Damlaya damlaya 15 milyar dolar…

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Damlaya damlaya 15 milyar dolar…

13 Ağustos 2009

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Şub 22, 2024

Basınçlı sulama yatırımlarındaki yolsuzluğu “Sulama borularından yolsuzluk akıyor” başlığı ile 28 Temmuz’da bu köşede yazdık.Yazı yayınlandıktan sonra çok sayıda okurumuz  “az yazmışsınız, yolsuzluk çok daha büyük boyutlarda” diye görüş bildirdi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan ise olumlu veya olumsuz hiçbir tepki gelmedi. Yolsuzluk aynen devam ediyor.
Oysa, bakanlık harekete geçer ve yolsuzluk önlenirse, modern sulama yatırımları ile ülke ekonomisine yıllık 15 milyar dolar gelir sağlamak mümkün.
Basınçlı Sulama Sanayicileri Derneği’nin Devlet Su İşleri(DSİ) verilerine dayanarak yaptığı hesaplamalara göre, Türkiye’nin 78 milyon hektar yüzey alanının 28 milyon hektarı ekilebilir arazi. Bunun da 25 milyon 750 bin hektarı sulanabilir. Fakat, sulanabilen arazi sadece 5 milyon 280 bin hektar. DSİ, cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 yılına kadar sulanabilir arazi miktarını 8.5 milyon hektara çıkarmayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmak için öngörülen yatırım maliyeti 26 milyar dolar.
Basınçlı Sulama Sanayicileri Derneği’nin iddiasına göre, yeni bir baraj ve kuyu yatırımı yapmadan, sadece sulama yöntemini değiştirerek hem sulanan alanı 10 milyon 560 bin hektara çıkarmak, hem de devletin 26 milyar dolar yatırım yapmasına gerek kalmadan ülkeye yılda 15 milyar dolar ek gelir sağlamak mümkün.
Bu sihirli formülün ana hatları şöyle:
DSİ’ nin 2008 verilerine göre, Türkiye’nin yıllık su tüketimi 46 milyar metreküp. Bunun 34 milyar metreküpü yani yüzde 74’ü sulamada, yüzde 15’i olan 7 milyar metreküpü içme suyu, yüzde 11’i olan 5 milyar metreküp ise sanayide kullanılıyor. 2023 yılında su tüketiminin 112 milyar metreküpe ulaşması bekleniyor. Suyun çok büyük bölümü tarımsal sulamada kullanılıyor. Dolayısıyla burada yapılacak tasarruf çok büyük önem kazanıyor. 
Suyun verimli kullanımı uygulanan sulama yöntemine bağlı. DSİ verilerine göre bir hektar alanın sulanması için salma sulama yöntemi ile 10 bin metreküp, yağmurlama sulama yöntemi ile 6 bin 500 metreküp, damla sulama yöntemi ile 4 bin metreküp suya ihtiyaç var. Bu değerler, iklim, toprak yapısı, ürün cinsi gibi bir çok etkene bağlı olarak değişebilir. Derneğin hesaplamalarına göre, salma sulamaya göre yağmurlama sulama yöntemi yüzde 35, damla sulama yöntemi yüzde 50 su tasarrufu sağlıyor.
DSİ verilerine göre, sulu tarım ile zirai gelirin yaklaşık 5-6 kat artırılması mümkün. Kuru tarım yapılan bir alanda hektar başına ortalama 500 dolar gelir elde edilirken, aynı alandan sulama ile 3 bin dolar gelir elde ediliyor.
Sulamada bir başka önemli etken enerji kullanımı. DSİ verilerine göre, tarımsal sulamada kullanılan suyun yüzde 20’si yer altı kaynaklardan sağlanıyor. Ancak, tarımsal sulamanın yaklaşık yüzde 60’ının DSİ kontrolünde olduğu, kalanın çiftçiler tarafından  yapıldığı ve özellikle tarımsal sulama amaçlı çok sayıda ruhsatsız, kaçak derin kuyu bulunduğu dikkate alınırsa tarımsal sulamada yer altı su kullanımının yaklaşık yüzde 40 olduğu biliniyor. Tarımsal sulama amaçlı 1 metreküp suyun yer altından çıkarılması için 1 kilowat saat elektrik enerjisi gerekiyor.Bu amaçla motorin kullanılması durumunda maliyet daha da yükseliyor.
Gübre kullanımı ise konunun bir başka boyutu. Tarımda yıllık 6 milyon ton gübre kullanıldığı ve gübrenin ton fiyatının da ortalama 350 dolar olduğu dikkate alındığında modern sulama yöntemleri ile gübre kullanımından yüzde 50 tasarruf sağlanabilmektedir.
Özetle;  modern sulama yöntemlerinin kullanılması ile, bugün sulanmakta olan 5 milyon 280 bin hektar tarım arazisinin sulanmasında yüzde 50 oranında su tasarrufu sağlanacak. Yapılan bu su tasarrufu ile yeni bir baraj veya kuyu yatırımı yapılmadan sulanabilir arazi miktarı 10.5 milyon hektara ulaşacak. Böylece DSİ verileri dikkate alındığında bu alandan elde edilecek gelir yıllık 13.2 milyar dolar olacak.
Sağlanacak 820 milyon dolar enerji tasarrufu ve 1 milyar 50 milyon dolarlık gübre tasarrufu da hesaba katılınca yılda 15 milyar 70 milyon dolar ek gelir sağlanıyor.
Yapılan hesaplamalar ve ortaya çıkan veriler üzerinde durmaya değer. Bu çalışma ilgili bakanlıklara, kurumlara sunuldu. 
Hükümet, kaynak tasarrufu sağlayacak ve yılda 15 milyar dolar ek gelir getirecek bu öneriyi dikkate alacak mı, yoksa yolsuzluğa göz yumarak, göz boyama yatırımları ile Cumhuriyetin 100. yılına da sulama sorununu çözmemiş ülke olarak girecek mi bunu zaman gösterecek.

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

  1. Engin Serhan 13 Ağustos 2009 - 04:48 - Yanıtla

    Sayın Yıldırım,
    Su anda cogunlugu İc anadolu ve guneydogu anadolu bolgesinde olmak uzere tarımsal sulama amaclı binlerce kacak kuyu mevcut ve bu kacak kuyulara elektrik baglanmıs durumda. Benim ogrenmek istedigim siz basınclı sulama destek programına basvurmak istediginizde sizden kuyu ruhsatı istiyorlar. Yoksa hibe kullanamıyorsunuz. Zaten hibe programı acıklandıgı andan itibaren uretici firmalar fiyatlarını neredeyse 2 kat arttırdılar. Yani sonucta ciftcinin bir avantajı yok bu durumda Bneim ogrenmek istedigim maden kuyular kacak Tedaş neden gelip elektirk baglıyor? Bir defaya mahus af cıkartılıp hepsi kayıt altına alınıp ve bu basınclı sulama sistemlerine basvuru olayı daha duzneli olmaz mı?
    tesekkurelr
    Engin Serhan

  2. hasan ali 17 Ağustos 2009 - 00:26 - Yanıtla

    Fındık(çı) nasıl kurtulur

    Dr. Ahmet H. Kepekçi

    Fındığın içine düşürüldüğü durum mu diyelim yoksa fındıkçının mı diyelim. Biri diğeri ile adeta bütünleştiği için ne dense yeridir. Fındık Karadeniz’le iç içe olmuş. Adeta fındığın vatanı Karadeniz olmuş. Bu birliktelik bir yaşam tarzı olarak karşımıza çıkıyor. Bazen bir ağız tadı, bazen bir şarkı ve türkü oluveriyor fındık. Evet, fındık bir geçim kaynağı olmanın ötesinde bir anlam taşıyor Karadeniz insanı için. Yalnız Karadeniz için mi ülkemiz için de aynı öneme sahip, fındık. Dünya pazarlarında satılan fındığın %75 i bizim ürünümüz. Döviz girdisi olarak ciddi bir rakama sahip. Bizim gibi borcu çok olan ülkeler için bulunmaz bir kaynak fındık; tabi değerlendirene.
    Hükümet ülkemizde fındık üretim fazlası olduğunu söylüyor. Bundan sonra TMO fındık almayacak diyor. Devamında fındık üretiminin azaltılması için yükseklik, eğim ve ruhsat durumuna göre bahçelerin söküleceğini ifade ediyor. Eyvah ki nasıl eyvah. Altın emsali, katma değer katıp milletin istifadesine sunulacağına, fındık pazarlanıp para edileceğine, borçların ödenmesi için strateji geliştirileceğine ağaçlar sökülsün deniyor. Diyelim ağaçlar söküldü, peki o boşluk ne ile doldurulacak. Ekonomide, kültürde, sanatta kısacası yaşamda o boşluk doldurulamaz.
    AKP hükümetinin açıkladığı yeni fındık politikası ile yalnız fındık değil, fındık ağaçları da, fındıkçı da yokluk ile karşı karşıyadır. Çay da başına gelen kota felaketinin, alım kısıtlamasının fındıkta da başına gelmesi Karadeniz insanını çok üzmüş. Bahçelerini ziyaret ettiğimizde, vatandaştan birisinin fındıklarınızı sökmeye geldiler şeklinde ki nüktesi karşısında, 80 lik Fatıma ninenin elinde ki bastonu az daha havaya fırlamıştı. Bu tepkiyi fındık ağaçlarını sökme kararı alanlar elbette biliyorlar. Ama emir demiri keser. Bu siyasi iktidara yetki veren bu halkın yani bu fındıkçıların akıllarını bir an önce başlarına almaları gerekiyor. Ez cümle fındık ve fındıkçı korunmalıdır. Cümle tarım ve hayvancılık kesimi korunmalıdır.
    Biz araştırdık, sorduk soruşturduk BTP haricinde hükümet partisi dâhil milli bir fındık politikası olan parti yok.
    Gelin bu projelere kısaca bir bakalım. Öncelikle fındığı da kapsayan ulusal bir tarım politikası belirlenecektir. Diye söze başlıyor BTP.
    *IMF ve Dünya Bankası vb devlet veya kuruluşların hazırlayıp ülkemizde uygulattığı mantık dışı, ülkemizin zararına olan tarım politikalarını uygulamaktan vazgeçilmelidir. Böylece Türkiye Milli Ekonomi Modelini uygulayarak tarımda
    kendi kendine yeten bir ülke haline gelecektir.
    *Fındıkta birinci hedefimiz daha çok fındık ve fındık ürünü satmak olmalıdır.
    *Pazarda yüzde70 değil,en az yüzde 90 pay almalıyız. Bu amaçla fındık ekim alanları arttırılacaktır.
    *Bir an önce fındık ürünleri ve çikolata sanayinin kurulması gereklidir. Doğu Karadeniz Bölgesi merkez olmak şartıyla, (çünkü fındık Doğu Karadeniz bölgesinde üretilmektedir) fındık ürünleri ve çikolata sanayi teşvik edilecektir.
    *Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındık alternatifsizdir. Onun için fındığa alternatif aramak yerine, fındığa dayalı sanayinin kurulması teşvik edilecektir. Bu amaçla devlet fındık ürünleri sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere proje mukabili sıfır faizli, gerekirse geri ödemesi üretim olarak alınabilecek, kredi verilecektir. Bu sayede bölge göç veren olmaktan kurtularak göç alan bir bölge haline gelecektir.
    *Türkiye, dünyada fındık ürününde ve çikolata sanayinde birinci sıraya geldiği takdirde fındığın fiyatı, Hamburg Borsası’nda değil, Türkiye Borsalarında belirlenir.
    *Ayrıca fındık işleyen sanayi tesislerinin çevreye zarar vermediği utulmamalıdır. Yakacak olarak kullanılan fındık kabuğu mobilya sanayinde de kullanılabilir.
    *Tek pazar Avrupa’ya bağlı kalınmamalı, Avrupa dışında pazarlar aranmalıdır, bu konuda özellikle Uzak Doğu’da tanıtıma önem verilecektir. Hükümetler, bizzat pazarlama hususunda ihracatçılara öncülük edecektir. Hatta milletvekilleri ellerinde çanta, kapı kapı dolaşarak fındık ürününe pazar arayacaktır.
    *Devlet tarafından fındık ürünü tahmini bedelinin yüzde ellisi üreticiye avans olarak (fındık ürün ayı olan ağustostan) altı ay önce peşin olarak ödenecektir Böylece zamanından altı ay önce parasını alan çiftçi fındık bahçelerinde gerekli ödemeleri yapabilecektir. Fındık üreticisine geri kalan ödeme fındığın teslimatında peşin olarak yapılacaktır. Bu ödeme sistemiyle para piyasaya yılda bir defa değil de yılın iki ayrı döneminde bölünmüş olarak dönecektir.
    *Fındık ham yağı rafine edilerek yemeklerde yağ olarak da kullanılabilir. Devlet fındık yağı üretimini destekleyecektir.
    *İşte Milli Ekonomi Modelin sahibi BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın her fırsatta ifade ettiği gibi fındığın fiyatı da en az 10 TL olacaktır.
    Uzun söze ne hacet. Şimdiye kadar denenen siyasi partiler bir çözüm getiremediler. Getiremezlerdi, çünkü bunların milli bir plan ve projeleri yoktur. Oysa BTP nin Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet projesi var. Üstelik dünyanın kabul ettiği ve baş tacı ettiği bir proje.

  3. Ergin KAHVECİ 18 Ağustos 2009 - 02:03 - Yanıtla

    Sayın hocam,
    “Biz araştırdık, sorduk soruşturduk BTP haricinde hükümet partisi dâhil milli bir fındık politikası olan parti yok.” Yorumunuzda böyle bir saptamada bulunmuşsunuz.
    Sanırım bu konuda ciddi bir araştırma eksikliğiniz var.Hatırlarsanız başbakanın Fiskobirlik operasyonuna zemin oluşturmak için Ordu ve Giresun da yaptığı çıkışlardan sonra, konuyu siyasi gündeme taşıyan Ansvstsn psrtisi ve Erkan MUMCU olmuştu. Ordu mitinginin ilk çağrısını yapanda kendisi idi. Fındık için söylemlerden öte özel bir program hazırlayan ve bunu parti programında stratejik ürünler arasında sayan Anavatan Partisidir. Ayrıca bu çalışma bizzat tarafımdan yürütülmüştür.
    Ayrıca Anavatan Partisi “Tarımla ilgili” en kapsamlı ve pratik programı olan bir partidir. Ve tarım öncelikli konumuzdur. Yakın zamanda merkezde oluşacak yeni siyasi gelişmelerde tarımın ve özelde de fındığın nasıl öncelendiğine hep beraber tanık olacağız.Ayrıca http://gazete55.net/article.asp?id=671 linkinden konu üzerindeki görüşlerimide inceleyebilirsiniz.
    Saygılarımla
    ANAVATAN PARTİSİ MKYK Üyesi AR-GE Başk. Yard.

  4. Mehmet pekcan 4 Mayıs 2017 - 10:40 - Yanıtla

    Nevsehir/derinkuyu da ben bildim bileli basınclı sulama kullanıyor hatta suan cogu kişi damlamayı deniyor. Çiftçinin böyle suyu düşündüğü bir yerde eski kuyulara bile DSİ ruhsat vermiyor. Yıllardır olan kuyulara belge yok diye kaçak kuyu muamelesi yapıyor. Şuanda burada ruhsatsız kuyu olayı başlı başına bir sorun. Tarıma yeni girip yatırım yapıp arazisi oldugu halde ruhsat alamayanın sucu ne ? Komsusu sınırsız su kullanırken,herkesin arazisini kiralayıp aynı suyu kullanırken , kendi arazisini ektirmemeniz haksızlık. Bunuda havzalara mardinde oldugu gibi gerekirse 221km den su getirerek çözersiniz. Ruhsat versenizde bir zararınız olmaz.

    DSİ Kayseri Bölge müdürlüğü suanda sulama ruhsatı vermeyerek resmen arazinde tarım yap/yapma kararı veriyor. Diğer bölge müdürlükleri çiftçiyi düşünürken DSİ kayseri insanlarımızla mahkemelik oluyor. Suyu gerekce göstererek arazilerde tarım yaptırmama kararı DSİ ye düşmez. DSİ su getirmenin kanal ve alt yapılar ile çözüm üretmenin çaresine bakması lazım. Çiftçiye yıllardır bulunan kuyusuna kacak diye baskı yapmanın/art niyetli kuyu komsularına fırsat vermenin tasarufla yada Allahın yeraltı suyu ile bağdaştırılamaz.

İklim, Çevre ve Su: İlişkili Diğer Makaleler

En Son Yayınlanan Makaleler