Gıda fiyatları market açmak, kapatmak, cezalarla düşürülemez

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Gıda fiyatları market açmak, kapatmak, cezalarla düşürülemez

06 Aralık 2022

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Şub 22, 2024

Gıda fiyatlarındaki artış bir kez daha ülkenin ana gündem konusu oldu. Fiyat artışları bir kez daha zincir marketler üzerinden tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gıda fiyatlarındaki artıştan zincir marketleri sorumlu tutarak yeni tedbirlerin alınacağını söyledi.

Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına destek verdi.

Gıda Perakendecileri Derneği(GPD) Yönetim Kurulu Başkanı Galip Aykaç, katıldığı bir toplantıda marketlere yönelik eleştirilere sert yanıt verdi. Tartışma büyüdü. Dernek içinde de gerilime neden oldu. Ülker Grubu’nun sahibi olduğu Şok Marketler Zinciri’nden yapılan açıklamada Galip Aykaç’ın istifası istendi. Aykaç, dernek başkanlığından ve yönetim kurulundan istifa etti. Aykaç, istifasının Şok Marketler Zinciri’nin açıklaması ile ilgili olmadığını, sektöre ve ekonomiye zarar vermemek adına istifa ettiğini bildirdi.

İşin siyasi ve polemik tarafını bir yana bırakarak ekonomik boyutuna bakmakta yarar var. Bu gelişeler yaşanırken Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) Kasım ayı enflasyon verilerini açıkladı. Kasım 2022’de Tüketici Fiyat Endeksi(TÜFE) yıllık bazda yüzde 84,39 artarken aylık yüzde 2,88 arttı.

Gıda enflasyonu 3 haneli oldu

Asıl büyük artış gıda fiyatlarında yaşandı. Hükümet üç harfli marketlerle uğraşırken gıda enflasyonu üç haneli oldu. TÜİK’e göre Kasım’da gıda enflasyonu yıllık yüzde 100’ü aşarak 102,55’e ulaştı. Aylık gıda enflasyonu ise yüzde 5,75’e çıktı.

TÜİK’in verilerine göre, Kasım’da fiyatı en çok artan 10 ürünün tamamı tarım ve gıda ürünü. Fiyatı en çok artan ürünler ve artış oranları şöyle: Tereyağı yüzde 17,58, taze süt yüzde 15,71, peynir yüzde 15,05,alkolsüz içecekler ve konsantre içecekler yüzde 14,02, sebze( patates ve bazı yumru bitkiler hariç) yüzde 13,26, pirinç yüzde 10,87, patates yüzde 8,28, kuru sebze yüzde 8,24, makarna yüzde 7,80 ve taze meyveler yüzde 5,61.

Fiyatı en çok düşen ürünler listesinde ise sadece 3 gıda ürünü var. Şeker, yumurta ve dana eti. Hepsinde de fiyat düşüş oranı yüzde 1’in altında; Kasım ayında şeker fiyatı yüzde 0,89, yumurta fiyatı yüzde 0,20 ve dana eti yüzde 0,16 oranında düştü.

Fiyat artışının temel nedeni yanlış tarım politikası

Gıda fiyatları neden artıyor? Sorunun kaynağı nedir? Marketlerin fiyat artışında rolü var mı? Önce sorunu doğru tespit etmek gerekir. Ondan sonra çözüm bulmak kolaylaşır.

Sorunun ana kaynağı Türkiye’nin tarımsal girdilerde dışa bağımlı olması ve uygulanan yanlış tarım politikalarıdır. Sorun üretimin ilk halkası olan tarlada başlıyor. Hükümet sorunu kaynağında çözmek yerine bu işin son halkası olan pazarda, manavda ve marketlerde yani etiketlerde çözüm arıyor. Etiketteki fiyat, uygulanan bütün yanlış politikaların sonucudur. Nedenleri ortadan kaldırmadan gıda fiyatlarındaki artışı durdurmak mümkün değil.

Son yıllarda gıda fiyatlarındaki artış durdurulamayınca sürekli olarak birileri suçlanıyor. Fiyat artışlarının gerçek nedeni olan yanlış tarım politikalarını düzeltmek yerine bütün bu yanlışların sonucu olan etiketteki fiyatlar baskıyla düşürülmeye çalışılıyor. Nedenler ortadan kaldırılmadıkça baskıyla, denetimle, suçlamayla, market açmakla veya kapatmakla fiyatlar düşmez, düşürülemez.

Gıda fiyatları neden artıyor?

Gıdanın hammaddesi olan tarım ürünlerinin üretilmesi için tohum, fide, fidan, gübre, ilaç, işçilik, finansman kaynağı yani para, mazot, traktör, hasat makinası, arazi kirası, su, enerji, işçilik gibi birçok girdi kullanılıyor. Bu girdilerin fiyatından dolayı bir maliyet oluşuyor. Çiftçi, bu girdileri kullanarak üretim yapar. Elde ettiği ürünü satarak yaptığı masrafı yani girdi maliyetini karşılamak ve geçimini sağlayarak üretimi sürdürebilecek bir gelir elde etmek ister. Bunu yapamazsa zarar eder ve üretim yapmaktan vazgeçer. Bu nedenle girdi maliyetleri ve ürün fiyatı çok önemli.

Türkiye, tarımsal üretimde kullanılan temel girdilerin hemen hepsinde dışa bağımlı. Gübrede yüzde 95 dışa bağımlı. Mazotta, enerjide büyük oranda dışa bağımlı. Zirai ilaçta, bazı ürünlerin tohumunda dışa bağımlıyız. Hayvancılık yapanlar için temel girdi yemdir. Yem hammaddelerinde yüzde 60 dışa bağımlı. Dışa bağımlı olunca fiyatları kontrol etmeniz çok zor. Dövizdeki her artış, girdi fiyatlarını yani üretim maliyetini artırıyor. Bu maliyet artışı ürünün fiyatını artırıyor. Plansız üretim, desteklerin yetersiz olması, üretim bölgesi ile tüketim bölgesi arasındaki mesafenin açılması ve taşıma, nakliye, lojistik maliyetleri de eklenince gıda fiyatlarında inanılmaz artışlar yaşanıyor.

Girdi fiyatları etikete zam olarak yansıyor

Dışa bağımlılık ve dünyadaki hammadde fiyatlarındaki artışlar, dövizdeki yükselme, tarımsal üretimde kullanılan girdilerin fiyatlarında çok büyük artışa neden oluyor. Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK), 21 Kasım’da Eylül 2022 Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ni açıkladı. TÜİK’e göre, Eylül 2021’den Eylül 2022’ye son 1 yılda gübrenin fiyatı yüzde 226,63 arttı. Mazot yüzde 193, hayvan yemi yüzde 145,46 ve zirai ilaçlar yüzde 110,51 arttı. Tohum ve dikim materyali yüzde 99 arttı. Sadece Eylül ayında tohum ve dikim materyalindeki fiyat artışı yüzde 19 oldu.

Bu fiyat artışları çiftçinin üretim maliyetini, üretim maliyeti de üretilen ürün fiyatını artırıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun Ekim 2022 dönemine ait Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi 15 Kasım’da açıklandı. Buna göre, Ekim 2021-Ekim 2022 dönemi tarımsal üretici fiyat endeksi yıllık yüzde 163,32 arttı. Turunçgillerdeki artış yüzde 361,53 olurken, çeltikte yüzde 230, sebze, kavun ve karpuzda yüzde 196, lifli bitkilerde yüzde 188, tahıllarda yüzde 171, canlı sığır, çiğ sütte yüzde 143, yumurtada yüzde 131 artış oldu. Üreticideki fiyat artışı, tüketiciye katlanarak yansıyor.

