Biyogüvenlik Kurulu'nun GDO'lu mısır açıklaması da skandal…
Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Geçen hafta bu sütunda yazdığımız, “GDO’lu mısır için skandal karar” başlıklı yazımız büyük yankı uyandırdı.Yazının yayınlanmasından sonra Milliyet Gazetesi konuyu haber yaparak iki gün yayınladı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu,Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yanıtlanmak üzere yazılı soru önergesiyle konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdı.
Biyogüvenlik Kurulu ise yazımız üzerine internet sitesinden yazılı bir açıklama yaptı. Kurul’un skandal niteliğindeki açıklamasının ayrıntıları şöyle:
Açıklamanın daha iyi anlaşılması için skandal kararı özetlemekte yarar var. Türkiye’de Genetiği Değiştirilmiş Organizma(GDO) ithalatına 9 kişiden oluşan Biyogüvenlik Kurulu karar veriyor. GDO’lu genleri ithal etmek isteyenler Biyogüvenlik Kurulu’na başvuruyor. Kurul, yasa ile belirlenmiş kurallar çerçevesinde Bilimsel Risk Değerlendirme Komitesi ve Sosyo Ekonomik Risk Komitesi oluşturarak genleri incelettiriyor. Komite raporlarını da dikkate alan Kurul, 270 günlük bir sürecin sonucunda olumlu veya olumsuz karar veriyor. Kararları Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra yürürlüğe giriyor. Sadece basitleştirilmiş işlem uygulandığında bu karar daha kısa sürede veriliyor. Çünkü, basitleştirilmiş işlem uygulanırken geçmişteki raporlar ve belgelerin olumlu görüşü dikkate alınıyor.
Biyogüvenlik Kurulu 16 Temmuz 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararlarında 3 yıl önce risk komitelerinin sakıncalı, zararlı, tehlikeli olduğunu rapor ettiği için onay vermediği 3 mısır genine(T25, MIR604, MON863) ithalat izni verdi. Yazımızda 3 yıl önce zararlı görülen bu 3 gene neden izin verildiğini, geçen süre zarfında kararlarını değiştirecek ne gibi değişiklikler olduğunu sorduk.
Aldığı kararları,raporları kamuoyundan saklamak için günler sonra internet sayfasına koyan Biyogüvenlik Kurulu, yazımızın yayınlanmasından hemen ertesi gün, 24 Temmuz’da internet sayfasında yer verdiği açıklamada özetle şu bilgilere yer veriliyor:
“– Basitleştirilmiş İşlem bilimsel olarak yeterli bilgiye ve deneyime sahip olunan çeşitlerle ilgili Biyogüvenlik Kurulu tarafından alınan bir karar olup adında geçen “basit” ifadesi yanlızca çeşit başına olan 270 günlük normal değerlendirme süresi dışına çıkılması ile ilgilidir. Bunun dışında normal değerlendirmede uygulanan risk değerlendirme ve sosyo-ekonomik değerlendirme aynı şekilde yapılmaktadır.
— Bu değerlendirmeler uzmanlar listesinden seçilen farklı disiplinlerden her biri konusunda uzman 11’er öğretim üyesinden oluşan “Risk Değerlendirme” ve “Sosyo-Ekonomik Değerlendirme” Komiteleri tarafından yapılmaktadır. Bu amaçla başvurusu yapılan çeşitlerin biyoteknolojik yöntemlerle aktarılan genlerin yapısı, DNA dizilimi, promotör ve terminatör bölgeleri, ekstra DNA dizileri ve gen aktarım yöntemini ayrıntılı olarak incelenir, çeşitlerle ilgili bilimsel araştırmaların sonuçları (alerjik ve toksik etki analizleri, genetik modifikasyonun stabilitesi, morfolojik ve agronomik özellikler, hedef dışı organizmalara etkisi vb.), risk değerlendirmesi yapan çeşitli kuruluşların görüşleri (EFSA, FSANZ, FAO, FDA, OECD), başvuru dosyasında bulunması gereken dokümanlar ve farklı ülkelerde uzun süreli üretim ve tüketim durumlarını göz önünde bulundurulur. Ayrıca, çeşitlerle yapılan hayvan besleme çalışmaları da incelenerek, yem olarak kullanımı sonucu ortaya çıkabilecek riskler değerlendirilir.
–Basitleştirilmiş işlemde bilimsel komitelerin teknik değerlendirmesini içeren bilimsel raporların kamuoyuna sunulması zorunluluğu yoktur. Biyogüvenlik Kurulu daha önce de 3 soya çeşidi için basitleştirilmiş işlem uygulamıştır.
