Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Refah düzeyi yüksek, gelişmiş ülkelerde beslenme ile ilgili temel ilke, sağlıklı bir yaşam için dengeli beslenmek ve her açıdan gıda güvenliğine sahip olmaktır.Geri bıraktırılmış ülkelerde ise, sağlıklı beslenmeden anlaşılan “karın doyurmadır.” Bu ülkelerde dengeli beslenme bir yana açlık sınırındaki milyonlarca insanın verdiği yaşam savaşında gıda güvenliğinin o kadar da anlamı yoktur.Son günlerde sebzelerde kullanılan “hormonlar” tartışılırken, tarım ilaçlarının ürünlerdeki kalıntısı göz ardı ediliyor. Oysa, asıl tehlike tarım ilaçlarında.
Türkiye gibi her türlü tarım ürünü üretme şartlarına ve becerisine sahip bir ülkede tarımsal ilaç kalıntısı ancak Almanya’ya ihraç edilen sivri biberin kontrolü ile ortaya çıkıyorsa, her açıdan eksikliklerimiz olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Nedir bu eksiklikler?
Her şeyden önce toplum olarak bu konulara duyarlı değiliz. Bilgi sahibi değiliz.Tarım ürünü üretenler kadar o ürünü satın alanlar, ihraç edenler bilinçsiz. Almanlar olmasa sivri biberdeki ilaç kalıntısını öğrenemeyecek kadar duyarsız bir toplumuz. Bu kadar duyarsız bir toplumda ise medyada yer alan doğru yanlış her şeye gözü kapalı inananların sayısı azımsanmayacak kadar çok oluyor.
Son olayda, bazı medya organlarında Türkiye’de üretilen tarım ürünlerinin tamamı “zehir” ilan edildi. Konunun uzmanları açıklamalar yapmaya çalışsa da bu işten ilk zararı çilek üreticileri gördü. Kısa zamanda tüketilmediğinde bozulan çilekte hem satışlar hem fiyatlar dibe vurdu.
Herkes çileklerin şeklini tartışıyor. Şeklen düzgün ve küçük olanlar hormonsuz,şeklen büyük ve yamuk olanlar hormonlu ilan edildi.
İhraç edilen organik ürünleri “sağlıklı”, içerde tüketilen normal ürünler “zehirli” ilan edildi. Organik ürünlerin normal ürünlerden birkaç kat daha pahalı olduğu, halkın çok büyük kısmının normal sebze, meyveyi dahi alamadığı yine unutuldu. Organik ürünleri alan Avrupalı tüketici sağlığı için yüksek paralar ödemeye hazır. Türkiye’de milyonlarca insan sebze ve meyveyi en ucuza almak için semt pazarına akşamın geç saatlerinde çıkar. Bu insanlar organik ürün alabilir mi? (Organik ürün üretimini bu sütunda her zaman savunduk,savunmaya da devam ederiz.Ancak bazı gerçekleri de göz ardı etmemek gerek.)
Bugün bir çok üretici satacağı domatesi yemez. Kendi ailesinin tüketimi için ayrıca üretim yapar. Böyle bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. Unutmamamız gereken bir gerçek daha var. Hormon ve tarım ilacını yeryüzünde kullanan tek ülke Türkiye değil. Ancak en bilinçsiz kullanan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Kullanılan ilaçların denetimi yapılamıyor. Bir yanda binlerce işsiz ziraat mühendisi, gıda mühendisi, diğer yanda ” kontrol yapacak elemanım yok” diyen bir Tarım Bakanı.
Bir yanda binlerce işsiz ziraat mühendisi, diğer yanda pamuk ilacını, tütün ilacını domatese sıkan milyonlarca üretici. Türkiye’nin asıl tartışması gereken “hormonlu sorunları” bunlar.
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nafiz Delen yıllardan beri tarım ilaçlarının yanlış kullanımı konusunda her fırsatta uyarılarda bulunuyor. Nafiz hocayla konuştuktan sonra insan sebze, meyve tüketmeye korkar. İşte Prof.Dr. Nafiz Delen’in bize anlattıkları: ” Türkiye’de bugün herkes istediği tarım ilacını alıp istediği şekilde kullanabiliyor. Ürün ruhsatlı ilaçlar farklı ürünlerde kullanılıyor. Pamuk ilacı domateste, tütün ilacı biberde kullanılmaz. Ama Türkiye’de üretici bilinçsiz bunu kullanıyor. Halbuki sebzeye sebze ruhsatlı ilaç kullanılması gerekiyor. Ama bunun denetimini yapacak kurumlar ortadan kaldırıldı. 1984’te Tarım Bakanlığı reorganize edilirken Zirai Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğü kapatıldı. Marmara Bölgesi’ne hizmet veren İstanbul,Doğu Anadolu’ya hizmet veren Diyarbakır, Karadeniz Bölgesi’ne hizmet veren Samsun Bölge Zirai Mücadele Enstitüleri kapatıldı. Kalan enstitülere yetişmiş eleman alınmadı ve kadük bırakıldı. O zaman bunları söylediğimizde adeta “vatan haini” ilan edildik. Üreticilerin yüzde 90-95’i ilaç satın aldığı bayilerin önerisi doğrultusunda ilaç kullanıyor. Ama bu bayilerin çoğu bilinçsiz. Tarım Bakanlığı 1 senelik bitki koruma eğitimi almış insanlara bayi olma hakkı tanıyor. Büyük bir başıboşluk var. Biz bu konulardaki sorunları ve çözüm önerilerimizi içeren bir raporu iki yıl önce Tarım Bakanlığına gönderdik, bize yanıt bile vermediler. Bugün herkes hormonu konuşuyor. Asıl tehlike zirai ilaç kalıntısıdır. Hasat öncesinde yapılan ilaçlamalar son derece önemlidir. İlaçtan sonra belli bir sürenin geçmesi gerekiyor. Bu zaman geçmeden yapılan hasat ve piyasaya sunulan ürünler büyük risk taşır. Herkesin göz ardı ettiği bir gerçek var, tarımsal ilaç kalıntılarında en büyük risk grubu çocuklardır. Geleceğimiz tehlike altında. Ama kimse önlem almıyor.”
Prof. Dr. Nafiz Delen’in önerdiği çözümlerin başında Zirai Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğü’nün yeniden kurulması, bölgesel zirai mücadele enstitülerinin yeniden açılması ve yetişmiş elemanlarla güçlendirilmesi, tarım ilacında bayilik sisteminin denetim altına alınması, ilaçlarda mutlaka ruhsatlandırma sisteminin getirilmesi ve Avrupa ile Amerika’da olduğu gibi sözleşmeli tarımın özendirilmesi geliyor. Çünkü Amerika ve Avrupa sözleşmeli tarım sayesinde ne kadar tarımsal ürün üretileceğini, bu ürünlerde ne kadar ve hangi tür hormon ve tarım ilacını kullanılacağını kontrol edebiliyor.
Yukarıda okuduğunuz yazı yeni değil, tam 10 yıl öncesinden. Bu sütunda ((8 Mayıs 2002’de)yazıldı.
Geçen 10 yılda değişen bir şey yok yine aynı noktadayız. Yine Almanya’da yapılan bir araştırma sonucunda tarım ilacı kalıntılarını tartışıyoruz. Çıkarılan onca yönetmelik, yasal değişiklik, tarım ilaçlarının reçete ile satışı ve diğerleri… Hepsi hikaye. Sistem aynen devam ediyor. Tarım ilaçları bilinçsizce kullanılıyor. İnsan yaşamı hiçe sayılıyor. Bakanlık denetim yapmaktan aciz.
Hatırlarsanız bugünküne benzer “sahte bal krizi” 2005’te de yaşanmıştı. Bakanlık o zamanda kimi firmaları teşhir etmiş, sonra “yanlışlık oldu” denilerek bazılarından özür dilenmişti. Geçen 7 yılda iktidar değişikliği bile olmadan ikinci sahte bal krizi yaşandı. Demekki hiçbir önlem ve ders alınmamış. Şimdi aynı filmi bir kez daha izliyoruz. Ama yıllardır zehirlenmeye, sahte ürünler tüketmeye devam ediyoruz. Meraklanmayın. Bugünler de geçecek. Birkaç gün daha sahte bal, tarım ilaçları tartışılır sonra yine unutulur. Yeni bir kriz çıkıncaya kadar. Herkese afiyet olsun.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar