Hububat ithalatına 50 milyar, çiftçiye destek 23 milyar lira
08 Şubat 2022
Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
08 Şubat 2022
Ali Ekber Yıldırım
Köşe Yazısı
Tarım sektörü için 2021 yılının çok zor geçti. Bu zorluklar 2022 yılında ne yazık ki katlanarak devam ediyor. Kuraklığın olumsuz etkileri, dövizdeki artış, gübre, mazot, tohum, ilaç, sulama elektriği, yem başta olmak üzere 2021’de bütün girdilerde çok büyük artışlar oldu.
Hububat, bakliyat, yağlı tohumlar başta olmak üzere bir çok ürünün fiyatı da arttı. Ancak, bu ürünler büyük oranda çiftçinin elinden çıktıktan sonra fiyat artışları oldu. Çiftçi yüksek girdi maliyetleri altında ezilirken, tüketici tarım ve gıdadaki fiyat artışına para yetiştirememekten şikayetçi oldu. 2022’de maliyetlerdeki artış çiftçinin üretim yapmasını engelleyecek noktaya geldi.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin gelenek haline gelen kuralları vardı. Çiftçinin ürünü değerinde satılsın diye hasada başlamadan önce ithalat durdurulurdu. İç piyasaya ürün satışı yapılmazdı. 2021’de bu kuralların hiç biri uygulanmadı. Çiftçi hasada, Toprak Mahsulleri Ofisi ithalata başladı. Buğday, arpa, mısır, ham ayçiçeği yağı ithalatı yapıldı. Toplam ithalat miktarında rekorlar kırıldı. Türkiye, Çin’i geride bırakarak Rusya’dan en fazla tarım ürünü ithal eden ülke oldu. Buğday, arpa, ayçiçeği ve kepek ithalatında ilk sırada yer aldı.
Türkiye’nin 2021 yılı tarım ve gıda dış ticaretine bakıldığında, ihracat toplamı 22.84 milyar dolar oldu. İthalatı ise 15.66 milyar dolar olarak gerçekleşti. Dış ticarette 7,18 milyar dolar fazla verdi. Döviz kurunun bu kadar yüksek olduğu bir dönemde ithalatın kolay ve ucuz olmayacağını defalarca yazdık. Bir çok üründe ithalatın miktarı azaldı ama ödenen döviz arttı. Daha az ürüne daha çok para ödendi.
İklimi, coğrafyası, toprak kaynağı, ürün çeşitliliği, pazarlara yakınlığı ile çok büyük tarımsal üretim potansiyeline sahip olan Türkiye, 7 milyar dolar fazla ile övünmek yerine ihracatını iki üç katına nasıl çıkarabileceğini planlamalı. Gıda enflasyonunu düşürmek ve halkı uygun fiyatlarla nasıl besleyebileceğine ilişkin politikalar geliştirmeli.
Hububat ithalatına 2021’de 50 milyar lira
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin önceki Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, her ay tarım ürünleri ile ilgili piyasa analiz bülteni yayınlıyor. Sektörü yakından izleyen, yorumlayan İsmail Kemaloğlu, Şubat ayı bülteninde 2021 yılı dış ticaret rakamlarını ayrıntılı olarak paylaştı. Bazı çarpıcı veriler özetle şöyle:
“Ülkemiz 2021 yılında toplam 7 milyon 820 bin ton ekmeklik buğday, 319 bin ton makarnalık buğday, 2 milyon 127 bin ton arpa, 2 milyon 107 bin ton mısır, 739 bin ton ayçiçeği tohumu, 2 milyon 631 bin ton soya fasulyesi ithalatı yaptı.
Sadece hububat grubunu esas aldığımızda ithalat yapılan miktar 12 milyon 373 bin ton ve karşılığında ödenen döviz 3 milyar 679 milyon dolar. Bugünkü kur ile yaklaşık olarak 50 milyar lira.
