Et ithalatı fiyatı düşürür ama, hayvancılığı da bitirir…
Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Kırmızı et fiyatındaki artış durdurulamıyor. Karkas etin kilosu geçen yıl Mart-Nisan döneminde 10 liraydı. Bu yıl aynı dönemde 17-18 liraya kadar çıktı.
Hükümet, et fiyatındaki artışa çözüm arıyor. Akla gelen ilk çözüm ise et veya canlı hayvan ithal etmek. İthalat geçici olarak et fiyatını düşürür, fakat hayvancılık sektörü çok büyük yara alır.
Yaşı 30’un üzerinde olanlar hatırlayacaktır. 1980’li yılların başında rahmetli Turgut Özal döneminde tarımın her alanında olduğu gibi hayvancılıkta da yerli üretim ithalatla terbiye edilmek istendi. Bu amaçla canlı hayvan, et, peynir ve diğer hayvansal ürünlerin ithalatına kapılar sonuna kadar açıldı.
Ne oldu?
Türkiye’de hayvancılık sektörü çöktü. Sonraki yıllarda pek çok destek paketi açılmasına rağmen hayvancılıkta istenen üretim ve verim düzeyine ulaşılamadı. Doğu ve Güneydoğu’da terörün de etkisi ile hayvancılık ikinci kez darbe yedi.
Yerli üretim yeterli olmayınca, 1980 öncesinde canlı hayvan ihraç eden, et ihraç eden Türkiye, ithalatçı oldu. Aynı dönemde sektörde piyasayı düzenleyici iki kuruluş olan Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) ile Et ve Balık Kurumu(EBK)’nun özelleştirilmesi hayvancılıkta geri dönülmez bir çöküşe neden oldu.
Daha sonraki yıllarda da dönem dönem ithalat sürdü. Yapılan her ithalat sektörü geriletti. Türkiye, dünyanın en pahalı etini tüketmeye mahkum edildi.
Özellikle 2002’den bu yana hayvancılığa geçmiş yıllara göre çok büyük destek verilmesine rağmen hayvan varlığı artmıyor, azalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 1989’dan bu yana küçük ve büyük baş hayvan varlığında büyük düşüş var. 1989’da 55 milyon 589 bin olan küçükbaş (koyun-keçi) hayvan sayısı 2008’de 29 milyon 568 bin başa geriledi. Büyük baş hayvan varlığı ise aynı dönemde 12 milyon 173 bin baştan 10 milyon 859 bin başa geriledi. 2009 sonu itibariyle küçükbaş hayvan varlığının 25 milyona, sığır varlığının ise, 10 milyon başın altına gerilediği tahmin ediliyor.
Kırmızı et üretimi ise 1989 – 2008 döneminde 544 bin tondan 482 bin tona geriledi.
Bu verilerden, ne kadar destek verilirse verilsin hayvancılıkta işlerin yolunda gitmediği görülüyor. Çünkü, hayvan varlığı azalıyor, et üretimi azalıyor. Hiçbir önlem alınmıyorsa bu şartlarda et fiyatının artması normal değil mi?
Kaldı ki, 2007 ve 2008’de yaşanan büyük kuraklık sonucunda arpa ve diğer yem hammaddesi ürünlerde üretim azaldı, fiyat arttı. İster yerli ister ithal olsun yemin maliyeti çok yükseldi. Bu dönemde pek çok besi işletmesi kapandı. Hükümet, işletmelerin kapanmasını önlemek için hiçbir önlem almadığı gibi, hayvancılık desteklerinde radikal değişiklik yaparak hayvan başına destek ödemesine geçti. Destekler hem azaldı hem de üretimi doğrudan artıracak destekler yerine doğrudan destek sistemine geçildi. Bitkisel üretimde yararlı olmadığı için kaldırılan doğrudan gelir desteği 2008’den itibaren hayvancılıkta uygulanmaya başlandı. Üstelik, verilen desteklerin bir çoğu süt hayvancılığına yönelik, besiye özel destek yok.
Besicilikte bu sıkıntılar yaşanırken benzer bir süreç süt hayvancılığında da yaşandı. Çiğ süt fiyatı 2008’de 45 kuruşa kadar düştü. Çok sayıda süt hayvanı kesime gitti. Hayvan varlığı eridi.
