Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Aşağıda okuyacağınız fındık raporu, 12 Ekim 1935’te düzenlenen 1. Ulusal Fındık Kongresi sırasında hazırlandı. Aradan 74 yıl geçmiş ama hiçbir şey değişmemiş. Raporu o günün dili ve anlatımıyla bilgilerinize sunuyoruz.
Alivre satışlardan doğan müşkül vaziyetler
“İç ve dış piyasalarda fındık fiyatlarımızın düşürülüp çıkarılması müstahsil ve tüccarlarımızın fakir ve teşkilatsız bulunmalarından ve arsıulusal piyasa gidişini layığıyla takip edememelerinden ileri geldiği söylenebilmekle beraber işin birde dış cephesini gözden geçirmek faydalı olur düşüncesindeyiz.
Öteden beri biliniyor ki, dış pazarlarda hemen her yıl sezon başlangıcında fındık fiyatları düşer ve miladı isa yortularına (yılbaşı) doğru yükselmeye temayül eder. Bundan sonraki haftalarda yine düşmeye ve mahsulün arkası alındığı zamanlar fiyatlar çıkmaya başlar.
Edinilmiş olan kanaate göre bu fiyat dalgalarının başlıca amilleri dış piyasalardaki spekülatörlerin mali kudretlerine dayanarak aldıkları tedbirler ve ihdas eylemekte oldukları cereyanlardır.
Fındık istihsal eden ülkelerin fındık rekolteleri her yıl vasati olarak 80 bin tondur. Bu ülkelerin mahsul yılına göre olan fındık istihsalleri ve müstahsillerin paraya olan ihtiyaçları fiyatın teşekkülünde tesir yapan amillerdir. Arsıulusal pazarlarında fındık ihtiyacı fiyatların teşekkülünde pek o kadar önemli bir rol oynamaz. Çünkü müstahsillerin ihtiyaçları, aşağı yukarı hemen her yıl sabit ve muayyen haddini muhafaza eder. Vakıa rakip olarak badem, ceviz ve bilhassa Amerikan fıstığı gösteriliyorsa da çikolata fabrikalarında ve pasta imalinde fındıkların hususi ve önemli mevkileri vardır.
Fındıkların yerine diğer yağlı maddeler tamamen kaim olamamaktadır. Asıl mesele, fındıklarımızı alan yabancı ve aracı firmalar müstahsil ve tecimerlere karşı almış oldukları özel durumun fiyatların teşekkül ve dalgalanmasında ve tehlikeli roller oynamasında amil olmasıdır. Aracı ve yabancı firmalar a la bahisse ve a la hausse spekülatörlerdir. Bu firmalar hususi menfaatlerini göz önünde tutarak fiyatları istedikleri şekillerde düşürüp veya çıkarmak için bir takım suni hadiselerde icat etmekten çekinmezler;
İstihsal memleketlerinin rekolte vaziyetlerine göre mahirane bir şekilde raporlar tanzim ve neşrederler. Mevsim başlangıcında ekseriyetle fiyatların sukut etmesi lazım geldiğini birçok hadiseleri göstermek suretiyle, sistematik bir tarzda işaa ederler. Mesela;bu yıl Türkiye’nin fındık rekoltesi geçen yıla nazaran yüzde şu kadar fazla, İspanya ve İtalya’da şu kadar yüksektir, Hamburg’da ve diğer mühim limanlardaki depolarda geçen yıl mahsulünden külliyetli miktarda stoklar vardır. Çikolata fabrikaları ihtiyaçlarını birkaç ay için kapatmışlardır, piyasa vaziyeti durgundur. Almanya’daki döviz kontrol daireleri müsaadelerini güçlükle vermektedir tarzında çıkarılan haberler,, paraya fazla ihtiyacı olan satıcı memleketlerdeki üretmen ve tecimerler üzerinde tabiatı ile tesirlerini gösterir ve birbirlerine rekabet edercesine mallarını aşağı fiyatlarla teklife başlarlar. Spekülatörler ise husule getirdikleri bu vaziyetten azami surette istifade etmeye koyulurlar.
