Tarımda yeni moda “ihtisas organize sanayi bölgesi” kurmak
12 Kasım 2018
Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
12 Kasım 2018
Ali Ekber Yıldırım
Köşe Yazısı
Tarımda yeni moda “ihtisas organize sanayi bölgesi” kurmak
Tarımda belli ürünler, yatırımlar “moda” olur. Bir zamanlar deve kuşu yumurtası üretmek modaydı. Yakın zamanda nar moda oldu. Dağ taş her yere nar dikildi. Üretim planlaması yapılmadan, ülkenin ihtiyacı ve ihracat olanakları gözetilmeden dikilen nar ağaçları bir süre sonra söküldü.Modaya kapılarak nar diken bir çok kişinin canı yandı.
Bir kaç yıl önce hayvancılıkta “Saanen keçisi ” yetiştirmek moda oldu. Bilen bilmeyen bir çok kişi fizibilite çalışması bile yapmaya gerek görmeden keçi yetiştiriciliğine yatırım yaptı. Koyunla keçiyi bir birinden ayıramayanların gazına gelerek yatırım yapanların çoğu zarar etti. Bugün o yatırımcılardan geriye çok az sayıda yetiştirici kaldı. Fizibilitesini yapan, işini doğru yapanlar bile bu yanlış yatırım furyasından zarar gördü.
Bugünlerin modası ise, “Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi” kurmak. Hemen her kentte Valiliğin öncülüğünde, ticaret odaları,sanayi odaları, ticaret borsaları, Tarım ve Orman İl Müdürlükleri; “Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi” kurmak için adeta yarışıyor. Sanki bir merkezden talimat verilmiş ve herkes tarıma dayalı organize sanayi bölgesi kurmak zorundaymış gibi bir yarış var.
Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri,genellikle Hazine’ye ait arazilere veya mera alanlarına kuruluyor. Arazi tahsisi yapılınca ihtisas organize sanayi bölgesi kurulmuş gibi herkes seviniyor. Belirlenen alanın ihtisas organize sanayi bölgesine uygun olup olmadığı, seçilen yatırım konusunun bölgeye uygun olup olmadığı, üretim olanakları, pazarlama koşulları,ihracat gibi konular genellikle gözardı ediliyor.
Besicilik ve seracılık ön plana çıktı
Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri aslında 10 yılı aşkın bir süreden beri ülkenin gündeminde. Özellikle besicilik ve seracılık konusunda çalışmalar ağır aksak yürürken, 25 Kasım 2017 tarihli Resmi Gazete’de Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi Yönetmeliği yayınlandı. Yönetmelik, çalışmaları hızlandırdı.
Bugüne kadar başvurusu yapılmış ve bir bölümüne de yatırım izni verilmiş 25’i aşkın Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi var. Bunların büyük bölümü besicilik, diğerleri ise seracılık konusunda faaliyet gösterecek.
Besicilik konusunda faaliyet gösterecek Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri şunlar: Amasya(Suluova), Van, Ankara(Çubuk), Eskişehir(Beylikova), Diyarbakır, Gaziantep(Oğuzeli), Malatya, Elazığ, Kars, Şanlıurfa, Sivas, Afyon, Erzincan, Gümüşhane, Çorum, Hatay (Altınözü- süt)
Seracılık konusunda çalışacak olanlar ise şöyle: Denizli(Sarayköy),Ağrı(Diyadin), Samsun(Bafra), İzmir Menderes, Adana(Karataş), Zonguldak Çaycuma, Yalova (Çiftlikköy-çiçekçilik)
Bu bölgelerle; tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanması, bitkisel ve hayvansal üretimin teşviki, sanayi tesislerine yeterli kalitede hammadde temini, üretilen ürünlerin işlenmesi, muhafazası ve pazarlanması öngörülüyor.
Adana Tarım Zirvesi’nin gündemi seracılık
TÜYAP Adana Fuarcılık tarafından düzenlenen 12.Adana Uluslararası Tarım ve Sera-Bahçe Fuarı kapsamında ilk kez “Tarım Zirvesi” düzenlendi. TÜYAP Bölge Müdürü Salih Gökmen ve genç ekibi fuarla birlikte bölgenin iki önemli ve güncel konusunu gündeme taşıdı. İlk panelde üreticilerin ve ihracatçıların en önemli sorunu haline gelen “Akdeniz Meyve Sineği ile Mücadele” konusu ele alındı.
Moderatörlüğünü yaptığımız ikinci panelde ise; “Adana Tarımsal İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ve Adana Ekonomisine Katkıları” tartışıldı. Adana Karataş’ta kurulması için başvurusu yapılan ve bakanlıkça onaylanan Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi seracılık konusunda faaliyet gösterecek. Adana Tarım ve Orman İl Müdürü Muhammet Ali Tekin, Adana Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Bilgiç, Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru ve Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nafi Baytorun’un konuşmacı olarak katıldığı toplantıda ilin tarım potansiyelinin yanısıra ağırlıklı olarak seracılık konuşuldu.
Seracılıkta en önemli gider ısıtma
Adana’ya gitmeden önce katılımcılara en doğru ve en güncel bilgileri sunmak için Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği (SERA-BİR)Genel Sekreteri Duygu Özkartal ile sektörün genel durumunu konuştuk. Özellikle kurulacak sera organize sanayi bölgeleri için bu önemli verilere dikkat edilmesinde yarar var.
Türkiye’de seracılık Antalya,İzmir,Mersin ağırlıklı olmak üzere ülkenin bir çok yerinde yapılıyor. Sera büyüklüğü bakımından Avrupa’da 2. sırada olan Türkiye, Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre; 752 bin dekarda 7.8 milyon ton üretim yapıyor.
Sera alanlarının yaklaşık 13 bin dekarı modern, profesyonel seralardan oluşuyor. Bu modern seralar üretiminin yüzde 70’ini ihraç ediyor.
Seracılıkta üretim maliyetinin yaklaşık yüzde 40’ını ısıtma gideri oluşturuyor. Bölgeye ve iklime bağlı olarak ısıtma maliyeti yüzde 60’a çıkabiliyor. Bazı bölgelerde ise yüzde 20’ye düşüyor. Jeotermal ısıtma bu nedenle çok önemli bir avantaj. Son yıllarda yatırımlar ağırlıklı olarak jeotermal kaynakların olduğu bölgelerde yoğunlaşıyor. Denizli,Ağrı,Afyon,Urfa, Kütahya, İzmir ve bir çok yerde zengin jeotermal kaynağı var ve yatırım için cazip alanlar olarak görülüyor.
Jeotermal yoksa, doğalgaz, fuel-oil, kömür vb. alternatif ısıtma kaynakları ile ısıtma yapılıyor. Karar verilecek ısıtma kaynağının sürdürülebilirliğine dikkat edilmesi gerekiyor. Örneğin, kömürle ısıtılacaksa kömür rezervi, doğalgaz ile ısıtılacaksa dışa bağımlılık ve dövize bağlı fiyat artışı dikkate alınmalı.
Seranın dekar maliyeti 40-60 bin Avro
Kullanılacak sisteme göre 1 dönüm modern seranın maliyeti 40 – 60 bin Avro olarak hesaplanıyor. İşletme sermayesi ihtiyacı, seranın 3 yılda bir bakıma alınarak yenilenmesi hesaplandığında ciddi bir yatırım gerektiriyor.
Seracılıkta girdilerin çoğu dövizle alınıyor. Üretilen domates ihraç edilse dahi kilosu ortalama 4-5 liradan satılacak. Bu nedenle yatırımın geri dönüşü zaman alacak.Bu nedenle organize sanayi bölgelerinde küçük çiftçinin yatırım yapma şansı yok.
Adana Karataş’ta kurulacak sera alanında jeotermal kaynak yok. Bu nedenle kömür,doğalgaz gibi alternatif kaynaklar kullanılacak.
Ayrıca, Adana’da seracılık yapan bölgenin büyük çiftçilerinden Nur Özkan’ın verdiği bilgiye göre Adana’da seranın ısıtılması kadar yazın soğutulması da gerekiyor. Bu da ayrı bir maliyet gerektiriyor.
Seracılıkta ısıtma kadar önemli diğer gider kalemlerini ise işçilik ve hastalıklar oluşturuyor.
Özetle, Adana’da seracılık organize sanayi bölgesi için çok büyük bir istek ve heyecan var. Bu heyecanın başarıyla sonuçlanması için yaşanabilecek sorunların tek tek ele alınarak çözüm üretilmesi gerekiyor.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
Merhaba,
Yazılarınızı son 3 yıldır hassasiyetle takip eden bir genç çiftçi olarak, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
Hayvancılık İhtisas OSB’lerde, bu projenin öncülerinin atladığı yegane husus; hayvanların makine olmadığı ve fabrika mantığı ile hayvancılık işletmelerinin organize edilmiş bir sanayi bölgesine toplanamayacağıdır.
3. kuşak olarak aile işletmemizi devam ettiriyorum ve bu işi yaparken ben ve dedelerimiz arasında değişmeyen tek şey hayvanları sürekli kontrol etmek. Günün her saati, geceleri de iki saatte bir olmak üzere ahırlarımızı kontrol ederiz. Gebe hayvanların tutulduğu ahırlarda bu çok daha sık yapılır. Organize Sanayi bölgelerindeki gibi makineleri kapatıp gidemeyiz. Böyle bir lüksümüz yok ne yazık ki. Merak ettiğim husus, işletmecilerin akşam olduklarında besi hayvanları için rumen asidozu, şişkinlik, zehirlenme gibi riskleri nasıl göze alıp, kime ya da nasıl bir kontrol mekanizmasına itimat ederek evlerine dönecekleri. Dişi hayvanlarda gece olabilecek aksilikler saymakla bitmez. Bu yüzden de 24 saat yaşayan bir atmosferden bahsediyoruz.
Öte yandan, Malatya örneği üzerinden gidersek, kentin hayvancılık için kullanılabilecek bir mera alanı bile yokken 3000 dönümlük bir arazinin göbeği betonlaştırılmak isteniyor. Oysa Türkiye’de hayvancılığın problemi ahır kapasiteleri ve tesis imkanları değil; yem üretimindeki maliyet ve azalan verimlerdir. Ekilebilir alanların arttırılması gerekirken, tarım alanlarına OSB inşa etmekle hayvancılığın kurtarılacağını düşünmek, hayret verici.
Son olarak; hayvancılık ihtisas OSB’ler damızlık üretiminde ciddi bir dengesizlik yaratacaktır. Besi hayvancılığı üzerine kurulu bir model anladığım kadarıyla. Mevcut ve yeni girişimleri bu sanayi bölgelerine çekerken, dişi hayvancılıktan eril hayvancılığa geçiş yaşanacak ve buzağı ihtiyacı ithalatla sağlanmaya devam edecektir. Böylece ithalata bağımlı ve kur geçişkenliğinin yüksek olduğu bir hayvancılığa geçiş yaşanacak. Oysa Türkiye’de ne yazık ki bir süredir ısrar edilen hatalardan biri de 6-12 aylık genç boğa ithal edip, bir kaç ay besiye çekmek ve iç piyasaya kestirmektir. Bu da katma değerin yarısını yine yurtdışına vermek anlamına geliyor. Otomotiv ve makine sanayiindeki montaj maharetlerimizi, hayvancılıkta da sergilemeye devam ediyoruz.