Besicilikte ve süt hayvancılığında en sıkıntılı dönemde Hükümet hiçbir önlem almadı. gelişmeleri izlemekle yetindi. Hayvan varlığı hızla eridi. Et ve süt fiyatı arttı. Fiyatın artması yapılan yanlışların, uygulanan politikaların sonucudur. Nedenler ortadan kaldırılmadıkça sonucu tartışmak çözüm olabilir mi?
Geçmişten ders alınmaz ve yeniden ithalat yapılırsa geçici olarak piyasada rahatlama olur, et fiyatı düşer. Fakat, yukarıda özetlediğimiz tablo daha da kötüye gider. Ayakta kalan besi işletmeleri de ithalat baskısı ile kapanır.
Kaldı ki, sadece besiciler değil, Koç Holding, Yaşar Grubu ve diğer büyük et sanayicileri ve üreticiler de ithalata şiddetle karşı çıkıyor. Tüketici ise özellikle et ithalatı konusunda endişeli. İthal edilecek etin hastalıklı olması ve domuz eti içermesinden korkuyor.
Böyle bir ortamda et fiyatlarındaki artışa çözüm bulunması elbette çok önemli. Önemli olmasaydı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği görüşmelerinin yoğun temposunda et fiyatındaki artışa dikkat çeker miydi?
Başbakan ilgili bakanlara ne diyor: “Vatandaşa bu kadar pahalı et yedirmeye hakkımız yok, bitirin bu işi.”
Gerçekten de vatandaşa bu kadar pahalı et yedirmeye kimsenin hakkı yok. Fakat yukarıda özetlediğimiz gibi bu sürece bir iki yılda gelinmedi. Geçmişte de benzer durumlar yaşanınca ithalat yapıldı, fakat ithalatın çözüm olmadığı, sektöre daha büyük zarar verdiği görüldü.
Medyaya yansıyan haberlere göre, Başbakan, marketlere giderek veya elemanları görevlendirerek fiyatları yakından izleyecek. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı denetim elemanlarının yapacağı işi Başbakan ve elemanları yapacak.
Başbakan et fiyatını denetlerken Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ne yapıyor?
Yıllardır sınırlardan ülkeye kaçak et ve canlı hayvan giriyor. Bakanlık kaçakçılığı önleyemiyor. Yine yıllardan beri çok konuşulmasına rağmen sağlıklı bir kayıt sistemi oluşturulamadı. Varolan kayıt sitemine Tarım Bakanlığı’nın kendisi bile inanmıyor. Bakanlık, Aralık ayından bu yana üç kez hayvan sayımı yaptırdı.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker kendisi açıkladı. Aralık 2009 sonunda yapılan ilk sayımda 1 milyon 717 bin besi hayvanı olduğu tespit edildi. Bir buçuk ay sonra 15 Şubat’ta ikinci bir sayım yapıldı. Bu kez hayvan sayısı 2 milyon 90 bin olarak belirlendi. Önceki hafta yapılan son sayımda ise besideki hayvan sayısı 2 milyon 200 bin olduğu açıklandı.
Öncelikle bu sayımın nasıl yapıldığına bakmakta yarar var. Bakanlık, taşradaki tarım teşkilatına, tarım il ve ilçe müdürlüklerine bir yazı gönderiyor. “İlinizdeki hayvan sayısını bize acilen bildirin” diye. Bu yazı genellikle Perşembe veya Cuma günü gönderiliyor, sayım sonucunun pazartesi günü Ankara’ya bildirilmesi isteniyor. Hafta sonu tatilini iple çeken personel, hafta sonu hayvan sayımına çıkıyor. Muhtarlara gidiliyor. Bu kadar kısa sürede hayvanların tek tek sayılması mümkün değil.
Üretici, “devlet hayvanları tespit edip vergi alacak”, “destek vermeyecek”, “bankalar haczedecek” gibi korkularla hayvan sayısını olandan daha az söylüyor. Veya tam tersi oluyor. Üretici, daha çok destek almak için hayvan sayısını olandan yüksek gösteriyor. Pek çok yerde de tarım teşkilatındaki görevliler o kadar kısa zamanda üreticiye ulaşamadığı için, istenen verileri Ankara’ya ulaştırmak için eski verileri masa başında devşirip bildiriyor.
Özetle yapılan sayım sağlıklı değil. Sayım bu kadar kolay yapılacaksa Türkiye İstatistik Kurumu’na ne gerek var?
Varsayalım ki bakanlığın yaptığı sayım doğru çıktı. Verilerin kullanılmasında da çarpıklık var. Şubat’ta yapılan sayımda hayvan sayısı 1 milyon 700 bin adet çıktı. O dönemde Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker:” Sayım yaptırdık, yeterli hayvan var, ithalata gerek yok.” dedi. Damızlık birlikleri, hayvancılık örgütleri ithalat yapılmayacağı için gazete ilanı ile Bakan’a teşekkür etti.
Nisan ayına gelince yapılan sayımda hayvan sayısı 2 milyon 200 bin adet çıktı. Bakan bu kez, yeterli hayvan olmasına rağmen ithalat yapacaklarını açıkladı. Bakan, araştırma yaptıklarını bir hafta içinde karkas et veya canlı hayvan ithal edeceklerini söyledi.
Şubat ayından bu yana besideki hayvan sayısı nasıl oldu da 500 bin baş birden arttı? Bu kadar hayvan nereden geldi?
Ayrıca, hayvan sayısı 1 milyon 700 bin baş iken “ithalata gerek yok” diyen Bakan, hayvan sayısı 2 milyon 200 bin başa çıkınca neden ithalata karar verdi?
İthalat konusunda Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in açıklamalarında ilginç bir ayrıntı daha var. Pirinçte olduğu gibi et fiyatındaki artışı da ithalatla düşüreceklerini söylüyor. Tarım Bakanlığı’nın bir çok kademesinde görev yaptıktan sonra bakanlık koltuğuna oturan ve bildiğimiz kadarıyla veteriner hekim olan Eker’in bu sözleri en hafif deyimi ile talihsizliktir. Bakan, pirinç ithalatı ile et ithalatını eşdeğer görüyorsa vay tarımın haline.
Hatırlayacağınız gibi iki yıl önce pirinç fiyatı yükselince Bakanlar Kurulu Kararı ile Toprak Mahsulleri Ofisi’ne sıfır gümrükle ithal etmek üzere 100 bin ton pirinç ithalatı izni çıkarıldı. Pirinç ithalatı ile fiyat aşağı çekildi. Doğrudur. Fakat, et ithalatı pirinç ithalatına benzemez.
Et ve Balık Kurumu’na et ve canlı hayvan ithalat izni verildi. Et ve Balık Kurumu sınırlı bir bölgede faaliyet gösteriyor. İthal edeceği et veya canlı hayvanı piyasaya nasıl sunacağı bile tartışmalı.
Kaldı ki pirinç ithalatı gözüyle et veya canlı hayvan ithal etmek hayvancılık sektörünü yok etmek anlamına gelir. Çünkü, pirinç çeltikten elde edilen tek yıllık bir üründür. Bir yıl ithal edersiniz ertesi yıl çeltik üretimini destekleyerek üretimi artırabilirsiniz. Fakat, et ve hayvan üretimini bir yılda istediğiniz kadar artıramazsınız. Besi için 7-8 aylık zamana ihtiyaç var. İthalatla hayvan varlığınızı yok ederseniz, yeniden o varlığa kavuşmak için seneler geçer.
Ayrıca et veya canlı hayvan ithalatı sadece eti değil sütü de olumsuz etkiler. İthalatla hayvan fiyatı düşecek endişesi ile süt hayvanları kesime giderse, süt üretimi ve buna bağlı olarak süt ürünleri üretimi de düşer. Tekrar ithalat yapmak zorunda kalırsınız. Bu döngü, yerli üretimi bitirir ve hayvancılıkta her yönüyle dışa bağımlı hale gelirsiniz.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in “besiciler hayvanı kesmiyor, fiyatlar artıyor” görüşü de doğru değil. Besicilerin anlattığına göre, belli bir kiloya ulaştıktan sonra hayvanın kesilmemesi üreticiye yarar değil zarar verir. Çünkü, belli kiloya ulaştıktan sonra hayvan yine aynı yemi tüketir, fakat yeni kilo almadığı için maliyeti artar. Bu nedenle kesim zamanı gelen hayvan mutlaka kesime gönderilir.
Özetle, et fiyatındaki artışı durdurmak için et veya hayvan ithal etmek kısa dönemde et fiyatlarını düşürebilir. Fakat, 2 milyonun üzerindeki besi hayvanlarının da elden çıkarılmasına ve hayvancılık sektörünün çökmesine neden olur. Özellikle 2007-2008 dönemindeki kuraklığın zararını telafi etmeye çalışan besicilere bazı destekler sağlanarak bu dönem daha az hasarla atlatılabilir. Orta vadede ise hayvan varlığının ve et üretiminin artırılmasından başka çare yok.
Ayrıca çiğ süt fiyatının düşmesi mutlaka önlenmeli. Süt fiyatı düşerse hayvanlar kesime gideceği için bir yıl sonra et krizi çok daha büyüyerek karşımıza çıkar.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
İTHAL ET İSEMİYORUZ İTALET GELIRSE HAYVANCILIGI BİTİRIR ÜRETIM OLMAZ
ayrintili yazi olmus ama ulasilan sonucun temel dayanagi yok.
Ithal et neden hayvanciligi bitirsin?
Ithal et baska ulkeden getirilen et degil mi? yani o ulkedeki uretici ayni hayvani besleyip ustune tasima maliyeti de ekliyor ve daha ucuza mal ediyor. Bizim uretici de bunu becersin o zaman. Buna verimlilik denir. Yani herkes 30-100 inek besliyecegine, 10 koylu bir araya gelsin 500-700 inek beslesin, maliyeti dusursun.
Ayrica gecen senelere gore hayvan sayisi ve maliyeti degismezken etin fiyati 10 lira imis, simdi 17 lira. Dolayisi ile 10 lira iken de hayvan besleyip kar yapmak karli imis.
Ayrica hayvan ureticileri biraz daha kazansin, ya da becemedigi ise devam etsin diye neden geriye kalan 65-70 milyon kisi bunun cezasini ceksin ki?
Et ucuzlayinca tuketimi de artar. Yani onceden hane basina yilda ortalama 4 kilo yenirken, gelismis ulkeler gibi 20 kiloya ciktigini dusunun tuketimin. Bu ortamda bile uretmeyi beceremeyen uretmesin…
Dolayisi ile ulasilan sonucun hic bir dayanagi yok.
Et ithalatının hayvancılığa vuracağı darbe aşikardır. Kaldiki bu etkinin besiciler üzerindeki pisikolojik etkisi daha derin ve acıdır. Besiciliği beceremeyen yapmasın demek üretim süreci hakkında en ufak bilgisi olmayan, “hazırcı”, “banane” zihniyetin kullanacağı bir ifadedir. Hayvancılık tüm dünya ülkelerinde en meşakatli ve buna rağmen en az kar marjı sağlayan bir faaliyettir. Bu faaliyeti üstlenen fedakar üreticilerimizin değerini ulu önderin dediği gibi köylü milletin efendisidir ifadesinin tam tersine köylü milletin ırgatıdır diye algılayanları esefle kınıyorum. Becerisizlikle suçlanan, yüksek kar peşinde olmakla itham edilen üreticilerin yerine bir kaç günlüğüne geçilirse nasıl bir haksızlığın yapıldığını anlamaya yetecek tecrübe kazanılır. Sayın Ali Ekber Yıldırım’ın her kelimesine yüzde yüz katılıyor ve ülkemizin bu talihsiz olayı en az yarayla aşmasını temenni ederim.
SERMET TEKİN E CEVAP SEN HİÇ ELİNİ BİR HAYVANA DEGDİNMİ BU İŞİ AZ ÇOK BİLİYORMUSUN BİZDEKİ ÜRETİM NASIL DESTEKLER NEDİR GAVURUN ÜRETİMİ NASIL DESTEKLERİ NELER UZAKTAN GAZEL OKUYORSUN BU İŞİ AZ ÇOK BİLİYORMUSUN
her konuda ya beyazız,ya siyah.hayvan pazarlarında bir lokmacık danaya 2000 lira istiyorlar ki geçen sene 500-600 tl civarındaydı.ülkenin bir tarım politikası olsaydı iş bu noktaya gelmeden sorunun çözülmesi gerekirdi.
yazınız her ne kadar içerik olarak etkileyici olsada bazı konulardaki bilginizden tam olarak tatmin olamadım.. ben de az çok işin içinde olan biri olarak özellikle son sözlerinizde besicinin hayvanını kesime getirmemesini yeterli kilo alamamasına bağlamışınız bunun bu şekilde olmadığını fiyatların ağusyos-eylül ayından beri arttığını, besici ise bunu bi fırsat bilerek bekledi bekledi ve fiyat şu olsun bu olsun dedi dedi ve fiyatları arttırarak halkı et alamaz hale getirdi.. ve bunu fırsat olarak bilenler bilmiyorum bazı kararların alınmasında asıl suçlu değil mi ?buna mecbur bıraktıysan şimdide şikayet etmeyeceksin ha bu ithal elbette hayvacılığı ileri götürecek bi adım değil ama kendi düşende ağlamazz …
teşekkürler ali ekber yıldırım doğruları yazmışın ama anlayan kim
YAZINIZI PÜR DİKKAT OKUDUM,İÇLER ACISI BİR TABLO DOĞRUSU….
ACABA EN KISA VE ÇÖZÜM NEDİR?
ilk önce şunu söylemek isterim fiyatların artmasından üretici mesul tutulmuş ellerindeki malı piyasaya sürmedikleri söyleniyo eldeki mevcut malın belli bir kilodan sonra kesime gönderilmemesi sonucunda havyanda et artışı olmaz yağ artışı olur buda hayvanı daha düşük fiyata vermesine sebep olur ayrıca sadece yağlanma artmaz bununla birlikte hayvanın etinde de sertleşme olur,ayrıca devlet sadece besi hayvancılığı için belli bölgelerde destekleme veriyor destekleme türkiye genelinde yapılmıyor vede geçmiş yıllardaki kesif yemin fabrika çıkış fiyatı ile bu günkü fabrika çıkış fiyatındaki artış farkını da göz önüne alırsak et fiyatlarının tırmanması gayet normal tarım arazileri yok oluyor çiftçi mağdur ediliyor bundan dolayı çiftçilikle uğraşan insan sayısı her geçen gün azalıyor.birincisi tarım olmadan kesif yem üretimi olmaz yani ilk önce kesif yem vede kaba yem üretimini arttırmak için proje geliştirilmeli bununla birlikte besi hayvancılığı desteklemesi tüm bölgelerde yapılmalı ayrıca ahırlardaki hayvan gelişimi vede sağlığı devlete bağlı birimlerce yapılması gerekiyor
bütün değerlendirmeler ithal et üzerine yazılı basında görsel basında hiç kimse çifçiye birşey sormaz büyük şehirlerde kasaplarda marketlerde çekim yapıyo hergün birkaç tv kanalında ana heberlerde yayınlıyorlar et pahalı vatandaş alamıyo bence meselenın özü ithal et falan değil sadece ve sadece aracı evet parayı aracı kazanıyo fiatları onlar belirliyo dünde aynıydı bugunde aynı E.B.K mu cifçiden karkas eti 13 tl alıyo ee kasapta 25 şe 30 markette 40 satıyorlar zahmetini ceken 13 satıyo kasap market ondan fazla kazanıyo erzurum E.B.K. mu kendi tanzım satış mağazasında 16.5 tl et satıyo ama bır mağaza yeterlı değil bunun ülkenın her yerıde yaygınlastırılması gerekır.
devlet et ithal ediyor ithal ettiği eti kargasını 13 tl den kasaplara satıyo
eee onlar ne yapıyo yıne 25şe 30 satıyo ee bu nasıl duzelecek et fiyatları nasıl dusecek.e.b.k mu eti kendi tanzim satış magazalarında satması lazım anca o zaman fiatları istedıklerı sevyeye cekebılır