımsal Politikalar ile ilgili bir husus bulunmuyor. Sadece Tarımsal ürün piyasalarındaki gelişmeleri izlemek bu kapsamda değerlendirilebilir.

    Önemli bir yenilik ise Bakanlığın Bakanlık kuruluşları dışındaki kurum kuruluşlara araştırma yaptırmasına imkan sağlanıyor olması. Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, önceki taslakta öngörülen özerk araştırma kurumundan vazgeçilmiş, Bakanlığın görev alanına giren konulardaki araştırmaları dışarıya yaptırılma öncelik olarak değerlendirilebilir.

    Hayvan ve bitki hastalıklarında kullanılan maddeler konusunda araştırmalar yapmak görevi verilmiş. Buna mukabil veteriner kontrol ve araştırma enstitülerinin isminden araştırma kelimesi kaldırılmış.

    Ek listeler incelendiğinde hayvan sağlığı konusunda araştırma yapacak enstitü bulunmuyor. II.No.lu ek listede 9 adet Merkez Araştırma, 10 adet Bölgesel Araştırma Enstitüsü ile 18 adet araştırma istasyonu bulunurken 37 araştırma kuruluşu içerisine bir tane bile merkez Veteriner Araştırma kuruluşu girememiş. İl Kontrol laboratuarları ise 41 adet Gıda Kontrol Laboratuarı olmuş.

    İhdas edilen kadrolar incelendiğinde her halde araştırma faaliyetleri 55 araştırmacı ile yürütülecek.

    Neticede Bakanlığın 126 adet kuruluşu içerisinde 1 Şap Enstitüsü, 8 adet araştırma görevi olmayan Veteriner Kontrol Enstitüsü ile 9 adet Veteriner Sınır Kontrol Noktası yer alabilmiş. Bu sayılar da taslağın genel durumunu özetlemeye yetmektedir.

    Taslak, Kadro Yasası!
    Yasa taslağında en önemli görünen konu kadro ve kadrolaşma olarak dikkati çekiyor. Bir tarafta mevcut üst düzey görevliler sorunsuz tasfiye edilerek 195 kişilik müşavir kadrosu oluşturuluyor. Böylece üst düzey atamalarda istenildiği gibi bir yeni kadro oluşturmanın yolu açılmış oluyor.

    Diğer taraftan ise Tarım Bakanlığında mesleği tarım olmayanlardan oluşan bir elit tarım uzmanları, bir dönemin tabiri ile tarım prensleri oluşturulmaya çalışılıyor.“En az dört yıllık lisans eğitimi veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadî ve idarî bilimler, veteriner hekimlik, ziraat mühendisliği, gıda mühendisliği, su ürünleri mühendisliği, balıkçılık teknolojisi mühendisliği ve kimya mühendisliği fakülteleri ile yönetmelikle belirlenen fakültelerden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt içi veya yurt dışındaki öğretim kurumlarından mezun” olmuş tarım uzmanları geliyor. Ayrıcalıklı personel olarak Bakanlığı yönlendirecek kadro bu şekilde oluşurken Bakanlık hizmetlerini yürüten veteriner hekim ve ziraat mühendisi “hamal” elemanlar için taslakta herhangi bir iyileşme getirilmiyor. Böylece Bakanlık personeli arasında önemli bir ikilik ve ayrışmaya imkan sağlıyor.Diğer yeni bir gelişme ile Bakanlık müfettişlerine ilave olarak Tarım Başdenetçileri, Tarım Denetçileri ve Tarım Denetçi Yardımcıları kadroları geliyor.

    Sonuç olarak,
    Yıllardır 441 sayılı KHK ile yönetilen Bakanlığın yasasına kavuşması için yapılan tartışmaları, ortaya konulan taslakları ve çeyrek asırdır Türk tarımında yaşanan küçülmeyi dikkate aldığınızda sorunlara çözüm getirmek bir yana, yeni sorunlara neden olacak bir yasa taslağı olarak değerlendirmenin yanlış ve kötümser bir yaklaşım olmadığını ifade edebiliriz.

    Bununla birlikte Bakanlığın taslağa göre yapılanması ve görev unsurları, Bakanlığın; tarıma, Türk çiftçisine, hayvancılığa, gıda güvencesi ve güvenliğine hizmet etmekten ziyade küresel sermayeye hizmet etmeyi ve pazar açmayı kolaylaştıran bir yapıya kavuşturulmaya çalışıldığı söylenebilir.05.01.2010

    TürkVet

Tarım: İlişkili Diğer Makaleler

En Son Yayınlanan Makaleler