Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Hükümet hayvan ithalatını kalıcı politikaya dönüştürmeye çalışırken üreticiler ithalata karşı yerli üretimi ayakta tutmanın mücadelesini veriyor. Geçen hafta Erzurum, Kars ve Ardahan’da 4 bin çiftçinin organik hayvancılıkla ülkenin et ve süt ihtiyacını ithalata gerek kalmadan karşılamak için harekete geçtiğini yazdık. Bu hafta Ege’den umut verici bir haber var.
İzmir Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin öncülüğünde bu hafta sonu Seferihisar’da Koyun – Keçi Panayırı gerçekleştirilecek.
Panayırla ithalat önlenebilir mi?
İlk kez yapılacak koyun-keçi panayırı ile elbette ithalatın önlenmesi zor. Fakat hayvancılık sektörü bu kadar gündemdeyken, tüketiciler dünyanın en pahalı etini tükettikleri için isyan ederken ve sahip olduğu potansiyel ile ithalatçı olmayı değil ihracatçı olmayı hakeden Türkiye’de küçükbaş hayvancılığa dikkat çekmek açısından bu panayır son derece önemli.
Türkiye’de süt ve et denilince akla sığır gelir, inek gelir. Koyun-keçi sütü akla gelmez. Oysa uzmanlar bebeklere anne sütüne en yakın süt olarak keçi sütünü öneriyor. Yine uzmanlar, kanser hastalarına dana eti yerine kuzu eti tüketmelerini önerir.
Amacımız büyükbaş hayvancılığı, sığırı kötülemek değil. Fakat, Türkiye’de hayvancılık politikaları ve üretim sığır hayvancılığı üzerine dizayn edilmiş.
Süt üretiminin yaklaşık yüzde 92’si sığırdan, yüzde 7.8’i koyun ve keçiden geri kalanı ise mandadan elde ediliyor. Ette ise üretimin yaklaşık yüzde 77’si sığırdan, yüzde 20’si koyundan, yüzde 2.85’i keçiden elde ediliyor. Ayrıca et ırkı hayvancılık çok yaygın değil. Süt inekçiliği hem süt üretimini hemde et üretiminin büyük bölümünü karşılıyor.
Belli bir plan çerçevesinde sığıra dayalı bu yapının değiştirilmesinde yarar var. Koyun ve keçide gen kaynağı bakımından çok zengin olan Türkiye’nin küçükaş hayvancılığa çok daha önem vermesi gerekir. Küçükbaş hayvancılık yetiştiriciliği aynı zamanda Anadolu’nun en önemli kültür kaynaklarından birisidir. Sosyal boyutu çok önemlidir. Bu kültür modern hayvancılıkla yaşatılırken ülkenin et ve süt ihtiyacı karşılanabilir.
Seferihisar’da 5-6 Haziran tarihleri arasında yapılacak panayır bu önemi ortaya koymak ve küçükbaş hayvancılığa dikkat çekmek açısından çok önemli bir organizasyon.
Panayırın Seferihisar’da yapılmasının da özel bir önemi var. Tunç Soyer’in Belediye Başkanlığı ile yıldızı parlayan ve Uluslararası Cittaslow(sakin şehir) ağının Türkiye’deki ilk ve tek temsilcisi olan Seferihisar, yerel değerleri korumanın öncülüğünü yapıyor.
Özer Türer’in başkanlığındaki İzmir Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin öncülüğünde yapılan panayıra Sütaş, Mado, Pehlivanoğlu, Migros,Tansaş gibi süt alıcıları ve satıcılarının davet edilmesi önemli bir adım.
Çünkü bugüne kadar süt sanayicileri koyun ve keçi sütünü almak istemelerine rağmen üreticilerin çok dağınık olması ve sütün soğuk zincirle toplanmaması nedeniyle alamıyorlardı. İlk kez İzmir’in batısında Kınık, Bergama, Dikili, Menemen, Aliağa ve Karaburun’da soğuk zincir oluşturuldu. Küçükbaş hayvan sütü soğuk tanklara konuluyor. İzmir Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği günlük 15 ton soğuk süt topluyor. Amaç, yakın zamanda İzmir’in güneyini de bu zincire dahil ederek günlük 50 tona ulaşmak.
Soğuk zincirin kurulması sütün değerini de artırdı. Geçen yıl litresi 70 kuruş olan keçi sütü soğuk zincirin olduğu bölgede 1 lira 30 kuruşa satılıyor. Koyun sütü ise 90 kuruştan 1 lira 80 kuruşa çıktı.
Yetiştiriciler koyun ve keçide hayvan başına 10 lira, sütün litresine de 10 kuruş prim verilmesini ilk adım olarak olumlu buluyor. Fakat, bu desteklerin biraz daha artırılması ile küçük baş hayvancılığın daha da gelişeceğine inanıyor.
İzmir Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği, iki önemli proje ile koyun ve keçi yetiştiriciliğini modern teknolojinin desteği ile geliştirmek istiyor. Bu projelerden birisi, üreticinin finansman sorununu çözmeye yönelik. Ziraat Bankası ile yapılan çalışmalar doğrultusunda Birlik’e süt veren yetiştiricilere ipoteksiz, iki kefille 1 yıllık yatırım ve 7 yıllık işletme kredisi sağlanacak.
İkinci bir proje ise, İzmir Kalkınma Ajansı’nın desteği ile 400 çoban ve yetiştiriciye modern hayvancılık, süt verimini artırma ve hayvan sağlığı konusunda verilen eğitim. Bu eğitim ile geleneksel küçükbaş hayvancılık daha modern şartlarda yapılacak.
Küçükbaş hayvancılık konusunda Türkiye’nin sayılı uzmanlarından Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın her fırsatta dile getirdiği gibi, küçükbaş hayvancılığa gerekli önem ve destek verilirse, et ve sütte hem iç piyasanın ihtiyacı karşılanır hem de Avrupa ve Ortadoğu en büyük ihraç pazarımız olur.
Özetle, Anadolu’nun geleneksel ve sosyal yönü çok önemli olan küçükbaş hayvancılığın geliştirilmesi için atılan her adım çok anlamlı. Koyun-Keçi Panayırı bu yönüyle iyi bir platform, iyi bir zemin olabilir.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
hükümet hayvanciliga büyük desdek vermelidir
yem bitkisi üretimine verecegi desdegi hayvanciliga vermelidir.
ciftci tarlaya fig ekiyor fig tarlada kaliyor
bu gün biz 10 dönüm fasulye ektik fasulye .40 krs oldu tarlada kalacak amele parasina kurtarmiyor üc aydir fasullenin pesinde kosturuyoruz artik 10 koyun alip zepze isine birakacagim
Değerli Kardeşim Ali Ekber,
Yaptığım çözümleme her türlü takdirin ötesinde.Teşekkür ederim.
Mustafa Kaymakçı