Yukarı da denildiği gibi Miladı İsa yortularına doğru fiyatlar arz ve talep kaidesine göre yükselmeye doğru bir cereyan alır. Bu defa hemen a la hausse spekülasyon hareketleri canlanır. Bu münasebetle neşrolunan raporlarda fiyatların yükselmesi icap ettiği melodik bir şekilde izah olunur. Ve mesela; Türkiye’de ve İspanya’da evvelce tahmin olunduğu gibi rekolte çıkmamıştır. Yağmurlar mahsulün mühüm bir kısmını bozmuştur Depolarda eski yıl rekoltesinden müdevver stoklar tükenmiştir. Bir çok çikolata fabrikaları yüksek miktarda siparişler vermektedirler, müstahsil memleketlerde fiyatlar süratle yükselmeye başlamıştır… tarzındaki spekülatörlerin fiyatları yükseltmek içinde icat etikleri manevralardır.
Fiyat alçalış ve yükseliş cereyanlarından yalnız sermayeleri kuvvetli olan spekülatörler mühim denilecek miktarda para kazanırlar. Beri taraftaki Türk müstahsili bir yıl içinde anlının teri ile elde ettiği ürününden ancak aç kalmamak endişesiyle eline geçirdiği az miktardaki parayı borcuna kapatır. Türk tüccarı da bu cereyanların aslını tamamen kavrayamadığından sayılı miktardaki sermayesini kaybetmek tehlikesine düşer.
Memleketimizde spekülasyon üzerine muamele yapanlar çok defa Eylül ve teşrin aylarında teslim şartı ile Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında açıktan satış yaparlar. Rekolte hakkındaki tahminleri yanlış çıkar ve fiyatlar yükselmeye temayül ettiği takdirde bazen satış kontratlarını “ Force Majeur” bulunduğu iddiası ile iptal etmeye de kalkışırlar. Bu gibi haller geçmişte sık sık görülmüştür ve bu dış pazarlarda Türkiye’ nin harici ticaretine karşı emniyetsizlik ve itimatsızlık uyanmasına da sebebiyet vermiştir.
Yine bir çok defalar ülke içerisinde spekülasyon neticesi olarak fiyatların ciddi sebepler gösterilmeksizin tecimerlerimiz tarafından birbiri ardınca kırılmış olması dışarıdaki alıcılarımızı tereddüt ve endişeye düşürmüştür. Tacirlerimiz bu bilgi ve teknik devrinde acun piyasa durumlarını da gereği gibi takip edememekte ve hatta çoğu ecnebi dillerin bilir katiplerden mahrum bulunduklarından dış piyasalardan gelen teklif mektuplarını şuna buna okutmaktadırlar. Bu haller de fındık ihracat ticaretimizdeki eksiklikleri göstermektedir.”
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
her yıl arz fazlası fındık maliyet + %25 kar ile devlet tarafından satın alınsın ve dünyanın çeşitli yerlerindeki insanlara gıda olarak bedelsi olarak gönderilsin. devlet bu işte sponsorlar bulsun ve bu parayı da sponsorlardan alsın. böylece herkes mutlu olur.
Ahmet Uzun
1935 ten beri ATATÜRK CUMHURİYETİNDE bi çok şey ya yerinde saymakta yada bi ileri iki geri yol kat edilmekte değilmidir fındık politikaları gibi.
Karadenizde bizim fındığımızı ucuz yiyor ecnebiler belki ama ege akdenizde köyler tatil köyü adı altında hep satın alınmamışmı?
İlkelerimiz ,hedeflerimiz, ideallerimiz medeniyetlerimiz, aydınlık yarınlarımız vardı şimdilerde VİZYONumuz var MİSYONumuz var GLOBALleşen dünyada KÜRESEL açılımlarımız var.
TOZ TOP edilmişiz İYİDİŞ edilmişiz.
1935 ten beri ATATÜRK CUMHURİYETİNDE bi çok şey ya yerinde saymakta yada iki ileri bi geri yol kat edilmekte değilmidir Fındık politikaları gibi. Karadenizde bizim fındığımızı ucuz yiyor ecnebiler belki ama ege akdenizde köyler tatil köyü adı altında hep satın alınmamışmı?
İlkelerimiz ,hedeflerimiz, ideallerimiz medeniyetlerimiz, aydınlık yarınlarımız vardı şimdilerde VİZYONumuz var MİSYONumuz var GLOBALLEŞEN dünyada KÜRESEL AÇILIMlarımız var…
Bizim oraların tabiriyle TOZ TOP olduk.. Değerini bilip Değerlendiremediğimiz topraklarda ECNEBİYE MARABA olacağız.
Beytullah bey olayı çok güzel özetledi. Ölçek ekonomisi. Bunu anlamamakta direnirsek bizim için yapılabilecek bir şey yok. Arazi meselesine gelince. Bizim arazilerimizi kimse almaz merak etmeyin. Hatta ben bile almam. Her biri 10 dönüm 5 tarlanız olduğunu düşünün. Ekipmanı bu tarlalar arasında dolaştırırken yaktığınız mazot bu tarlaları işlerken yaktığınız mazota denk gelebilir. Bu durumda bu tarlaları üstüne para verseler bile almak hatadır.
İbrahim Kılıç
ARADAN GEÇEN YILLARDA
BU COĞRAFYAYA ARAPLAR MÜŞTERİ OLMUŞ…
YAYLALARA MERA ISLAHI YERİNE
SICAK ASVALT YEŞİL YOLA KAYNAK AKTARILMAKTA
amerikada oregonda fındık çiftlikleri var düz arazide. en küçüğü 600-700 dekar.
arazi düz. dikim çizgili. fındık makinelerle toplanır.
kabuklu fındık satış fiyatı 90 cent. ve daha da düşmekte…..
neden? ölçek ekonomisi…girdi maliyetleri, en azından petrol…
hadi bunu karadenizde yapın da görelim….
her köy bir işletme modeline geçilse bu kısmen karadenizde yapılabilinir ama yine de %20-30 daha maliyetli olur….
pekiii bu nasıl yapacaksınız… bunu ancak güçlü bir irade yapar…
Ahmet Uzun
İbrahim Beyin yorumu global bir gerçek .
Olaya ulusal anlamda baktığımızda bu topraklarda ucuza ve kaliteli üretemiyorsak bunu beceremeyen her kimse ister Anadolu Çiftçisi ister TİGEMler ister Mayınlı Araziler bu toprakları değer verene değerini bilene değerlendirene verelim olsun bitsin kamburu taşımaktansa ampute edelim.
Beytullah Berçin
Devlet çiftçinin pazarlamacısı mı arkadaşım. Ben de çok güzel diş dolgusu yapıyorum. devlet bu hizmeti benden satın alsın. Artık dünyada üretmek bir anlam ifade etmiyor. kaliteli ürünü ucuza üretip satabilirseniz bir anlamı var.
İbrahim Kılıç
Arkadaşlar şu gerçeği görmeliyiz. Ben çocukluğumda doyasıya fındık yediğimi hiç hatırlamıyorum. 30 milyon kilosu. şimdi fındık üreticisi yıllarca fiskobirlik ve benzerleri aracılığıyla stokçuluk yaptı. dünya fındığının %80’ini üreten türkiye ürünü kaldırıp depolarda sakladı. 6 ay sonra yüksek rakamlardan ihraç etti. Fındıkta karlılık çok arttı. ancak bu fındığı cazip hale getirdi.brezilya ve meksika devasa fındık ormanları yetiştirdiler ve piyasaya daha ucuz daha kaliteli fındık vermeye başladılar.
Fındık üreticisi bunu kendi elleriyle ama bilinçli ama bilinçsizce yaptı. ‘ben esmeri fındık ile beslerim’ şarkısı size neyi çağrıştırıyor. fındık üreticisi hiç bir zaman kendine şu soruyu sormadı: ben bu fındığı bütün insanların alabileceği ve yiyebileceği şekilde nasıl üretirim? 20 dönüm fındıkla kızını evlendir, oğlunu evlendir, askere yolla, fındığın altında çıkan otu biçip satma zahmetine bile katlanma… bu iş bitti. hükümet bunu biliyor, görüyor. üretici de görecek. seneye fındığı hiç satamayacaklar. aklımızı başımıza almalıyız..buradan alınacak çok ders var….
İbrahim Kılıç
sgk hastalarına devlet hizmet alıyor.
eczaneler…hastaneler…
her sene bu kalemlerden ne kadar bütçe açığı verdiğimizi araştırınız göreceksiniz.
bahsettiğim olgu sadece fındık için geçerli değil…
tamam arz fazlası şuandan itibaren denetlensin ve durdurulsun ama olayın göç ve iş olan boyutları da var.
bir de dünyanın açlıktan ölen insanlarına devlet ve millet adına yardım var.
arada bu işe sponsor olacak bir sürü gönüllü firma bulunur.
devlet zaten zarar etmeyecek..
sadece büyük olarak organizatör olacak…
bu organizatörlüğü ben veya siz yapamayız….ancak devlet gibi yetkili bir organ yapar…
eğer fındık arzı varsa ki var şimdiden sonra tespit etsin fındık alanı diktirmesin…
zaten sorun orada…ortada devlet yok ki… devlet ancak kdv ve diğer vergiler de var…
devlet seyret çok daha seyreder…
dediğim gibi mesele sadece fındık değil…
üzüm,kayısı,ayçiçeği,incir,… hepsi…
maalesef tarım kesimi öldürülmek isteniyor….
nedeni ne? biraz düşünün global politikalarla iilgili…
selamlar…
Ahmet Uzun
bir sürü iç ve dış tuzaklarla canından bıktırılan üretim gücü ve kabiliyetleri sınırlandırılan bu milletin toprağını başkalarına vermek…
bunu başaracak varsa tarihe baksın… ölür de vermez …. almaya teşebbüs edene de kendi toprağını da dar eder…
dönen dolapların farkında millet… cahil bırak,sermayesiz bırak,öncüsüz bırak,engel ol,… ayaklarıyla bu milleti zaten perişan ediyorlar ama bazı şeyler vardır ancak teşebbüsle görülür…
toprak devredilmez satılmaz… anadolu birbirine bile satmaz toprağını… burası anadolu…
selamlar…
Ahmet Uzun
neden bu fındık kavgası
1983 de de bir fındık alanlarının daraltılması ile bir ara yine gündem oluşduruldu
şimdi pancar gitti tütün gitti elimizde avcumuzda fındık kaldı bu üründe dünya üretiminin yüzde 85 dir eee en kıymetli bu üründeki isdihdamıda daraltalım
o zaman ne olacak açlık işsizlikle iç kavgalar başlıyacak yani biyolojik mücadeleyle aile içi gibi kavga sonra ne olacak allah gösdermesin kan davalı insanları düşün işi gücü adliye önünde geçen diken üsdünde bir hayat
isviçre fındıkmı üretiyo kakosumu var hayır iyi sütü var dünyaya çıkılota satıyo japonya demirmi üretiyo hayır dünyaya araba satıyo petrolumü var hayır boru da yok ama insanı var çalışkan insanı bizi taa 1950 lerde tembelleşdirdiler 500 keçimiz vardı ama ben okulda süt tozu sütü içdim benim emsallerim bunu çok iyi bilir
bakın iki ünlü markanın adını alırsın fındık ekimi genişletir dünyaya satarsın ama iyi beyinli insan yetişdirmemiz lazım
şimdi devlete bakın buraya dokunma orman,bura mera,bura hazine arazisi,bu topragın altında dünyanın madeni var ayagını koyma eee ne olacak bu vatandaş sen bana tır ,uçak kamyon gemi bilgisayar tren uydu silah uçak yaptırmayıda ögretmemişsin ne olacak bu 72 milyon nereye gidecek
eh allah var süttozunu içdik trakdörle ormanı merayı yok ettik ülkeyi fenni gübreyle çöle çevirdik,hayvancılıgımız yok oldu
şimdi varmısın yokmusunu izliyoruz agzımız sulanarak böyle bir toplum yarattık
1977 yılında E.B.K. DA çalışıyordum bir sözleşmeli çifcimiz vardı her dönem 400 besi getirir di bir dönem verdigimiz kredi zamanında gelmedi köyüne gittim köyde in cin top atıyordu
evini biliyordum eve gittim bir sesizlik vardı kapıyı açdım içeri dıka basa dolu bir sessizlik içinde bir nokdaya bakıyordu evin resisi ahmet aga beni gördü ne oluyo ahmet aga dedim valla ne olsun eve televizyon aldık şimdi sülalece dallas dizisini izliyok kusura bakma bu dönem besi yapamadım çünkü dallası izliyok kahrettim cebimdeki son kuruş bitene dek dellas izliyecegim
tv almadan hepimiz besi hayvanlarına bakıyorduk evdeki bir iki inek var onlarada bakan yok dedi
1950 et yiyen toplumumuzu ot yiyen haline getirme planı
yazımı ulu önderimizin veciziyle bitiriyorum “üretmeden alınteri dökmeden tüketen uluslar bir gün hasiyetlerini bir gün hamiyetlerini ve bir gün hürriyetlerini kaybederler” saygılarımla
Selamlar
İnternette karsıma cıkan konuyla ilgili bir haber
Almanya’nın Schleswig-Holstein eyaletine bağlı Tornesch kentinde 1986 yılında fındık ticaretiyle uğraşmaya başlayan, 1989 yılında da kendi firması INU’yu (Uluslararası İthalat ve İhracat Şirketi) kuran İreçge, dünyanın fındıkta Türkiye’ye bağımlı olduğunu belirterek, “Uluslararası kuruluşlar, Türkiye’nin fındık tekelini ortadan kaldırmak istiyorlar. Fındığı söküp, kendi ülkelerine dikmek istiyorlar. Türkiye’deki fındık sektörü yok edilmek isteniyor. Hükümetimiz de bu tuzağa düşüyor. Başka ülkeler tarafından ülkemize yapılan baskılar sonucunda hükümetimiz fındık arazilerini söktürüyor. Bu politika tümüyle yanlış bir politikadır” dedi.
