Orman yangınlarıyla ilgili yanıtlanması gereken sorular

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Orman yangınlarıyla ilgili yanıtlanması gereken sorular

10 Ağustos 2021

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Şub 22, 2024

Orman yangınlarının ağır tahribatı ve bilançosu ortaya çıktıkça geriye dönük olarak bu yangınların nedenleri, sorumluları, yapılması gerekenler ve yapılmayanlar üzerine sorular gündeme geliyor. Yanıtlanması gereken çok soru var.

Alınması gereken önlemler, yapılması gereken çalışmalarla bu yangınlar önlenebilir miydi? Bundan sonra benzer yangınların yaşanmaması için neler yapılmalı? Yanan alanların ağaçlandırılması, yeşillendirilmesi kadar yeni yangınların önlenmesi çok çok önemli.

Orman Mühendisi Doç. Dr. Yücel Çağlar, sorulması ve yanıtlanması gereken sorularla ilgili detaylı bir yazı gönderdi. Çağlar’ın sorduğu soruları özetleyerek paylaşıyorum:

“Ülkemizde her zaman çıkan, bundan sonra da çıkabilecek olan orman yangınlarıyla ilgili sorulması ve yanıtlanması gereken o denli çok soru var ki. Ancak, bunların çoğu ya hiç sorulmuyor ya da soruluyormuş gibi yapılıyor. Varsa yoksa Orman Genel Müdürlüğü (OGM) neden uçak almıyor, Türk hava Kurumu’nun uçaklarından neden yararlanılmıyor, helikopterler, uçaklar neden bu denli gecikiyor, son zamanlarda da bir de küresel ısınmaya karşı önlemleri alınıyor mu? sorular soruluyor.

Bu türden soruların önemini yadsımıyorum kuşkusuz ama bence öncelikle ve ısrarla sorulması gereken çok daha önemli başka sorular var. En masumunu örnekleyeyim: İklimbilimcilerinin “küresel ısınma” öngörüsünün gerçekleşme olasılığı hiç de az değil; belirtileri çoktandır gündemde. Peki, ormancılığımızın bu olasılığa karşı şimdiden – gerçekte çok önceden – geliştirdiği ekolojik, ekonomik, toplumsal ve kültürel somut önlemleri var mı? Daha da önemlisi, varsa bu önlemler belirli bir düzen içinde kararlılıkla uygulanabiliyor mu?

Öte yandan, özellikle 2000’li yıllarda iyiden iyiye pekiştirilip yaygınlaştırılan ormancılık ideolojisi, başta Orman Genel Müdürlüğü olmak üzere ilgili kuruluşlar yönetsel yapıları, gelenekleri ve olanaklarıyla bu gereği yerine getirebilir mi? Son orman yangınları da gösteriyor ki, hayır; kesinlikle yerine getiremez. Çünkü, günümüzde ormancılığımızın, daha geniş bir söylemle de kamu yönetiminin orman yangınlarının daha çok çıkmasına, daha hızlı yayılmasına, daha büyük yıkımlara yol açmasına neden olabilecek politik, yasal, kurumsal ve teknik sorunları, yetersizlikleri var.

Sorulması gerekenler

1- Anayasamızın 170. Maddesine göre; “31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir. Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır. Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır”. Bu anayasal gerek yerine getiriliyor mu?

Orman Kanunu 42 kez değişti

2- 1954 yılında çıkarılan 6831 sayılı Orman Kanunu 2020 yılı sonuna değin tam 42 kez değiştirilmiş, bu değişikliklerin 27’si 2003-2020 döneminde yapılmıştır. Yasanın belirli maddelerinde yapılan bu değişikliklerin yanı sıra yasaya 11 de ek madde getirilmiştir. Ek olarak, ilgili yönetmelikler de onlarca kez yeniden düzenlenmiştir. Ağırlıkla “devlet ormanı” sayılan yerlerin yapılaşmaya açılması, gerçek ve tüzel kişilerin bu yerlerden yararlanmasını kolaylaştırmak amacıyla yapılan bu düzenlemelerin orman yangınlarını tetikleyici bir etkisi olmamış mıdır?

3- Orman Genel Müdürlüğü, ağırlıkla, “devlet ormanı” sayılan 22,9 milyon hektar alanda başta “orman” sayılan yerler ile bu yerlerdeki tüm ormancılık çalışmalarını planlama ve yürütmekle görevlendirilmiş tüzel kişiliğe sahip katma bütçeli bir kuruluştur. Taşrada, temel olarak, 28 “orman bölge müdürlüğü” ile bunlara bağlı 263 “orman işletme müdürlüğü” ve bunlara bağlı 2140 “orman işletme şeflikleri” biçiminde yapılandırılmıştır. Bu birimler orman yangınlarının önlenmesinde ve söndürülmesinde doğrudan görevlidir. OGM, bu yapısıyla 2020 yılında; 15 bin 334 memur, 5 bin 564 sözleşmeli, 9 bin 89 sürekli işçi, 8 bin 197 geçici işçi olmak üzere toplam 38 bin 184 işgören işlendirmiştir(istihdam edilmektedir). Bu amaçla; 3,7 milyar lira genel bütçe ödeneğinden, 3,9 milyar lira özel gelirlerden ve 6,6 milyar lira döner sermayeden olmak üzere toplam 13,7 milyar lira harcamıştır.

Orman Genel Müdürlüğü, bu para, alan ve işgücü kaynaklarını ne denli verimli kullanmıştır? Hiç böyle bir araştırma yapılmış mıdır?

Bu istihdam politikası ile yangınlar söndürülebilir mi?

4- Orman yangınlarını önleme ve söndürme çalışmalarında gerektiğince etkin olunabilmesi için orman işletme müdürleri ile orman işletme şeflerinde istihdam edilenlerin yörelerinin özellikle ekolojik, ekonomik, toplumsal ve kültür koşullarıyla tanışık, dahası uzmanlığının olması yaşamsal öneme sahiptir. Ancak OGM, bir yandan özellikle orman mühendisleri ile orman muhafaza memurlarını bilen sözleşmeli olarak istihdam etme düzenini yaygınlaştırma çabasını sürdürmektedir. En son 2019 yılında; 2750 orman muhafaza memuru, 1150 orman mühendisi ile 1146 öteki alanlardan sözleşmeli olarak işe almıştır.

OGM bir yandan da, kural durumuna getirilen ama uygulamada çeşitli haksızlıklara, keyfi görevlendirmeleri önleyemeyen “rotasyon” düzenini sürdürmektedir. Bu istihdam politikasıyla orman yangınları en aza indirilebilir, en az zararla söndürülebilir mi?

Yangınların çıkış nedenleri

5- OGM’nin “resmi istatistikler” adıyla düzenli olarak yayımlanan ve herkese açık olan verilerine göre ülkemizde yılda ortalama (1997-2020) 2262 orman yangını çıkıyor, ortalama 9201 hektar orman ve maki ekosistemi zarar görüyor. Öte yandan, yine OGM’nin belirlemelerine göre ülkemizde orman yangınlarının; %46,8’i ihmal, %9,4’ü kaza, %11’i doğal ve %24,7’si de bilinmeyen nedenlerle çıkıyormuş. Peki, başta kasıt olmak üzere ihmal, kaza, doğal nedenlerinin açılımı nedir; özellikle de nedeni belirlenemeyen yangınların nedenleri çok boyutlu olarak belirlenip, bunların önlenmesine yönelik önlemler geliştirilmiş ve yaşama geçirilmiş midir?

6- Ege ve Akdeniz Bölgelerinin kıyısal yörelerindeki yerleşmelerin, kara yollarının yakın çevresindeki orman ekosistemlerinde kolay yanıcı diri ve ölü bitki örtüsü ile ağaçların kurumuş dalların yangın çıkma olasılığını büyük ölçüde artırdığı biliniyor. Bu durumun özellikle sık dikimlerle oluşturulmuş ve 30-40 yaşlarına gelmiş orman ekosistemlerinde görece daha yoğun yaşandığı da bilinen bir başka gerçek. Bu yanıcıları temizlik çalışmaları neden yaygınlaştırılmıyor?

7- İzmir’deki Orman Yangınları İşçi Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nün tam donanımlı tesisleri neden İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Orman Fakültesi’ne devredilmiştir? Bölgede orman yangınları işçileri için başka bir eğitim merkezi oluşturulmuş mudur?

Madencilik, enerji ve turizm tahsislerinin yangınlardaki rolü

8- “Devlet ormanı” sayılan yerlerde binlerce madencilik, enerji, turizm ve benzeri tesis için yer tahsis edilmiştir. Öyle ki, bu nedenle orman ekosistemleri, deyim yerindeyse yolgeçen hanına dönüştürülmüştür. Bu tesislerin orman yangınlarını önleme amaçlı donanımları, önlemleri yeterli midir; yeterli olup olmadığı düzenli olarak denetlenmekte midir; yeterince önlem alınmadığı gerekçesiyle bugüne değin bu gibi kaç tesise yaptırım uygulanmıştır?

9 – OGM “devlet ormanı” sayılan yerlerdeki orman ekosistemlerinde kesilmesine karar verilen ağaçları dikili durumdayken ihaleyle ya da tahsisli olarak satmakta, bu uygulamayı giderek de yaygınlaştırmaktadır. Bu nedenle bir yandan orman yolları büyük taşıyıcıların kullanabileceği gibi genişletilmekte bir yandan da bu yerlere giriş çıkışlar orman ekosistemleri içindeki hareketliliği artırmaktadır. OGM, orman ekosistemlerindeki bu hareketliliği nasıl ve ne denli denetleyebilmektedir?

10- OGM, 1990’lı yıllardan beri “devlet ormanı” sayılan yerlerdeki “verimsiz” saydığı orman ekosistemleri ile maki ekosistemlerinin yerinde gerçek ve tüzel kişilerin özel ormanları gibi yararlanabilecekleri ağaçlandırmalar yapmasına izin vermektedir. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 57. Maddesine dayanılarak yapılan bu uygulama Anayasanın 169. Maddesine aykırıdır. Kaldı ki bu ağaçlandırmalar daha çok Ege ve Akdeniz Bölgelerindeki orman ve maki ekosistemleri içinde, çoğunlukla da zeytin, kestane, ceviz, badem vb. meyveli ağaç ve ağaççık türleriyle yapılmaktadır. 2020 sonuna değin 142,3 bin hektara ulaşan bu çalışmalar, çevrelerindeki orman ekosistemlerinde başta yangınlar olmak üzere çeşitli olumsuzluklara yol açmıyor mu?”

Yücel Çağlar, bu soruların muhatabının, Tarım ve Orman Bakanı, Orman Genel Müdürü ile yardımcıları, ilgili daire başkanlıkları, orman bölge müdürleri ile yardımcıları, ormancılık araştırma enstitü müdürlükleri, orman fakülteleri, soruşturma açan ya da açacak olan başsavcılıklar olduğunu belirtiyor. Bu sorulara net yanıtlar verilirse bundan sonra orman yangınlarının azaltılması, yangın çıktıktan sonra hızla kontrol altına alınması mümkün olacaktır.

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

Ormancılık,Tarım,Tarım Bakanlığı: İlişkili Diğer Makaleler

En Son Yayınlanan Makaleler