Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Dünyada gıda fiyatları artıyor. Önümüzdeki 10 yıl artış trendinin sürmesi bekleniyor. Ondan sonrası meçhul. Fakat, bugün çok ucuza ithal edildiği sanılan gıda ürünleri, yarın bu kadar ucuz olmayacak. Hatta, paranız olsa bile satın alınamayacak ürünler olacak.
Sorun sadece fiyat da değil. Gıda güvenliği de çok önemli. Avrupa’da son günlerde özellikle kanatlı sektöründe yaşananları izliyor musunuz?
Almanya’da hayvan yemlerinde yüksek oranda zehirli dioksin maddesi tespit edildi. Dioksinin yumurta ve tavuk etinde de görülmesi bu ülkede pek çok işletmenin kapatılmasına neden oldu. Yumurta ve kanatlı eti tüketimi düştü.
Uluslararası Hayvan Hastalıkları Ofisi’nin Fransa’da kanatlılarda Newcastle hastalığı
vakaları görüldüğünü açıklaması üzerine, Ukrayna, bu ülkeden tavuk ithalatını yasakladı.
Bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye, et fiyatını düşürme bahanesiyle ithalata sarılmış, her şeyi ithal ediyor.
İthalatın çözüm yol olmadığını aylardır sektör temsilcileri anlatmaya çalışıyor. Ancak, uyarılar dikkate alınmadığı gibi, ithalatın boyutu büyüyerek devam ediyor.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Mehmet Alkan, son bir umut konuyu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mektupla bildirdi. Mehmet Alkan’ın Cumhurbaşkanı’na yazdığı mektubun özeti şöyle: Sayın Cumhurbaşkanım,
Çok yoğun çalışmalarınız içerisinde zat-ı alinizi böyle bir konu için rahatsız etmemizin nedeni, son 4 yıldır uygulanan politikalar konusunda şimdiye kadar yaptığımız girişimlerin sonuçsuz kalmasıdır.
Yıllardır gündeme taşıdığımız hayvancılığımızın içinde bulunduğu sorunlar maalesef görmezden gelinerek et fiyatlarının piyasa şartlarına göre oluşumu spekülasyon olarak değerlendirilmiş ve 2010 Nisan ayında Bakanlar Kurulu tarafından 16.000 ton canlı hayvan ve 7.500 ton da et ithalatı kararı alınarak yürürlüğe konmuştur. Daha sonra bu miktar yeterli görülmeyerek Bakanlar Kurulu, 29 Haziran 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararı ile Et ve Balık Kurumu’na 100.000 ton damızlık olmayan kasaplık canlı sığır ve sığır etinin sıfır gümrükle ithalatının yapılması için karar almıştır. Haziran ayında Et ve Balık Kurumu’na sıfır gümrükle ithalat yetkisi verildikten sonra, yine 19 Haziran 2010, daha sonra da 28 Ekim 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararları ile özel sektörün de ithalat yapması sağlanmıştır.
Biz bu ithalat kararlarına karşı olsak bile, başlangıçtaki ufak çaplı ithalat kararnamelerinin masum ve insani amaçlarla terbiyevi mahiyette alınan sembolik ithalat kararları olarak değerlendiriyorduk. Daha sonra hem ithalat yapılacak ülke sayısı hem de miktar olarak artan canlı hayvan ve et ithalatı yanında kurbanlıkların da ithalatı yetmezmiş gibi, geçen yıl sonu itibarı ile damızlık hayvan ithalatları hariç tüm ithalatların kamu ve özel sektöre kapatılacağını beklerken, 2011 yılı için 22 Aralık 2010 tarihinde 27793 sayılı Resmi Gazete de yayınlanan Kasaplık ve Besilik Canlı Hayvan ile Et ithalatı hakkında Bakanlar Kurulunun aldığı kararlar gerçekten çok üzücü olmuştur. Bu yeni karar hayvancılığımız için öldürücü bir darbe olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Bu ithalat politikaları devam ettiği sürece yerli üreticimiz girdi maliyetleri yüksek olduğundan ithal ürünlere karşı rekabet edemez.
Bu durumda küçük ölçekte besi yapan çiftçi üretimini devam ettiremez. Entansif besi yapan büyük işletmeler besi hayvanı bulmakta, besi materyallerinde maliyeti düşürmekte çok zorlanacaktır.
Her seviyedeki üretici zarardadır, tüketiciye ucuzluk ne kadar yansıyor, bu durum da tartışılır.
Besihaneler boş, mezbahalar atıldır.
Veteriner hekimler bu durumdan en fazla etkilenen meslek grubu olmuştur.
Bu durumda sadece ithalat yapanlar, pazarlama ağında yer alanlar ile ithal ete ve kasaplık hayvana dayalı et ürünü işleyen bazı sanayiciler kazanıyor.
Ayrıca çok önemli bir konu da, yurt dışından getirilecek canlı hayvan ve ithal etlerin ülkemiz hayvancılığı ve halkımızın sağlığı açısından ne kadar tedbir alınırsa alınsın her zaman risk teşkil edebileceği bilimsel bir gerçektir. Bakanlığımızın yıllar itibariyle artarak devam eden hayvancılık desteklerini takdirle karşılamakla beraber ithalat politikaları devam ettiği müddetçe daha da korkulanı ülkemizdeki üreticilerin ve yetiştiricilerin rekabet şartlarına dayanamayarak yaptıkları işi bırakmaları ve ileriye dönük daha büyük olumsuzluklara neden olacağıdır. Çünkü hayvancılık çoğu zaman riskli ve meşakkatli bir uğraş olduğundan bu işi bırakanların tekrar eski işlerine dönmedikleri tecrübelerle sabittir.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Sorunun çözümü aslında o kadar zor değildir. İthalatla hiçbir ülke hayvancılığını geliştirememiştir. Tek yol siyasi iktidarlardan bağımsız, rasyonel orta ve uzun vadeli projelerle hayvansal üretimimizi artırmaktır. Türkiye Cumhuriyeti potansiyelleri itibariyle bu sorunu rahatlıkla aşabilir. “
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yoğun işleri arasında et ve hayvan ithalatıyla ilgilenir mi bilemiyoruz. Zira, ithalat kararlarının altında Cumhurbaşkanı olarak kendisinin de imzası var. Dileğimiz yukarıdaki mektubun dikkate alınması ve gereğinin yapılmasıdır.
Bu vesile ile 250.meslek yılında tüm veteriner hekimlerin “2011 Veteriner Hekimler Yılı”nı kutluyoruz.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
Sorunun kaynağı olan, paydaşı olan makam ve kişiler sorunun çözümünde nasıl rol oynayacak?
Hata yapıldığını mı deklere edecek?
2005-2013 Hayvancılık Strateji Belgesini imzalayanlar, bu ülkeden uç tu mu?
O belgede ortaya konan hedefler hayal miydi? Başkaları mı hazırladı, imzaladı. Sahipleri ne oldu?
Üretimi iki katına artırmayı hedef alanlar neden uygulamada üretimi yarıya düşürdü, ülkeyi ithalata kilitledi?
Bu beş yıllık sürecin sorumluları kimlerdir?
Mevcut hayvan varlığının önemli kısmı işi hayvan yetiştirmek olanlardan, faizsiz kredinin nimetinden faydalanmak isteyen her türlü iş erbabının eline geçti. Onlar batınca hal ne olacak dersiniz?
Temmuz 2011 Türkiye’sinde ülke hayvancılığı düze mi çıkar, temize mi çıkar? merak ediyoruz.
Artık ithalatın üretime etkilerini hoş görecek hale geliyoruz!
İddialara göre (basında yer almış ve tekzip görmemiş) Kapıkulede fiilen veteriner kontrol noktası yok. işlev görmüyor?
Her türlü hasta hayvan ve hastalık ülkeye giriyor? Yalnızca beyana ve evraka dayalı yapılan kontollerle giren TIR’ların içinde ne girdiği meçhul!
Kurbanlık diye Trakyaya gelen hayvanlar Anadoluya damızlık olarak dağılmış? Bun hayvanların Bulgaristan ve Romanyanın hastalık dekleresi yapılmış bölgelerden geldiği iddiaları var. Hastalıklar mantar gibi patlayabilir!
Bakanlık taşra teşkilatında veteriner hekim yok, Tarım Danışmanları ilçelere görevlendiriliyor, yetkisi yok.
Mezbahalar yeni kanunla ve uygulamalarıyla başka bir dünya!
Gıda güvenliği zaten uzun süredir izinde.
Gıda güvencesini de ithalata bağladık.
Şükürler olsun. karnımız tok, alnımız ak!
http://www.turkvet.biz
http://www.turkvet.biz/yazi/g_kaliteli_karar_problem_cozum.htm
KÜRESELLEŞME,AB VE TÜRK TARIMI
1992de ABD ile Ab tarım anlaşması yaptı.Sonra tarımda da küresel politikalar uygulanmaya başladı. Amaç gelişmemiş ülkelerin tarımını ve ihracatını sınırlandırmak politikalarına yön vermekti.Küreselleşme uygulayıcılarıDTÖ,IMF,GİBİ GÜÇLERDİR.Bir de bunların hepsine yön veren uluslararsı şirketler. Bu şirketlerin çoğunluğu AB dedir.OTP bizim şekerpancarı,hayvansal üretim gibi kolları terketmemizi,tarımımızı desteklememmizi istiyor.Çünkü kendilerinde büyük üretim fazlası var.Bu nedenle Abye uyum sürecinde hayvancılığımız gerilemeye mahkumdur.Çünkü biz anlaşmalarda bunu taahhüt ediyoruz.
Büyük resmi görmeden,ayrıntılarla ilgilenmek amaçtan,konudan saptırır.
Sayın Cumhurbaşkanının böylesi basit(!) işlerle ilgileneceğini hiç zannetmiyorum. Eğer ilgilenecek olsaydı zaten “Ne oluyor sayın bakan, biz 2002’de iktidara geldiğimizde insanlar hayvan kestirmek için mezbahalarda sıra bulamıyordu ve memlekete 1 gram et de girmiyordu. Bir yerlerde yanlış yapmış olmalıyız. Ayrıca hükümetimiz de hayvancılığa Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımını yapmakla övünüyor (TARET projesi, DAP projesi …vs.), bu durumu bir araştırın bakalım, ondan sonra imzalarım” diye bir uyarıda bulunabilirdi. Ancak sayın Cumhurbaşkanının bunu demeye ve sonuçlarını izlemeye asla zamanı olamaz. Sayın Cumhurbaşkanı İngiltere Kraliçesinin elinden madalyalar almaktan ve seçilmiş, -içlerinde jaguar marka arabasıyla davete katılan- üniversite öğrencilerini Çankaya Köşkü’nde ağırlamaktan vakit bulup da hayvancılık ve et konularıyla ilgilenemez.Kimse boşuna beklemesin.
En derin saygılarımla…
Vizyon sahibi binlerce okuyucu, geleceği bu kadar net gören onlarca yazar, ülke meslelerine son derece hassas yüzlerce meslek mensubuna rağmen bir ülke nasıl olurda böyle bir yokoluşa sürüklenir aklım almiyor. Ülkeler her konuda kötü yönetilmeyi sindirebilmişlerdir ancak iş gıda güvenliği ve üretim olunca ulu önderin sözlerini lütfen hatırlayalım…
ÇALIŞMADAN, YORULMADAN, ÜRETMEDEN RAHAT YAŞAMAK İSTEYEN TOPLUMLAR ÖNCE HAYSİYETLERİNİ, SONRA HÜRRİYETLERİNİ VE DAHA SONRA DA İSTİKLAL VE İSTİKBALLERİNİ KAYBETMEYE MAHKUMDURLAR.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
TEŞEKKÜRLER EBRU EMSEN ÇOK GÜZEL YORUMLAMIŞSIN BU ÜLKEDE ÇALIŞMAYACAKSIN ÜRETMEYECEKSİN YORULMAYACAKSIN.ÇÜNKÜ AKP E BUNLARI YAPANLARDAN HOŞLANMIYOR.YAN GELİP YATACACAKSIN BEN SENİ BESLERİM ZİHNİYETİYLE…..
Değerli Okyucular,
Esasında bence Sayın Cumhurbaşkanı,Jaguarlı öğrenci ve beraberinde ki diğer öğrencilerle görüşmekten çok önce ülkemiz açısından çok önemli bir tarımsal üretim sorunu haline gelen ve toplumumuzun tüm katmanlarını yakından ilgi lendiren hayvancılığın sorunlarıyla ilgilenme liydi,fakat bu böyle olmadı.Bunda da medyanın rolü büyük.
Türk Veteriner Hekimler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Sayın Dr.Mehmet ALKAN sektörün sorunla rını ve önemini dile getiren önemli bir mektup gönderdi fakat ne derece ciddiye alır orasını bilemem.En azından Sayın Cumhurbaşkanı Devlet Denetleme Kuruluna talimat verip harekete geçi rip Tarım ve Köyişleri Bakanlığında çok ciddi bir şekilde denetleme yaptırmalı,bugüne kadar kullanılan kaynakların % kaçı üretime kanalize oldu,& kaçı olamadı ve sorunun temelinde ki nedenlerini içeren bir denetleme ve inceleme raporu hazırlatabilir fakat bunu bile uzak ihtimal olarak görüyorum. Çünkü bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanının önceden ileriyi görerek inceleme yapıp tedbir alma alışkanlığının olma dığını,ancak medyaya yansımış veya toplumsal bir olay haline gelmiş sorunlarla ilgilendiği ni üzülerek gördüm ve görüyorum.Hayvancılıkta yaşadığımız çok ciddi sorunlar ancak ve ancak toplumumuzda çok ciddi sorunlar yaratmağa baş laması ve bu sorunların medyaya yansıması, medyanın konuyu çok ciddi bir şekilde ele alması halinde belki Sayın Cumhurbaşkanının dikkatini çekecektir.
Son söz:millet olarak bir musibet yaşamadan tedbir alma alışkanlığımız olmadığı için bu olayda da bir musibet yaşanacak ki ondan sonra devletin üst kademesinde büyüklerimiz harekete geçecektir, saygılarımla.
Adnan SERPEN
Veteriner Hekim
İZMİR
Birazda gerçekleri görelim,işletmemize damızlık koyun bulamıyoruz bulduğumuzda ise inanılmaz fiyatlar talep ediliyor, düzgün ve soy bir ırk kalmamış hepsi yoz.Irk geliştiriyoruz diye yola çıkanlar kendilerini avutuyor birkaç yüz baş üretimle türkiye hayvancılığını geliştireceğiz hayali içindeler tenezül edip bilgi talebine bile cevap vermiyorlar peki bu durumda biz üreticiler ne yapalım ne olduğu belirsiz hayvanlara 3ooo TL mi verelim eğer bu iş yapılacaksa amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok mesela önder durumundaki Fransa ne yapmış bakın INRA enstitüsünün yaptığına taklit etmek çok mu aşağılayıcı bizim hocalar ne yapar lafa gelince mangalda kül yok ama yıllardır laftan başka hiçbirşey yok.
Kimse kusura bakmasın,25 ithal damızlık koyunla yola çıkıp bir ülkeyi sektör lideri yapan akademisyenleri kutlar bizim hocalara örnek olmasını dilerim.