Zeytinyağında dünya ikinciliği sözde kalmamalı
Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Türkiye, İspanya’da sonra dünyanın ikinci büyük zeytinyağı üreticisi oldu. Bu sezonki 475 bin tonluk üretime stoktaki yağ ilave edilince kimine göre 600 bin ton, kimine göre 700 bin ton yağımız var. Üretim miktarı bakımından hiç bir sıkıntı yok. Ancak bu üretilen zeytinyağının pazarlanması konusunda ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız.
Bu yıl zeytinyağında yaşananlar Türkiye’de tarımsal üretimin, ihracatın, dış ticaretin, fiyat ve destekleme politikasının birlikte ele alınmadığında neler olabileceğinin en somut örneğidir.
Unutanlar için kısa bir hatırlatma. Mehdi Eker’in tarım bakanlığı döneminde, 2009 yılında zeytincilikte 5 yıllık bir strateji belirlendi. Bu stratejiye göre Türkiye, 5 yıl içinde yani 2014 yılında şu hedeflere ulaşacaktı:
1- Zeytin alanı 1 milyon hektara çıkacak.
2- Zeytin ağacı sayısı 180 milyon adet olacak.
3- Sofralık zeytin üretimi 650 bin tona yükselecek.
4- Yağlık zeytin üretim miktarı 2,5 – 3 milyon ton olacak.
5- Zeytinyağı üretimi 750 bin tona yükselecek.
6- Kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 litreye ulaşacak.
7- Sektörün yarattığı değer 3 milyar dolar düzeyinde olacak
8- Türkiye, İspanya’dan sonra dünyanın 2. büyük zeytinyağı üreticisi olacak.
Bu hedeflere 5 yılda ulaşılamadı ama 15 yıl sonra baktığımızda birçoğu gerçekleşti. 2024-2025 sezonu itibariyle zeytin ağacı sayısı 204 milyonun üzerinde. Toplam zeytin üretimi 3,6 milyon ton, sofralık zeytin üretimi 750 bin ton, yağlığa ayrılan zeytin miktarı 2,8 milyon ton ve zeytinyağı üretimi 475 bin ton. Kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 litre yerine hala 2 litre civarında.
En önemlisi zeytinyağında İspanya’dan sonra ikinci ülke olma hedefi gerçekleşti. 2024-2025 sezonuna baktığımızda dünya zeytinyağı üretiminin 3 milyon 279 bin ton olması bekleniyor. Bu üretimin 1 milyon 260 bin tonunu İspanya gerçekleştirecek. Türkiye’nin üretimi 475 bin ton, Yunanistan’ın 285 bin ton, İtalya’nın 224 bin ton, Tunus’un 205 bin ton, Portekiz’in 195 bin ton, Fas’ın 115 bin ton ve diğer ülkelerin toplamının 520 bin ton olması bekleniyor.
Planlama sadece üretmekle olmaz
Rakamlardan da anlaşılacağı üzere, Türkiye, İspanya’da sonra dünyanın ikinci büyük zeytinyağı üreticisi oldu. Bu sezonki 475 bin tonluk üretime stoktaki yağ ilave edilince kimine göre 600 bin ton, kimine göre 700 bin ton yağımız var.
Üretim miktarı bakımından hiç bir sıkıntı yok. Ancak bu üretilen zeytinyağının pazarlanması konusunda ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Bakanlık 2009 yılında bu hedefleri açıklarken o zaman da defalarca yazmış ve uyarmıştık; “Türkiye, 750 bin ton yağı nasıl pazarlayacak, kime satacak? Bunun da bugünden planlanması, buna göre önlemler alınması gerekiyor.”
Fakat, bu uyarılar dikkate alınmadı, planlama yapılmadı. Planlama yapılmadığı gibi son birkaç yılda defalarca varilli ve dökme yağ ihracatına yasak getirildi. Son yasak tam 13 ay sürdü. Uygulanan yasaklarla Türkiye mevcut pazarlarını kaybetti, prestij kaybetti.
“Zeytin ve zeytinyağı üretiminde rekor kırdık, İspanya’dan sonra ikinci sıraya yükseldik” diye övünenler, üretilen zeytinyağının değerlendirilmesi, ihraç edilmesi için üreticiye, ihracatçıya destek olmayı bırakın köstek oldular.
Destek yıllar içinde eridi
Zeytinyağında üreticiye verilen destek(fark ödemesi) yıllar içinde öylesine eridi ki bugün litre başına verilen 1 liralık desteğin üreticiye bir katkısı, yararı yok. Zeytinyağına destekleme primi( bugünkü adıyla fark ödemesi) ilk kez 1998 yılında verildi. O yıl dolar bazında açıklanmış ve kilo başına 40 cent olarak uygulandı. O yıl verilen bu prim, 5 asit zeytinyağı fiyatının yüzde 36’sına denk geliyordu. Ertesi yıl yani 1999’da üretim az, fiyat yüksek diye prim verilmedi. 2000 yılında zeytinyağı primi yine dolar bazında 28 cent olarak uygulandı. Primin 5 asit zeytinyağı fiyatı içindeki payı yüzde 17 oldu. Sonraki yıllarda Türk lirası olarak açıklandı ve kuruş seviyesine düşürüldü. 2024 ürünü için açıklanan 1 liralık destekleme primi 3 centin altında ve fiyat içerisindeki payı yüzde 0,61(binde 61) gibi komik bir seviyede.
İspanya’da verilen destek kilo başına 0,65 Euro seviyesinde. Uzun yıllar ürün bedelinin yüzde 25’ine denk geliyordu. Son 3 yılda kuraklık nedeniyle fiyat artınca bu oran düştü.
Türkiye’de de ürün bedelinin yüzde 25’i destek olarak verilse primin en az 40-50 lira olması gerekir. Bırakın 40-50 lirayı yıllardır üretici, ihracatçı temsilcileri her toplantıda konuyu gündeme getirmelerine ve her düzeydeki bürokrat ve bakanlara anlatmalarına rağmen 5 liraya bile çıkaramadılar. Bu anlayışla İspanya’dan sonra ikinci değil, dünya da birinci olsanız ne fark eder?
Marka oluşturulamadı
Dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına yasak getirildiğinde “ Türkiye’nin zeytinyağını markalı ve ambalajlı ihraç ederek katma değer elde etmesi gerektiği” ifade ediliyor, ancak marka yaratmak için bugüne kadar ciddi bir çaba gösterilmedi. İspanya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci zeytinyağı üreticisi olmayı hedefliyorsanız bu alanda mutfağınızla, markalarınızla dünyada yer edinmeniz gerekiyor. Bunu sektörle birlikte planlamak ve destek sağlamak gerekiyor.
Fiyatlardan üretici de tüketici de memnun değil
Hedeflerden birisi de yurt içi tüketimin kişi başına 5 litreye çıkarmaktı. Bu hedefe ulaşılması için iç tüketimin desteklenmesi, teşvik edilmesi gerekiyor. Alım gücünün düşük olması, bazı bölgelerde zeytinyağın yeterince bilinmememsi, tanınmaması nedeniyle tüketim artmıyor. Özellikle son iki yılda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de fiyatların artması nedeniyle tüketici zeytinyağı alıp tüketemiyor. Artan fiyatları “fırsat” bilip sahte, tağşişli yağları zeytinyağı olarak satanlar üreticiye de tüketiciye de ciddi zarar veriyor. Dünyanın ikinci en büyük üretici ülkesinde bu kadar çok sahte yağ satışı olmaz, olmamalı. Bunun mutlaka önlenmesi gerekir.
Üretici açısından bakıldığında üretimin sürdürülebilirliği, dünya ikinciliğinin devam etmesi için çiftçinin para kazanması ve üretime devam etmesi gerekiyor. Çiftçi de bu yıl fiyatlardan memnun değil. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği 2023 yılında 8 Kasım’da alım fiyatlarını açıklarken, 2024 ürünü alım fiyatını 15 Ocak 2025’te ancak açıklayabildi.
Tariş Zeytinyağı Birliği’nin alım fiyatları
Son yıllardaki fiyatlara baktığımızda, Tariş, 2019 yılında 0,3 asit zeytinyağının litre fiyatını 20 lira olarak açıklamıştı. 2020’de 26 lira, 2021’de 35 lira açıklandı. 2022’de özellikle İspanya’da kuraklığın yoğun olarak yaşandığı bir dönemde ve İspanya üretiminin yarı yarıya azalması ile dünya fiyatları artınca Tariş, alım fiyatını yüzde 130 artışla 81 lira olarak açıkladı. Kuraklığın devam ettiği 2023’te ise yüzde 263 artışla fiyat 295 lira olarak ilan edildi.
Tariş yüksek fiyat açıkladı diye 2023 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı, tepki gösterdi. Enflasyonla mücadele programına aykırı hareket ettikleri iddia edildi. 2024 yılı ürünü için Tariş alım fiyatını 0,3 asit yağ için litre başına 225 lira olarak açıkladı. Geçen seneye göre yüzde 20-25 daha düşük bir fiyat verilmiş oldu. Üretici, başta toplama, işçilik maliyeti olmak üzere birçok kalemde yüzde 100 arttığını belirterek bu fiyata tepki gösterdi.
Tariş yöneticileri, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin açıkladığı 2024 zeytinyağı rekoltesinin 475 bin ton olduğunu, stoklarla birlikte bunun 600 – 700 bin tona ulaştığını bu nedenle fiyatın gecikmeli açıklanabildiğini ifade ediyor. Yöneticilere göre fiyat daha erken açıklansa daha düşük olurdu.
Fiyat yeniden yükselir mi?
Fiyat sorunu sadece Tariş veya ortaklarının sorunu değil. Toplam 700 bin ton zeytinyağı arzının sadece yüzde 1’ini Tariş alıyor. Kalan yüzde 99 için de fiyat sorunu var. Üretici, şu anda fiyat düşük diye yağını satmıyor. Geçen sene litresini üretici toptan olarak 280 – 290 liraya satan üreticiye bu sezon başında 130-140 lira fiyat teklif edildi. Şimdilerde 180-200 lira bandında. İspanya’da üretim normale döndüğü için fiyatlar düştü. Yeniden fiyat yükselir mi? Önümüzdeki sezona bağlı. Bunu da şimdiden söylemek,tahmin etmek zor.
Özetle, İspanya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci zeytinyağı üreticisi olan Türkiye, artan yağ üretimini nasıl pazarlayacağına dair bir strateji, bir plan geliştirmedi. Üstelik uygulanan yanlış destekleme politikası ve ihracat yasakları ile Türkiye bir çıkmaza sürüklendi. Türkiye dünyada zeytinyağında önemli bir aktör, önemli bir oyuncu olması gerekirken bu yanlış politika sonucu Avrupa’nın “ucuz yağ” pazarı olmaya zorlanıyor. Üreticinin, ihracatçının desteklenerek zeytinyağında dünya ikincisi olmanın gereği yapılmalı ve Türkiye İspanya gibi, İtalya gibi piyasayı belirleyen aktör olmalı. O ülkelerde olduğu gibi içerde tüketimin artması sağlanmalı.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar