Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Türkiye yılda ortalama 26 milyon ton sebze ve 16 milyon ton meyve olmak üzere toplam 42 milyon ton üretim yapıyor. Üretilen yaş meyve ve sebzenin ortalama yüzde 5’i ihraç ediliyor. İhracatta ilk sırada Rusya, ikinci sırada Avrupa Birliği var.
Zirai ilaç kalıntısı nedeniyle her iki pazarda da ihracatçılarımız zaman zaman ciddi sorunlar yaşıyor. Yapılan analizlerde kalıntı limitleri aşıldığı için ihraç edilen ürünler geri gönderiliyor. Çoğu kez, bir iki firmanın yaptığı yanlışın faturası tüm ihracatçılara hatta ülkeye kesiliyor.
Yaş meyve ve sebzede zirai ilaç kalıntısı sorunu nereden kaynaklanıyor ve yıllardan beri neden çözülemiyor?
Sorunun iki boyutu var. Biri Türkiye kaynaklı, diğeri ise dış kaynaklı. Türkiye, 42 milyon ton yaş meyve ve sebze üretiyor. Fakat, sadece ihraç edilen 2 milyon tonluk ürünü ilaç kalıntısı için analize tabi tutuyor. İç piyasada tüketilen 38 milyon tonluk ürün doğru dürüst analiz edilmiyor. Tüketici de bunu talep etmiyor. Böyle olunca, zaman zaman ilaç kalıntısı olan ürünler ihraç ürünüyle karışıyor. Rusya veya Avrupa Birliği bunu yakalayınca ve ürünü geri gönderince kıyamet kopuyor.
Türkiye’de üretilen ve tüketilen yaş meyve ve sebzenin tamamı için ilaç kalıntı analizleri yapılmadıkça bu sorunun çözülmesi çok zor görünüyor. Ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı göstermelik değil, Avrupa Birliği ve Rusya’nın gösterdiği titizlikle iç piyasada denetim yapmalı. Bundan daha da önemlisi bu ürünleri üretenler sürekli eğitime tabii tutulmalı.
Sorunun ikinci boyutu Rusya ve Avrupa Birliği’nin zirai ilaç kalıntı limitlerinden kaynaklanıyor. Türkiye’nin yaş meyve ve sebze ihracatındaki en önemli iki pazarı olan Rusya ve Avrupa Birliği, kendi tüketicisinin sağlığını korumak amacıyla zirai ilaç kalıntısı ile ilgili limitleri belirliyor. Bu limitlerin üstünde ilaç kalıntısı olan ürünleri ülkeye sokmuyor. Bu limitlerde zaman zaman değişiklikler yapılıyor ve bu değişiklikler ilan ediliyor. Limitlerin çok düşük olduğu ve tutturmanın zor olduğu iddia edilebilir. Zaman zaman ihracatı engellemeye, fiyatı düşürmeye yönelik uygulamalar olduğu da söylenebilir. Fakat hiç kimse Rusya’ya veya Avrupa Birliği’ne ‘tüketicini korumak için limitleri niye bu kadar düşük belirliyorsun’ diyemez. Kaldı ki, belirlenen limitler çok önceden ilan ediliyor.
İhracatçı Birlikleri bu değişiklikleri üyelerine bildiriyor. Fakat, işin kaynağındaki üreticinin ya bunlardan haberi olmuyor veya ciddiye alınmıyor. Üreticiye yönelik bilgilendirme, eğitim çalışmaları da yeterince yapılmayınca zirai ilaç kalıntısı nedeniyle Türkiye’nin başı derde giriyor.
Avrupa Birliği’nin aldığı son karar bu yönüyle ele alındığında Türkiye’nin yanlışları daha net görülecektir.
Avrupa Birliği Komisyonu tarafından kabul edilen bir yönetmelik 25 Temmuz 2009 tarihli Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayınlandı. Yönetmeliğin 25 Ocak 2010 itibariyle yürürlüğe gireceği 6 ay öncesinden biliniyor.
Yönetmelik ne getiriyor?
1- Kalıntı riski taşıyan Türkiye menşeli taze biber, kabak, domates ve armut ürünlerinin Avrupa Birliği’ne ihracatında gümrük kapılarında yüzde 10 sıklıkla, her 10 TIR’ dan birinde numune alınarak zirai ilaç kalıntı analizi yapılacak.
2- Analiz sonucu 3 günde alınacak ve bu süre zarfında TIR’lar bekletilecek.
3- Zirai ilaç kalıntısı tespit edilen ürünler imha edilecek.
Avrupa Birliği’nin 6 ay önceden kabul ettiği ve 25 Ocak’ta uygulayacağını ilan ettiği bu yönetmelikle ilgili bugüne kadar ne yapıldı?
Taze biber, kabak, domates ve armut üretenler bilgilendirildi mi?
İhracatçılar gerekli önlemleri aldı mı?
Tarım Bakanlığı sıkıntı yaşanmaması için gerekli önlemleri aldı mı?
Yumurta kapıya dayanınca ihracatçılar haklı olarak isyan ediyor. Çünkü, analiz sonucu temiz çıksa bile TIR’ ların 3 gün bekletilmesi ürünün bozulmasına neden olacak. Ürün alıcıya geç ulaşacağı için pazarları kaybetme tehlikesi var.
Özetle, son yıllarda ihracatı hızla artan yaş meyve ve sebzede zirai ilaç kalıntı sorunu çözülmedikçe bu krizler hep yaşanır. Yılların emeği, birikimi bir kalemde silinir. Tekrarlamakta yarar var. Çözüm, üreticinin eğitilmesi, tüketicinin bilinçlenmesi ve sadece ihraç edilen değil, üretilen ürünün tamamının analize tabi tutulmasıdır.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
SAYIN YILDIRIM YAZILARINIZI İLGİYLE OKUYORUM GÜNDEME GETİRDİĞNİZ KONULAR ÇOK ÖNEMLİ ANCAK ÇÖZÜM ÖNERİLERİ BU GÜNÜMÜZÜN DÜNYASININ UYGULAMALARI DEĞİL HERKES İHRACATA GİDECEK ÜRÜNLERİN İLAÇ KALINTISINI KONUŞIYOR YAZIYOR BU ÜLKENİN İNSANI HİÇ BİR ŞEYİ SORGULAMIYOR DİYE ONLARIN DURUMU ÖNEMLİDİR BENCE İHRACATÇIDAN ÇOK KENDİ İNSANININ GÜVENLİ GIDA KULANILMASINI ÖNEMSEMEYEN AYDINLAR İHRACATÇI İÇİN ÜRTİLCEK ÜRÜNLERİ NİYE GÜNDEME GETİRİYORLAR ÖNCE KENDİ İNSANIMIZ ÖNEMLİ DEĞİLMİ SAYIN YILDIRIM? BÜROKROSİ ZATEN BU İŞİN ÇÖZÜMÜNÜ YAPAMAZ TAŞRA DAKİ TEŞKİLATLARDA DAHİL YAZILARINIZDA ÖZEL TARIM DANIŞMANLIĞI SİSTEMİ İLE BUNUN ÇÖZÜMÜ YAZILARINI GÜNDEME GETİRİRSENİZ DEĞİŞİM SÜRECİNE KATKIDA BULUNURSUNUZ ANCAK ANKARA GÖSTEMELİK BİR TAKIM ÖNEMSİZ HAZIRLIKLAR YAPARAK BU UYGULAMADAN YANADA DEĞİL
Üretilen yaş meyve ve sebzenin % 5’i ihraç edilmekte, % 95’i ise iç piyasada tüketilmekte. Yapılan analizlerin sonuçlarından İnsanımızın gizli ve sistematik bir şekilde zehirlenmekte olduğu ortaya çıkıyor. Böyle bir FACİA’da en büyük sorumluluk Tarım Bakanlığına aittir. Üreticiyi bilgilendirme ve ürün analizi diye bir şey varsa lütfen ilgililer, bu sütunlara yazsınlar. Organik ve İyi Tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması için ne yazık ki ciddi destek ve teşvik yok. Her türlü meyve ve sebzenin en kalitelisini üretebilecek iklim ve toprak şartlarımız varken % 5 gibi güdük bir ihracat oranı, gerçekten utanç verici. Nohutu, fasülyeyi mercimeği Kanadadan ithal ediyoruz, yakın bir zamanda biber ve domatesi de AB ülkelerinden ithal etmeye başlarız. Tarım Bakanlığının bu acı gerçek karşısında ne tür önlemlere yöneleceğini merakla beklemekteyiz. Çiftçisini üretici olmaktan çıkarıp tüketici haline getiren bir ülke için gerçekten üzücü bir sonuç. “Gözünüzü toprak doyursun” , “Ananı al da git” diyenler size sesleniyorum. Sizler ne işe yarıyorsunuz, lütfen açıklarmısınız!…