Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Dünya fındık üretiminin ve ihracatının yüzde 75-80’ini gerçekleştiren Türkiye, fındık üretimini azaltmak için ciddi bir adım attı. Yeni Fındık Stratejisi ile fındık dikim alanları 642 bin hektardan 406 bin hektara düşürülecek.
Nasıl düşürülecek?
Üretimin azaltılması için üreticinin fındığını sökmesi gerekiyor.
Üreticiye soruyoruz; “sökmem” diyor.
İhracatçıya soruyoruz; “üretici fındığı sökmez” diyor.
Fındık stratejisini hazırlayan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın bir numaralı bürokratı katıldığı televizyon programlarında “406 bin hektar alanda ihracata ve iç piyasaya yetecek fındık üretilebilir mi” sorusuna; “üreticinin bu kadar fındığı sökeceğini beklemiyoruz” diyor.
Üretici, ihracatçı ve devlet, yeni fındık stratejisinin temel gerekçesi olan fındık sökümüne asla inanmıyor.
Kimsenin inanmadığı bu strateji niye hazırlandı?
Devletin 5 bakanı bir araya gelerek kamuoyuna uygulanmayacak bir stratejiyi mi açıkladı?
Fındık dikim alanlarının sınırlandırılması, açıklanan stratejinin gerçek amacını gizlemeye yönelik bir çabanın ürünü. Gerçek amaç, serbest piyasa adı altında fındık üreticisini alivrecilerin, ihracatçıların ve tüccarın kucağına iterek, Türkiye’nin altın değerindeki fındığını dışarıdaki birkaç alıcıya teslim etmek. Daha açık anlatımla, her yıl fındıktan sağlanacak 2 milyar dolar döviz girdisinin 600 – 700 milyon dolarını fındık alıcılarına ve onların Türkiye’deki temsilcilerinin cebine koymaktır.
Bunun altyapı çalışmaları yıllardır planlı bir şekilde sürdürülüyor. Sektörü biraz olsun izleyenler fark etmiştir. Fındık Tanıtım Grubu, İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, Karedeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, Ulusal Fındık Konseyi adına konuşanlar, her fırsatta fındığın değersiz bir ürün olduğunu, fiyatının çok pahalı olduğunu, ülkeye yarardan çok zarar verdiğini iddia eder. Onları dinledikçe fındığı sevmeyen fındık ihracatçıları olduğunu düşünürsünüz.
Asıl görevi yurt dışında Türk fındığını tanıtmak olan, ancak kurulduğu günden bu yana fındığı değersizleştirmek ve fiyatın düşük oluşmasını sağlamak için çaba gösteren Fındık Tanıtım Grubu, birkaç yıldır göstermelik olarak yaptığı dış tanıtımı bir yana bıraktı. Karadeniz Bölgesi’nde ve medya mensuplarına yönelik faaliyetleri ile dikkat çekiyor.
Fındık Tanıtım Grubu bünyesinde oluşturulan Karadeniz Gelişim Akademisi toplantılarında fındığın ülke ekonomisine çok büyük zarar verdiği anlatılıyor. Devletin fındığa harcadığı kaynakla 8 bin ilköğretim okulu, 40 ağır sanayi tesisi, 400 üniversite, 4 havaalanı, 350 orta boy sanayi tesisi yapılabileceği iddiası dile getiriliyor. Böyle bir hesaplamanın hangi verilere dayanılarak yapıldığı bilinmiyor. Tamamen uydurma ve hayal gücünü zorlayan bu verilerle fındık üreticisinin kamuoyu nezdinde suçlu ilan edilerek savunmasız ve korumasız bırakılması, fındığın değersizleştirilerek ucuza satılması hedefleniyor. Yeni fındık stratejisi bu hedefe ulaşıldığını gösteriyor.
Devletin Karadenizli fındık üreticisine harcadığı kaynak ile neler yapılacağı elbette hesaplanabilir, sorgulanabilir. Fakat, bu hesaplamanın anlamlı olabilmesi için fındık üreticilerinin ülkeye kazandırdığı milyarlarca dolarlık döviz girdisi ve fındığının değerini düşürerek her yıl ülkenin 600- 700 milyon dolarını gasp edenlerin kimler olduğunun bilinmesinde de yarar var.
Uzun yıllardan beri tanıdığımız, fındık konusunda tamamen farklı düşündüğümüz Fındık Tanıtım Grubu(FTG)’nun sözcüsü Ali Haydar Gören’ in daveti üzerine geçen Perşembe İstanbul’da bir araya geldik. Yazdıklarımızdan dolayı bizi sık sık gazete yönetimine şikayet eden Fındık Tanıtım Grubu’nun ağır topları ile karşılıklı tartışacağımızı düşünerek bu daveti kabul ettik. Fakat, yemek için buluştuğumuz restorana sadece Ali Haydar Gören, FTG Üyesi Ahmet Bilge Anbarlılar ve Grubun iletişim, medya işlerini yürüten danışmanlar katıldı.
Fındık konusunda bilinen görüşlerimizi karşılıklı tartıştık. Bir kez daha farklı düşündüğümüz anlaşıldı.
Çok önemli bir bilgi de aldık. Yakında fındıklı çikolata tüketiminin düştüğü yolunda bir araştırma yayınlanacak. Yıllardır ihracatçıların hiç de inandırıcı olmayan “fındığın alternatifi bademdir” iddiasına gerekçe olacak bir araştırmanın sipariş edildiğini ve buna uygun bir araştırma yapıldığını öğrenmiş olduk.
Asıl çarpıcı konuşma Ali Haydar Gören ile yemek yediğimiz restoranın Ordulu garsonları arasında geçti. Servis yapan garsonların hepsi fındık üretim bölgesi Ordu’dan. Fındıktan geçimlerini sağlayamadıkları için İstanbul’a gelmişler. Aldıkları paranın bir bölümünü Ordu’ya fındığın bakımı, toplanması için gönderiyorlar.
Ali Haydar Gören, garsonlara tek tek fındığı sordu. Hepsi sözleşmiş gibi aynı yanıtı verdi: “Birkaç sene önce fındık iyi fiyata satıldı, bir tek o zaman yüzümüz güldü. Sonra fındık fiyatını düşürdüler, harcadığımız para sattığımız fındığın parasından fazla. Para kazanamıyoruz. Kazansak burada olur muyuz.”
İstanbul’da garsonluk yapan fındıkçılar gerçeğin farkında. Ülkenin fındık politikasını belirleyen siyasetçi, bürokrat ve ihracatçılar gerçekleri görmezlikten gelmeyi sürdürüyor.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
Sayın AEY ,
Türkiye 2004 don krizinde yaklaşık 350 bin ton Kabuklu (170 yada 180 bin ton iç fındığa karşılık gelir) fındığa karşılık 1.9 milyar dolarlık ihracaat yapmıştır.Daha sonra üretimin fazla oluşuna bağlı olarak daha fazla miktarlarda fındık ihraç etmesine rağmen bu rakamlar 1.1 ile 1.4 milyar dolar arasında değişmiştir.Kendim 2004 yılında 6.2 liradan fındık sattım fiskobirliğe.Devlet bazı yıllar talep fazlası fındığa destek olabilseydi ihracaat rakamları 2 milyar dolar arasında seyrederdi.Bundan sonra 1milyar doların altında bir ihracaat olacak ve Türkiye yaklaşık 1 milyar dolarlık ihracaat kaybına uğrayarak fındık stratejik bir ürün olmaktan çıkacaktır.
Türkiyenin fındık konusunda rakibi yoktur ve olmayacaktır.Ne Amerika ne İspanya ve ne de İtalya 1kg kabuklu fındığı 4.5 liraya mal edemez ve bize rakip olamaz.Her ne kadar onlarda tarımsal mekanizasyon olsada destekleme olsada bir işçiyi bir günde fındık toplama için yaklaşık 20-25liraya,gübre atma 30-40liraya ve motorlu tırpan en fazla yöğmiye 100lira cıvarıdırki, çalıştırmaları mümkün değildir .Onun için bu tür oyunlarla Türk fındığının değerini düşürerek almaya çalışmakta ve bir kaç büyük tüccarı hakim duruma getirmektedirler.Eğer üretici bu sene üretilen fındığın % 60 ını ne pahasına olursa olsun ,emanet usulu dahi olsa fiskoya verebilse bu seneki fındığın değeri kilo başına kabuklu olarak ocak ve şubat aylarında 6 liraya kadar çıkacağıdır.Tabi TMO stokları kullanmaz ise,bu durumda hem üretici ve hemde fisko kurtulacaktır.Ancak üzülerek söylemeliyimki buna üreticinin dayanacak gücü yoktur.
Saygılarımla…
Sizi tebrik ediyorum. Fındık düşmanı ihracatçılar ile fındık tanıtım gurubu vasıtasıyla dunyayı gezen DTM nin birkaç bürokratı yazdıklarınızı anlayamaz.
sayın ali ekber yıldırım yazdığınız yazının üzerine ne söylenebilirki fındığın ne olduğunu veya ne olmadığını aslı yok yaylasındaki sağır sultan bile biliyor ancak fındığa yön verenler ve bu işten çok kazananlar bilmiyor öyle mi asla öyle değil onlarda biliyor fındığın ne kadar önemli bir ürün olduğunu ancak çok kazanmak ve sadece kendilerini düşündükleri için anlamazdan geliyorlar ve bu kişiler ne yazıkkı siyaseti de bağlayabiliyorlar bu kararı alan siyasetçiler ne yazıkki bizim vekillerimiz tabiki gün gelecek bunun hesabı sorulacaktır çok söze gerek yok ne demişler ALTINI OLAN KURALI KOYAR fındık üreticilerinde altın olmadığına göre kuralı kimlerin koyduğu ortadır.saygı ve sevgilerimle.ismail şirin
şimdi dostlar findik dediğimiz tarım ürünü dünya lideri biz,üretici maliyetine satamıyor.şimdi fiyat endeksi liderlerde olmazmı?satmıyorum?kendi yağ yapsın? iç piyasaya ithal ayçiçek çekirdek ve yağı yadireceğine fındık yağı yedir.2 adet sanayiciyi destekle fındık yağı piyasaya girsin ithal ürün çıksın.ayrıca destekleyenlerin işlemleri:15 temmuz 2009/27289 sayılı resmi gazetede 3 adet bakanlar kurulu kararı var ki? sorarsan fındıkçıyı destekler !! sağlıklar
Tebrikler ali ekber bey
Yıllardır bu fındığın parasını bizler (vergi verenler) ödüyoruz. Üreticinin ağlamayı ve devlete yaslanmayı bırakıp kendi başının çaresine bakması lazım. Sonuçta bu serbest piyasa. Bir esnaf iş yapamayınca nasıl başka bir alana ya da konuya yöneliyorsa fındık yetiştirenler de bunu yapmalı. “Gidecek yerimiz yok” diye bir cevap yok. Aç kalmak istemiyorsanız birşeyler bulup yapacaksınız. Sizin dışınızda herkesin yaptığı gibi.
Devlet diye birşey yok arkadaşlar. Ortada ben ve benim gibi vergi verenlerin koyduğu para var yalnızca. Lütfen kimse buna göz dikmesin. Birimizden alıp diğerine vermekle kimse zengin olmaz.
Yıllardır destekleme alımları yüzünden serbest piyasa işlevini yitirdiği için arz fazlası ve dağ gibi stoklar oluştu. Vergi verenler olarak bunun ceremesini hep biz çektik. Sonuçta arz fazlası yüzünden fındık da para etmedi, üretici de mağdur oldu. Kollektif olarak yoksullaştık. Yakılan, okullara ya da askerlere dağıtılan fındıkları hepimiz hatırlıyoruz.
Tüm bunları tarım sektörünün içinden gelen bir sebze üreticisi olarak söylüyorum. Bel kıran, zor bir uğraşın içindeyiz. Ama bazı iktisadi prensipler kesinlikle göz ardı edilmemeli.
“Devletin fındığa harcadığı kaynakla 8 bin ilköğretim okulu, 40 ağır sanayi tesisi, 400 üniversite, 4 havaalanı, 350 orta boy sanayi tesisi yapılabileceği” bu bir iddia değil ne yazık ki bir gerçek. Fındığın T.C. bütçesine verdiği zarar 3 milyar lirayı geçiyor (ilk 4 ay zararı olan 1.268 milyarı 3’le çarpın):
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=122909
Fındıkçıya verilen her destek, yapılan her alım bize yol, su, elektrik değil; mazota zam, cep telefonu görüşmesine zam, elektriğe zam olarak geri dönüyor. Sonuçta açık veren bütçe nasıl denkleştirilecek? Lütfen elinizi vicdanınıza koyun arkadaşlar. Herkes cebim dolsun ister ama bunu bizlerin rızkından kesmek sizce ne kadar caiz? Yıllardır fındık üreticisi bölgeler seçim-oy tehdidiyle siyasiler üzerinde baskı kurup istediklerini aldılar. Ama nereye kadar bu böyle sürecek?
Merak edenler olabilir, sebze üreticisi olarak devletten 2008 yılı boyunca aldığım tüm destek toplam 67 lira. Onu da Kızılay’a bağışladım. Allah’a şükür kimseye muhtaç değilim. Herkesin biraz olsun başını kurtarması lazım. Bu ülke böyle kalkınacak.