Bazı dünya ülkelerinin bir yandan Türkiye’de fındığı bitirmek isterken, Avrupa’da ve hatta Latin Amerika’nın birçok ülkesinde fındık diktiklerini ifade eden İreçge, “Amaç, Türkiye’ye olan fındık bağımlılığını yok etmek. Almanya’da Stuttgart’ta hatta Münih’te dahi fındık dikilmeye başlandı. İklim değişikli ği dolayısıyla Almanya’da daha iyi verim alınmaya başlanıyor. Bu, gelecekte Karedeniz ekonomisinin tehlikeye girmesi demektir” şeklinde görüş belirtti.
Türk hükümetinin fındık paketine ilişkin düzenlemelerinin kendisi açısından olumlu olduğunu, ancak Türkiye’de yaşayan fındık üreticilerini mağdur duruma düşüreceğini öne süren İreçge, “Avrupa’da 1986 yılından bu yana fındık konusunda tek entegre sahibi olan benim. İç fındık ithalatı yapıp, fabrikamda işleyip tüm dünyada mevcut çikolata ve tatlı firmalarına pazarlıyorum. Alınan kararların benim çıkarıma olduğunu belirtmek istiyorum. Çünkü, Türkiye’de eğer fındık üretimi biterse üretici bulamayacaklar. Bu da benim işime gelir, değerim artar. Ancak, ben ülkemin ekonomisini düşünüyorum. Yılda 8 ile 10 bin ton arasında iç fındık ithal ediyorum. Dünyanın her tarafına fındık ithal ettiğim için tüm ülke benden alacak, ancak ben ülkemin ekonomisini düşünüyorum” dedi.
Türkiye’de planlanan ruhsatsız fındık bahçelerinin teşvikle sökülmeleri sonucunda özellikle Kuzey Karadeniz’de istihdam sorunuyla karşı karşıya kalınacağını belirten İreçge, “Böyle giderse en geç aralık ayında Türkiye’de fındık kalmayacak. Kimse fındığı işleyemeyecek. Fındık mamulü üreten makineler Avrupa’ya taşınmak zorunda kalınacak. Ordu’da 66 bin hektar, Samsun’da 45 bin hektar, Batı Karadeniz’de 34 bin hektar, Giresun’da 15 bin hektar, Trabzon’da 7 bin hektar fındık dikim alanı yok edilecek” diye konuştu.
İreçge, Türkiye’de fındık ihracatçılarının fiyat belirleme politikalarını da sert bir şekilde eleştirerek, “Hamburg Borsalar Birliği diye bir kurum var. Türkiye’de bu birliğin dünya fındık fiyatlarını belirlediği sanılır. Oysa dünya fındık fiyatlarını bu borsa belirlemez. Aksine, Türkiye’deki fındık ihracatçı ları fiyatı belirler. Bu borsa sadece ticaret hukukunu belirler. Türkiye’de fındık fiyatları, ihracatçıların kendi kafasına göre belirleniyor. Mahsul çıkmadan 6 ay önce fiyat belirleniyor. Fındık, hiçbir zaman devlete pahalıya mal olmamıştır, tam aksine Türkiye, dünya fındık ihtiyacının yüzde 90’ını karşılamaktadır” dedi.
Fındığın devlete zarar verdiği düşüncesinden hareketle fındığın devletin bünyesinden çıkartılmak istenildiğini öne süren İreçge, “Türkiye, kendi bindiği dalı kesiyor. Avrupa ülkelerinde tarıma dönüş yaşanırken, biz ise tarımdan uzaklaşmaya çalışıyoruz. Türkiye’de Karedeniz bölgesinde fındığın haricinde yetiştirilecek başka bir ürün yok. Kivi denendi, ancak 3 gün dayanabildi. Fındık ile eşdeğer değil” diye konuştu.
iyi calısmalar
Murat Soyhan
Prof. Baş, uyarmıştı: Bunlar fındığa 1 TL bile veremez
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, 2007 ve 2009’daki seçim çalışmaları öncesinde Karadenizli fındık üreticilerini uyararak, BTP dışındaki partilerin fındığı 1 TL’ye bile alamayacağını vurgulamıştı. Gelinen noktada hükümet, fındık alım piyasasından tümüyle çekildi!
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 29 Mart 2009 yerel ve 22 Temmuz 2007 genel seçimleri öncesinde Karadeniz Bölgesinde yaptığı çalışmalarda AKP Hükümetinin fındık politikasını eleştirerek, üreticinin mağdur olacağını vurgulamıştı. Giresun’un Görele İlçesi Kırıklı beldesinde seçim çalışmaları sırasında diğer partilerin fındığı 1 liraya bile alamayacağını belirten Prof. Dr. Haydar Baş, kendisinin fındığa nasıl 10 TL vereceğini şöyle anlatmıştı: “Olay şudur: Oturup dedikodu, fitne üretirsen, hiçbir şey yapamazsın. Biz devamlı araştırıyoruz. Benim kadrom çok teknik bir kadrodur. Bilen insanlar, olayları görerek tesbit eden insanlar. Yani biz ezbere konuşmayız. Biz diyoruz ki; Kırıklı’da madem ki fındık var, Kırıklı beldesi madem ki bu fındıkla geçiniyor, bizim yapmamız gereken bu fındığı pahalıya satmak.
Bunun da iki yolu var: Bu fındığı Türkiye’de kendi yerinde, iyi değerlendirip iç piyasaya sürmek. Dahası bunu güzel paketleyip dışarı ihraç etmek. Biz, Allah nasip ederse iki yolu da devreye koyacağız.
Üretici 2 kez kazanacak
Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon bölgelerine devasa çikolata sanayi kuracağız. Kırıklı beldesinin halkı sadece fındık toplamayacak, fındığın dibini ayıklamayacak. Topladığı fındığı gidecek bu çikolata fabrikasında işleyecek, orada işçi olacak. İki türlü geliriniz olacak: Fındığı yetiştirdiğiniz için fındığın sahibi pozisyonunda para kazanacaksınız, ilaveten çalıştığınız fabrikada işçi olacaksınız. O zaman geliriniz iki olacak. Peki güzel de hocam sen bunu nasıl 10 liraya alırım diyorsun? Onlar 5 liraya alamıyor da sen 10 lira nasıl veriyorsun? Ha benim farkım da bu ya zaten. Eğer fındığı sade haliyle paketler satarsak bunu biz ancak 10 liraya satabiliriz. Ben 10 liraya alıp 10 liraya satsam ne kazanacağım? Dolayısı ile karsız ticaret yapılmaz. Devlet babanın yapacağı bir iş var. Benim bu yaptığım fındığın katma değerini artıracak. Alacak bunu çikolatanın içerisine koyacak.1 kilo çikolatada bizim fındığımızın değeri asgari 50 TL, azami olarak 90 lira. Soruyorum şimdi, ben sizden 10 liraya aldım. Tüccara verdim. Tüccar bunu çikolatasında kullandı, 50 liraya sattı. 50 liraya satıp kar eden, benden o fındığı 10 liradan alır mı, almaz mı? 90 liraya satan, bu fındığı benden 15 liraya alır mı, almaz mı? Yetmedi… İkinci olarak fındığı preslerde ezip, katkı maddeleriyle kilosu 7 liraya mal edilecek olan bu ürünü de toptan 20 Türk lirasına satacağız. Ben senden fındığını alıp bu iki işlemi yapacağım ve hem içerde müşteri bulacağız, hem de dış piyasada işlenmiş olarak ihraç etme imkanını elde edeceğiz. Onun için ben o günün şartlarında size tam 10 lira vereceğim dedim. Sakın başkalarının dedikodusuna, fitnesine, yalanına aldanıp da elinizle bu adamlara reyinizi vermeyin. Vallahi aç kalırsınız dedim. Aç kaldınız mı, kalmadınız mı?”
BTP rapor da hazırladı
Bu arada BTP kurmayları 2006 yılında ‘fındık konusunda kapsamlı bir rapor’ hazırlamıştı. Hazırlanan rapor, Karadeniz Bölgesi’nde ilgililere ulaştırılmıştı. Raporda bölgede fındığa dayalı sanayinin mutlaka ‘devlet’ öncülüğünde kurulması gerektiğinin de altı çizilmişti.