Diğer yandan hububata dayalı mamul ihracatına baktığımızda; 3 milyon ton un, 1 milyon 365 bin ton makarna ve 238 bin ton bulgur ihracatı gerçekleştirilmiş olup karşılığında yaklaşık olarak 2 milyar dolar, 27 milyar TL döviz geliri elde edilmiştir.
Soya fasulyesi ithalatına ödediğimiz döviz ise 1,5 milyar dolar (20 milyar TL) civarındadır.”
Bu verilere bakıldığında 2021 yılında tarıma verilen toplam destek 23 milyar lira. Sadece hububat ithalatına ödenen 50 milyar lira. Desteğin iki katından fazlası.
Sadece bir tek ürüne soya ithalatına verilen para 20 milyar lira, 2 milyondan fazla çiftçiye ödenen destek 23 milyar lira. Asıl yanlışlık burada. İthalata verilen bu paralarla çiftçi desteklense Türkiye üretimini artıracak, gıda fiyatlarını düşürecek, ihracatını bir kaç kat artırabilecek.
En büyük ithalatçı devlet (TMO) oldu
“İthalatın mamul ihracatı için yapıldığı” iddiasının yeniden tartışılması gerektiğini vurgulayan İsmail Kemaloğlu’nun 9 maddede özetlediği 2021 yılı ürün bazlı değerlendirmesi ise şöyle:
1- 2021 yılında hububat ithalatı 2020 yılına göre 1,6 milyon ton daha az gerçekleşmiştir. Oysa hem gümrük vergilerinin sıfırlandığı hem de uzun yıllar ortalamasına göre arz açığının en yüksek olduğu bir yıldan bahsediyoruz.
2- En büyük ithalatçı kamu olmuş, TMO(Toprak Mahsulleri Ofisi), yurtiçi piyasaları düzenlemek amacı ile bir yılda yaklaşık 6 milyon tonu aşan hububat ithalatı yapmıştır. Muhtemelen uzun yılların en büyük görev zararı oluştu.
3- Ekmeklik buğdayın ortalama ithal maliyeti 2021 yılında 2020 yılına göre yüzde 29 arttı. Ekmeklik buğdayın tonu 2020 yılında ton başına 232 dolardan ithal edilirken 2021 yılı ortalaması 297 dolar oldu. Makarnalık buğdayın ithal maliyeti ise aynı dönemde ton başına ortalama 303 dolardan 368 dolara çıktı. Yüzde 22 arttı.
4- Un ihracatı fiyatlarında ise 2021 yılı ihraç fiyat ortalaması bir önceki yıla göre ton başına ortalama 318 dolardan 368 dolara yükseldi. Artış yüzde 16 oldu. Makarna ihracat fiyatı ise aynı dönemde ton başına ortalama 518 dolardan 568 dolara çıktı. Sadece yüzde 10 artış kaydedildi. Makarna ihracatının ağırlıklı ekmeklik buğdaydan yapıldığı, kepek fiyatlarının un için rekabetçi fiyat oluşturduğu savunulabilirse de fiyat mukayesesini takdirlerinize bırakalım. Dünyada en kaliteli makarnalık buğdayı üreten bir ülkenin makarna ihraç fiyatı sanırım daha yüksek olabilmelidir.
5- Un ihracatında bir önceki yıla göre artış görünmezken, makarna ve bulgur ihracatında düşüş, beyaz et ihracatında artış yaşandı. Mamul ihracatının değişen dünya dengelerinde nereye gittiğini sektör paydaşları olarak yeniden değerlendirmeliyiz.
6- Ayçiçek tohumu ve soya fasulyesi ithalatında miktar olarak düşüş görünse de sadece soya fasulyesinde 2 milyon 631 bin ton ithalat karşılığında 1,5 milyar dolar (20 milyar liranın üzerinde) döviz ödediğimiz unutulmasın.
7- Uzun yıllar ortalamasının en büyük arpa ithalatı gerçekleştirilmiştir. (2,174 milyon ton)
8- Yumurta ihracatı bir önceki yıl ile aynı seviyelerde gerçekleşmiştir.
9- Dahilde işleme Rejimi kapsamında belgeler, sıfırlanan gümrük vergileri ile bir değer ifade etmemiştir.”
Muş Ovası ayçiçeği ithalatının 4’te 1’ini karşılar
Hammadde ithalatının gıda enflasyonu ithalatına dönüştüğünü, gıda tedarik zincirindeki bozulmalar yanında ülkelerdeki siyasi karışıklıkların arz açığı için ithalat garantisini vermediğinin altını çizen İsmail Kemaloğlu, Türkiye’nin üretim potansiyelini değerlendiremediğini Muş Ovası örneği ile şöyle açıklıyor:
“Ülkemiz tarım topraklarının en verimli şekilde kullanılması gerektiği, hayvancılığın kırsal odaklı aile işletme faaliyeti olarak yeniden dönüştürülmesi ve üretimde seferberlik şart dedik. Haklı olarak bazı dostlarımız veya kamudaki arkadaşlarımız bizlere, bu ülke topraklarının ekildiğini, potansiyelin kullanıldığını söyleyebilir.
Sizlere sadece bir ilden örnek vererek durumu izah etmek istiyorum. Özel sektörde yöneticilik yaparken Muş İlinde bulunan TİGEM(Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) İşletmesine ait Alparslan Tarım İşletmesini uzun dönemli kiraladık ve 64 bin dekar arazide aktif çiftçilik yaptık. Muş ilinde uzun mesailerimiz oldu. Halen de ilgimiz devam ediyor. Sadece Muş ovalarında, ülkemiz ayçiçeği tohumu ithalatının en az 4’te 1’ini başka ürün ekilişini azaltmadan üretmenin mümkün olduğunu, hububat açığını ciddi ölçüde kapatabileceğimizi söylesem nasıl karşılarsınız.
Muş ilinde; Muş ovası (165 bin hektar), Bulanık ovası (52.250 hektar), Malazgirt ovası (45.000 hektar), Liz ovası (16.000 hektar) olmak üzere toplam 278.520 hektar verimli ova var. Murat ve Karasu nehri ovadan geçerek Fırat nehrinin ana kolunu oluşturuyor. Yani su da bol. Ancak bugün ovada 280 bin dekar civarı arazi nadasa bırakılıyor, hububat, şeker pancarı üretiminde bölgenin payı ülkemiz üretimi içinde %1’in altındadır. Potansiyeline uygun ciddi bir üretim yapılmıyor.
Sadece bitkisel üretim kısmını aktarmaya çalıştım. Hayvancılık tarafındaki potansiyeli ayrı bir başlık konusu. Bizim değişen dünya şartları ve ticari dinamikler karşısında bu konulara acil çözüm üretmemiz kaçınılmaz. Doğu Anadolu bu ülkenin hayvancılık merkezidir. Biz halen besi materyal ithalatı, et ve süt fiyatları, yem maliyetleri tartışmasındayız. Elimizdeki toprakları potansiyeline uygun verimli kullanmak zorundayız. Bu konuda üretilecek çok proje var.
Üretimde seferberlik için zaman akıyor. Bu ülkede arz açığını kapatacak yeterince toprak yok diyenlere örnek olarak Muş ovalarını gezin diyorum. Memleketin kırsalını, arazisini dolaşın diyorum. Her şey bilgisayardan ve şehirlerdeki binalardan görünemeyebilir. Yerinde temas ve dokunmak gerek.”
Özetle, ülkenin topraklarında üretilebilecek ürünleri ithal etmenin maliyeti her geçen yıl artıyor. İthalata verilen kaynak yurt içinde çiftçiye, üretime verilmeli. Türkiye, un, bulgur, makarna ihracatını kendi buğdayından yapmalı. Ayçiçeği yağını kendi ürettiği çekirdekten elde etmeli. Halkına uygun fiyatla yerli mercimek, nohut, fasulye tüketmesini sağlamalı. Bunun için yeterli toprağımız ve çiftçimiz var. İklimimiz uygun. Yaşanan ekonomik krizden çıkışın tarımda olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış .biz çiftçiler neremizi yirtarsak yirtalim sesimizi duyan yok.