— Biyogüvenlik Kurulu, başvurusu yapılan çeşitlerle ilgili karar verirken daha önceden yapılan değerlendirmelerin varlığını ve bu ürünlerin Avrupa Birliği tarafından kullanılıp kullanılmadığını dikkate alır.
–Nitekim, hâlihazırda kabul edilen ve kabul edilme kararı bir gazetede skandal olarak nitelendiren mısır çeşitleri ile ilgili verilen kararın 3 yıl önce olumsuz olarak verildiği, ancak bu karara esas teşkil eden risk değerlendirme komitesi raporunda kararın çoğunlukla alınmış olduğu, haberde yazıldığı gibi “zararlı” ifadesi olmadığı ve aynı çeşitlerin sosyo-ekonomik değerlendirme komitesi tarafından da kabul edildiği görülmektedir.
–Aradan geçen 3 yılda yapılan yeni bilimsel çalışmalar ve Avrupa Birliği’nin bu çeşitleri hem gıda ve hem de yem olarak kullanmaya devam etmesi göz önüne alınarak kurulun verdiği Basitleştirilmiş işlem kararı ile çalışma yapan hem risk değerlendirme ve hem de sosyo-ekonomik değerlendirme komitesi bu çeşitlerin kullanılabileceğine ilişkin oybirliği ile aldıkları bilimsel kararlarını Biyogüvenlik Kuruluna iletmişlerdir.
Biyogüvenlik Kurulu, öncelikle her iki komite raporunun olumlu olmasını ve bu çeşitlerin Avrupa Birliği ve birçok ülkede gıda ve yem olarak kullanılmasını göz önüne alarak bu çeşitler için olumlu karar vermiştir.
–Kabul edilen bu çeşitler yanlızca hayvan yemi olarak kullanılacak olup AB ülkelerinde olduğu gibi binde dokuz seviyesi üzeri etiketlenerek kullanılacaktır.”
Biyogüvenlik Kurulu’nun açıklamasında 3 yıl önceki raporlarda “zararlı” sözcüğünün kullanılmadığı belirtiliyor. Öyle anlaşılıyor ki, Kurul üyeleri karar verirken komite raporlarını hiç okumuyor.Ben hepsini satır satır okuyorum.Raporların neredeyse tamamı tek metin olarak hazırlanıyor. Sadece gen adları değiştiriliyor. Hatta, “kes yapıştır” yöntemi uygulanıyor. Geçmişte bunu kanıtlamıştım.Kurul üyeleri en azından tek bir raporu okusalar, raporlarda sadece “zararlı” sözcüğü değil, “sağlık risklerine sebep olacak kadar pestisitlerin bulunduğu”, “insan hücre hatlarında yapılan bir çalışmada glifosinat herbisitinin hücrelerde toksik etki gösterdiği”, “glifosinat konsanstrasyonunun hücrelerde DNA’ya zarar verdiği”,” halk sağlığı açısından risk olabileceği”,”Transgenik bitkilerle yapılan bazı çalışmalar incelendiğinde bu bitkilerin tüketilmesinin insan sağlığına olumsuz etkilerinin olabileceğini gösteren bulgulara rastlanılmıştır.” gibi bir çok tümceyi görürlerdi.
Biyogüvenlik Kurulu açıklamasında 3 yıl önce izin vermedikleri 3 mısır genine izin verilmesine gerekçe olarak Avrupa Birliği’nde bu genlerin hem yem hem de gıda olarak kullanılmasını kanıt olarak gösteriyor. Oysa, 3 yıl önceki raporlarda da Avrupa Birliği’nin 2007 yılında bu genlere izin verdiği,hem yem hem de gıda amaçlı kullanıldığı bilgisi zaten var. Kurul üyelerinin raporları okumadığı bir kez daha kanıtlanmış oluyor.
Açıklamadaki en komik gerekçe ise, 3 yıl önceki komite raporlarında kararın oy çokluğu ile alındığı, bu kez oybirliği ile alındığı bilgisi. Biyogüvenlik Kurulu sadece oybirliği ile hazırlanan raporları mı dikkate alıyor. Geçmişte olumlu karar verilen genlere ilişkin raporların hepsinde oybirliği var mıydı?
Sorumuzu tekrarlıyoruz. Biyogüvenlik Kurulu 3 yıl önce ithalatına izin vermediği 3 mısır genine neden izin verdi? yeniden hazırlanan risk değerlendirme raporlarını neden yayınlamıyorsunuz?
Özetle, Biyogüvenlik Kurulu’nun kararı da,açıklaması da skandal. Hangisini düzelteceksiniz?
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar