Tohumda “her şey ithal” demek de “kendimize yeteriz” demek de doğru değil

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Tohumda “her şey ithal” demek de “kendimize yeteriz” demek de doğru değil

09 Kasım 2021

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Şub 22, 2024

Tohum konusundaki tartışmalar gündemden düşmüyor. “Türkiye’de tohumculuk bitti, ata tohumlarımızı yok ettiler, her şey ithal ediliyor” diyenlerle, “Tohumculukta yüzde 100 kendimize yeterliyiz, ihracat yapıyoruz, uçuyoruz” diyenlerin tartışması bu.

Özellikle 1985 yılında Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde tohumculukta başlayan liberalleşme, 2006 yılında çıkarılan Tohumculuk Yasası ile deyim yerindeyse zirveye çıktı. Yasa çıkalı 15 yıl oldu ama tartışmaları hala devam ediyor.
Tarımın temeli olan tohum elbette çok önemli. Her yönüyle de tartışılmalı. Tohumculuk sektöründe uzun yıllardan bu yana faaliyet gösteren ve 5 kıtaya ihracat yapan, farklı ülkelerde tesisleri, temsilcilikleri olan Yüksel Tohum, yüzde 100 yerli ve milli bir şirket. Aynı zamanda çokuluslu tohum firmalarının almak, yutmak istediği bir şirket. Yüksel Tohum’un araştırma-geliştirme konusunda büyük yatırımları var. Ata tohumlarının korunması ve geliştirilmesi konusunda da çalışmaları var.

Almanya, tohumculuğun yüzde 55-60’ına hakim

Yüksel Tohum’un Kurucusu, Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yüksel ile tohum sektöründeki gelişmeleri, ülke tohumculuğunu konuştuk:

-Mehmet Bey, tohumculukta dünyadaki son gelişmeleri kısaca özetleyebilir misiniz?

– Tarım konusu gündeme gelince hep Amerika ilk sırada, Hollanda ikinci sırada diye konuşuluyor. Almanya biraz göz ardı ediliyor. Almanya’yı çok iyi analiz etmek lazım. Tohum sektöründe Almanya çok önemli bir yere geldi. Tohum ticaretinde, araştırma-geliştirmede yüzde 50- 60’ı Almanya’nın eline geçti. Almanya sadece ağır sanayide değil, tarımda da çok gelişmiş bir ülke. Aslında baktığımız zaman gelişmiş ülkelerin tamamı aynı zamanda tarımda da çok iyi gelişmiş durumdalar. Bir tek istisna Güney Kore’dir. Tarımdaki rekabete baktığımız zaman Almanya’nın ciddi bir gelişmiş teknolojisi var. Hayvancılık da önemli bir teknolojisi var. Elma, patates üretiminde çok iyi. Arpa, buğday da iyi. Blueberry, ahududu gibi ürünlerde de çok iyi durumda. Almanya’nın en önemli kimya şirketi olan Bayer, satın almalarla bugün pamukta, patateste, sebze tohumunda çok iyi bir yere geldi. Satın aldığı çok sayıda firma var. Tohum firmaları var. Bu satın almalarla da dünyadaki en önemli ülke konumuna geldi. Tohum firmalarında satın almalar 20-25 yıl önce başladı ve artık satın alma dönemi büyük oranda tamamlandı. Tohum şirketleri dört ana grupta toplandı. Bağımsız kalan Avrupa’da aile firmaları kaldı, bizim gibi aile şirketleri kaldı.

Almanya’da sadece Bayer değil, bir başka önemli tohum şirketi KWS var. Onlar da çok güçlü. Şeker pancarı tohumunda neredeyse tekel durumunda. Mısır başta olmak üzere tarla grubunda da önemli bir tohum firması. Bunlar bize sebzeye de gireceğiz dediler bizim şirketi satın almak için geldiler. Konuştuk ama biz kabul etmedik. Biz bu şekilde devam edeceğiz dedik. Sonra Danimarka’da ıspanak tohumu üreten bir firmayı aldılar. Başka firmalar satın aldılar ve 15-20 firma topladılar. Bu alanda zaten çok fazla firma da yok.

Almanya, patates, pamuk, şeker pancarında çok iyi ve şimdi sebze tohumuna da girdiler. Dolayısıyla Almanya, tohumculukta genel anlamda çok iyi bir güce kavuştu. Pazar payları yüzde 55-60’ı buldu.

– Tohumda yüzde 55-60 pazar payı diğer ülkeler için risk değil mi?

– Dünyayı düşündüğümüzde 8 milyar insanın beslenmesi tohuma bağlı. Dolayısıyla da tohumda Almanya çok büyük bir güç haline geldi. Tabii borsadan aldılar bu şirketleri. Aslında baktığımız zaman borsaya açılmasa satın almalar olmazdı. Monsanto borsada işlem görmese satın alınması çok daha zor olurdu. Amerika satmazdı çünkü. Amerika Tarım Bakanlığı demek Monsanto demek. Ama borsada olunca bunu çok fazla engelleyemiyorlar. Bugün dünyanın en önemli yaş meyve ve sebze fuarı Fruit Lojistika Almanya’da yapılıyor. Dünyanın en büyük gıda fuarı Anuga Almanya’da yapılıyor. Almanya gıdada tarımda gerçekten çok önemli bir ülke oldu. Bugün 8 milyar insanı en kolay tohumla kontrol edersiniz. Bugün soya tohumunu kontrol etmek çok önemli. Ama soya üretimini yapmak çok daha zor. Yani bir ürünü üretmek onu piyasada tutturmak, piyasaya satmak önemli. Ama onun tohumuna sahip olmak çok daha önemli. Çünkü tohum olduğu zaman siz onu kontrol edebiliyorsunuz.

— Tohum piyasası yaklaşık ne kadar bir büyüklüğe sahip?

— Tohum piyasası global olarak bugün 50 – 55 milyar dolardır. Bunun da yüzde 50- 60’ını Almanya kontrol ediyor demektir. Aslında siz bu parayla bu tohum gücüyle 8 milyar insanı kontrol etmiş oluyorsunuz.

Tohumculukta konuşulan bilgilerin yüzde 90’ı doğru değil

— Türkiye’de durum nedir?

— Türkiye’ye baktığımızda tohumla ilgili konuşulan konuların neredeyse yüzde 90’ı eksik veya yanlış. Şöyle söyleyeyim, “biz tohumculukta kendimize yeteriz, konuları hallettik, uçtuk, kaçıyoruz” demek ne kadar yanlışsa, Türkiye’de tohumda hiçbir şey yok, her şey ithal ediliyor” demek de o kadar yanlış. Dolayısıyla bizim konuya mutlaka ürün grubu açısından bakmamız gerekiyor. Mesela çim, yem bitkileri, patates, meyvesi yenen sebzeler tohumu gibi ürün grupları açısından değerlendirmek gerekir.

Tohumda 1985’te liberalizasyon başladı. Mevzuatla ilgili bir takım değişiklikler yapıldı. Ondan önce her şey devletteydi. Yani tohumla ilgili her konuda devlet karar veriyordu. Devlet tarafından üretiliyor, devlet tarafından yönlendiriliyordu. Ama 1985’ten sonra bu değişti. Daha sonra yasalar çıkarıldı, yasal düzenlemeler yapıldı.

“Sebze tohumunu vermiyoruz “deseler, hepsini kendimiz üretebiliriz

— En çok konuşulan sebze tohumunda durum nedir?

