Bu haberde ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Bakırçay Havzası Ege’nin ve Türkiye’nin en verimli topraklarına sahip bereketli havzalardan birisidir.
Gazeteciliğe adım attığımız ilk günden bu yana yakından izlediğimiz havzadaki gelişmeler ülke tarımının geçirdiği süreci bire bir yansıtıyor.
Önceki gün meslektaşımız, dostumuz İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ile havzayı dolaşırken hem mesleki bir nostaljiyi hem de havzada tarımın nereden nereye geldiğini gözlemleme fırsatı bulduk.
Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda derslere devam ederken bir yandan da Anka Haber Ajansı’nda stajyer muhabir olarak mesleğe adım attık.
O dönemde ara seçimde İzmir’den milletvekili adayı olan Erdal İnönü’yü izlemek hem ağır bir sorumluluk hem de bizim için önemli bir fırsat oldu.
İzmir basınının en deneyimli gazetecileri Barış Selçuk, Atilla Sertel, Celal Başlangıç, Mustafa Balbay, Nebil Özgentürk, Hulusi Özdoğru, Atilla Köprülüoğlu, Berrin Tuncel, Elvan Feyzioğlu, Nedim Bubik, Gazanfer Karpat, Aykut Fırat, Işık Teoman ve daha niceleri ile bir arada gazetecilik yapmaya başladık. Bizim için asıl okul bu ortamdı.
O dönemde İzmir’i ve Bakırçay Havzası’nı karış karış dolaştık. Erdal Bey, çok duyarlı ve samimi bir siyasetçiydi. Siyaseti pek sevmese de halka dokunmayı, onları dinlemeyi severdi. Bir köye gidip diğerine gitmezse haksızlık olacak diye düşünürdü.
Mesleğe girişteki bu deneyim gazetecilik yaşamımızın sonraki dönemlerine de hep olumlu yansıdı.
Şimdi yıllar sonra bir kez daha Bakırçay Havzası’ndayız. Bu kez meslekte ve okulda bizlere hep örnek olan dostumuz Mustafa Balbay’la birlikteyiz. Üstelik o zaman pek de farkında olmadığımız Bakırçay Havzası’nın tarımsal zenginliğini bereketini bilerek geziyoruz.
Balbay, Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkan Yardımcısı dostumuz Dr. Ülkümen Rodoplu’nun çizdiği rotada, Menemen, Bergama, Kınık, Dikili, Çandarlı, Foça ve Aliağa’da hapisten çıktıktan 48 gün sonra seçmenleriyle, halkla buluştu.
Yıllarca gazeteci olarak geldiği bu havzayı şimdi siyasetçi olarak geziyor. Kendi deyimiyle “haber yaparak sorunu gündeme taşımak yerine, sorunları çözmek üzere çalışıyor.”
Bakırçay Havzası’nda geçmişte olduğu gibi bugün de en önemli geçim kaynağı tarım. Ancak tarım eskisi gibi kolay yapılmıyor, yapılamıyor.
Nasıl yapılsın ki?
Tarım arazileri adeta işgal altında. Menemen Ovası’nda pamuk yerine, sebze yerine dev sanayi binaları kuruldu. Şimdi de ovanın ortasından otoyol geçiriliyor.
Pamukta ve diğer ürünlerde girdi maliyetleri o kadar yükseldi ki üretici sattığı ürünle girdileri satın alamıyor. Aliağa, Bergama,Kınık ve diğer ilçelerde yine tarım alanları sanayi tesislerinin, madencilerin tehdidi altında.
Havzanın tek sorunu tarım topraklarının amaç dışı kullanılması değil. Bakırçay Havzası’nın diğer bir çok havza gibi toprağı, suyu, havası hızla kirleniyor. Bu kirlilik nedeniyle üretim yapmak her geçen gün güçleşiyor.
Gözlemlediğimiz bir başka önemli sorun ise sadece Türkiye’de değil Avrupa’da ve diğer bir çok ülkede de yaşanan köylü nüfusunun giderek yaşlanması.
Bakırçay Havzası’nda da köylerde genç nüfus hızla azalıyor. Yaşlı nüfusla tarımsal üretimi sürdürmek kolay değil.
Avrupa Birliği bu soruna çözüm bulmak için genç çiftçileri destekliyor. Özel teşvikler uyguluyor.
Daha önce de yazdığımız gibi Birleşmiş Milletler 2014’ü “Aile Çiftçiliği Yılı” ilan etti. Havzada dolaşırken bu kararın ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha gözlemledik.
Türkiye’nin de mutlaka aile çiftçiliğini, genç çiftçiliği destekleyecek önlemler alması ve bu hedefe yönelik destekler vermesi gerekiyor.
Havzada son yıllarda verilen düşük faizli kredilerin de etkisi ile hayvancılığa yönelme var. Ancak et ve süt fiyatının düşük seyretmesi, yem ve diğer girdilerden kaynaklanan yüksek maliyet hayvancılığı da darboğaza sürüklüyor.
Özetle, yaklaşık 30 yıl öncesine göre bir çok teknolojik gelişmeye, pazarlama kanallarının genişlemesine, üreticinin bilinçlenmesine rağmen Bakırçay Havzası’nda tarım ve hayvancılık yapmak hiç de kolay değil.
Bu haber ile ilgili yapılan yorumlar