Süt inekleri kesilince süt azaldı fiyatlar fırladı

Süt hayvancılığı, besicilik, kanatlı sektörü yani hayvancılık yapan çiftçiler için yemin üretim içindeki payı yüzde 65 seviyelerinde. Yem hammaddelerinin ortalama yüzde 60’ı ithalatla karşılanıyor. TÜİK verilerine göre, yem fiyatları bir yılda yüzde 145 artmış. Yem bitkileri üretimini desteklemeden ve üretimi artırmadan yemi ucuzlatmak mümkün mü?

Yıllardır yaptığımız uyarılar dikkate alınmadı. Çiğ süt fiyatı baskı altında tutulurken, yem ve diğer girdilerin fiyatı arttı. Yem pahalı, süt ucuz olduğu için yüz binlerce süt ineği kesildi. Süt üretimi azaldı. Bugün “peynir niye pahalı?”diye soruluyor. Sorunun ana kaynağı yem. Yem pahalı süt ucuz olursa üretici üretime devam edemez ve süt üretimi azalır, üretim azalınca fiyat artar. Peynir fiyatındaki artışı etiket üzerinden çözemezsiniz. İnek kesimini önlemezseniz sütü, yoğurdu, peyniri, ayranı daha pahalıya tüketmek zorunda kalırsınız.

Hükümet gıda enflasyonunu düşürmek bahanesiyle yıllarca çiğ süt fiyatını baskı altında tuttu. Maliyetler artarken çiğ süt fiyatı artırılmadı. Sonuç ne oldu? İnekler kesildi. Süt azaldı. Fiyat yine arttı. Üstelik daha büyük oranda gıda enflasyonuna neden oldu. Dün açıklanan enflasyon verilerinde fiyatı en çok artan ürün sıralamasında süt ürünlerinin yer alması bu yanlış politikanın sonucu.

Zincir marketler sütten çıkmış ak kaşık değil

Gıda piyasasını büyük oranda zincir marketler yönlendiriyor. Tartışmanın odağındaki Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) 2012 yılında kuruldu. Dernek çatısı altında sadece “üç harfli” olarak adlandırılan zincir marketler yok. Farklı alanlarda faaliyet gösteren ulusal, bölgesel ve yerel modern gıda perakendecileri ile gıda servis zincirleri de var.

2021 verileri ile günde 15 milyon kişiye ulaşan, 200 milyar liranın üzerinde cirosu olan, Türkiye’nin her şehrinde yaklaşık 40 bin satış noktası ve 425 bini aşkın kişiye istihdam sağlayan devasa bir yapılanma. Bu son olayda da görüldüğü üzere kendi aralarında da büyük bir rekabet var. Ancak gıda piyasasındaki egemenliği nedeniyle hükümetle hep iyi ilişkiler içinde çalışan bir yapısı var. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti döneminde, Hal Yasası 10 Mart 2010 yılında değiştirildi. 1 Ocak 2012’de yürürlüğe girdi. Bu yasa ile marketlere toptancı hallerinden ürün almak yerine üreticiden doğrudan ürün alarak raflarına koyma imtiyazı tanındı. Böylece fiyatların yüzde 25 ucuzlayacağı iddia edildi. Gelinen noktada marketler “fahiş fiyat” uygulamakla suçlanıyor.

Türkiye’nin en ücra köşesine kadar giren, köylerde, tatil sitelerinin içinde açılan zincir marketler özellikle tarım ve gıda ürünlerinde piyasayı ve fiyatı belirleyici konumdalar. Her birinin 8-10 bini aşan market sayısı ile bu zincir marketler gıda piyasasını yönlendiriyor.

Hükümet, zincir marketleri destekledi

Hükümet geçmişte bu zincir marketlere ciddi destekler de sağladı. Soğan ve patates ithal edilerek bu marketler aracılığıyla piyasaya satıldı.

Et ve Süt Kurumu aracılığıyla canlı hayvan veya et ithal edilerek bu marketlerde satışa sunulurken yerli üretim yapan besiciler çok sıkıntılı günler yaşadı.

Gıda fiyatlarındaki artışın tek nedeni değil ama, yaygın mağaza ağına sahip zincir marketlerin üreticiden ucuza alıp, tüketiciye yüksek fiyatla satmasının etkisi var. Pazarcı esnafı, manavlar da bu marketlerdeki fiyatı esas alarak fiyat belirliyor.

Bu hükümet tarafından gıda piyasası zincir marketlere teslim edildiği için, küçük esnafın yok olması ve rekabetin azalması ile gıda fiyatlarının artışında marketlerin de rolü var. Ama marketleri bu denli suçlayacak ve tek sorumlu gösterecek kadar değil.

Gıda fiyatlarının düşürülmesi için çözüm önerileri

Daha önce de yazdığım önerilerimi yinelemek isterim:

1- Dışarıdan empoze edilen ithalata dayalı tarım politikası yerine, Türkiye’nin tarımsal potansiyelini değerlendirecek, üretim odaklı ulusal bir politika uygulanmalı.

2- Çiftçinin üretim yapmasını kolaylaştıracak, girdilerin temininde, ürünlerin satışında etkin bir kooperatifçiliğin desteklenerek yaygınlaştırılması sağlanmalı.

3- Girdi fiyatlarını düşürecek önlemler mutlaka alınmalı. Girdiler üzerindeki vergiler kaldırılmalı, destekler artırılmalı.

4- Tarım Yasası’nda yer alan çiftçinin ürettiği ürünün maliyeti ile piyasa fiyatı arasındaki farkın çiftçiye destek olarak ödenmesini öngören ve bugüne kadar uygulanmayan “fark ödemesi” günün gerçeklerine uygun olarak uygulanmalı.

5- “Yerelde üret, yerelde tüket” modeli ile belli üretim bölgelerine olan bağımlılık azaltılmalı. Her bölgenin tarımsal potansiyeli maksimum seviyede değerlendirilmeli.

6- Belediyeler, yerel yönetimler tarımsal faaliyetlerini sadece tohum, fide veya para dağıtmak yerine, kooperatifçilik modeli üzerinden hem üretime hem de üretilen ürünlerin tüketiciye en kısa yoldan ulaşmasını sağlayacak çalışmalar yapmalı.

7- Taşıma, lojistik maliyetleri desteklenerek mutlaka aşağı çekilmeli.

8- Gıda denetimleri göstermelik değil, belli bir sistem içerisinde ve her zaman yapılmalı.

9- Marketler Yasası hemen çıkarılmalı ve piyasa zincir marketlerin egemenliğinden kurtarılmalı.

10– Tüketicilerin alım gücünü artıracak önlemler alınmalı.

11- Tüketici gıda denetim mekanizmasının parçası olmalı ve gıdasına sahip çıkmalı.

Özetle, gıda fiyatlarındaki artışın nedeni, ana kaynağı tarladan başlıyor. Çözümün de tarladan başlatılması gerekiyor. Üreten çiftçinin para kazanması ve üretime devam etmesi sağlanmalı. Tarladan sofraya kadar olan sürecin her halkası iyi yönetilmeli. Market açarak, kapatarak, suçlayarak, ceza keserek gıda fiyatı düşmez, düşürülemez.

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

  1. Aydın Şener 6 Aralık 2022 - 13:02 - Yanıtla

    Her zaman zevkle ve beğeni ile okuduğum Tarım Yazarı Sayın Ali Ekber Yıldırım yine çok güzel bir yazı hazırlayarak mevcut durumu tüm bileşenleri ve tüm açıklığı ile gözler önüne sermiş. Bir tarım insanı olarak çalışmalarının ve başarılarının devamını diliyorum.
    Aydın Şener
    Ziraat Yük. Mühendisi

    • Ali Ekber Yıldırım 7 Aralık 2022 - 01:38 - Yanıtla

      Aydın Bey, çok teşekkür ederim. Saygılar.

En Son Yayınlanan Makaleler