— Bugün baktığımızda domates, biber, patlıcan, karpuz, hıyar, kabak, kavun gibi yani meyvesi yenilen sebzelerin yüzde 85- 90’nını oluşturan bu ürünlerde biz üretim yapabiliriz. Zaten neler kalıyor? Havuç, soğan, gibi ürünler geride kalıyor. Ispanak, baklagiller bunlar yüzde 10-15’i geçmiyor. Sebzelerde durum sevindirici. Bugün dışarıdan sebze tohumu ithal ettiğimiz ülkeler “sebze tohumu vermiyoruz” dese, bugün İsrail veya başka ülkeler bize bunu söylese inanın ki büyük bir iyilik yapmış olurlar. Sebze tohumunda İsrail’den Hollanda’dan daha iyi durumdayız demiyorum, daha iyiyiz. Bu ülkeler Türkiye’ye “biz sebze tohumu vermiyoruz” deseler biz kendi ihtiyacımızı kendimiz karşılayabilecek alt yapıya, güce sahibiz. Hatta keşke bunu söyleseler bize iyilik yapmış olurlar.

— İsrail tohumuna bağımlılık bitti mi?

— Yani “her şey İsrail’den geliyor” sözü 15-20 yıl önce söylenen bir sözdü. O zamanlar geliyordu, doğruydu. Bundan 15 -20 yıl önce dünyada sert domates üretimi başladığında İsrail, tekel durumundaydı. Seracılıkta etkin oldular. Ama o dönem bitti. Türkiye, bugün serbest pazar. Seracılıkta en önemli pazarlardan birisi. Güney Kore ve Türkiye, sebze tohumu, sera ürünleri açısından kıymetli kuvvetli bir pazar. Yurtdışından daha rahat satıyoruz. Türkiye’de herkes tohum firması kurup üretim yapabilir, faaliyet gösterebilir bu konuda bir engel yok. Kapılar kapansa, bugün ıslah, çeşit var. Üretimin en az yüzde 90’nını kendimiz karşılarız. Hangisini karşılayamayız? Mesela yılda 60 -70 milyon adet yabani kabak anacı ihtiyacı var. Aşılı karpuz için kullanılıyor. Bu ihtiyacın hepsini işçilik maliyeti nedeniyle üretemeyiz. Bu pahalı bir iş. İthal etmek zorundayız. Bu da tamamen maliyetle ilgili bir durum. Pahalı olanı başka yerde ürettirirsiniz. Hollanda da bunu yapıyor. Yüzde 90’ı kendisine ait çeşitleri, işçiliğin ucuz olduğu ülkelerde ürettiriyor, sonra onu ihraç ediyor. Hollanda bugün tarım ithalatı yapıyor. Ucuz işçilik nedeniyle önemli bir ithalat yapıyor. Çünkü kendi ıslah ettiği, teknolojisi kendisine ait tohumları başka ülkelerde ürettiriyor ve sonra onu ithal ediyor. Oradan da ihracatını yapıyor. Bir anlamda reexport yapıyor.

Aynı şeyi biz de yapıyoruz. Islah ettiğimiz çeşidin anacını biz de Afrika’ya, Pakistan’a, Hindistan’a gönderiyoruz. Orada üreterek ihracatını yapıyoruz. Tabii bunun riskleri de var. Araştırma geliştirme ile çok yüksek maliyeti olan bir tohumu daha ucuza üretiliyor diye yurtdışında üretmenin bir riski de var. Yurtdışına götürdünüz zaman çalınma riski var. Dolayısıyla bunu çok kontrollü yapmanız gerekiyor. Biz bu nedenle şirket olarak Pakistan’ın en büyük tohum şirketini satın aldık. Bir domates çeşidimizi orada üreterek ihraç ediyoruz. Kısacası sebze de endişemiz yok. Yani, dünyada diyelim ki büyük bir problem yaşadık bize kızdılar ve “size tohum vermiyoruz” dediler biz hepsini üretebiliriz.

Mehmet Yüksel ile söyleşimizin ikinci bölümünü yarın paylaşacağım.

Yarın: Tarla ve endüstriyel bitki tohumlarında Türkiye’nin durumu ve ata tohumlarının önemi.

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

Seracılık,Tohum,Yaş Meyve ve Sebze: İlişkili Diğer Makaleler

En Son Yayınlanan Makaleler