Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Erdoğan ALKİN / ODAK’TAN
Biliyorsunuz, DÜNYA Gazetesi tarım kesimine özel ilgi gösterir. Tarımın değerli uzmanı Ali Ekber Yıldırım yanında zaman zaman diğer yazarlarımız da bu konuda kalem oynatır. Bu yıl durum daha da önemli. Çünkü tarımda mahsulün iyi olacağı, kurak geçen diğer yılların aksine bu kesimin büyüme hızının yüksek çıkacağı, böylece topyekun negatif büyümeyi bir miktar yumuşatacağı tahmin ediliyor.
Aslında bizim gibi hızlı kalkınma hevesinde olan ülkelerde kalkınma ile sanayileşme özdeşleştiğinden tarım kesiminin sorunları hep arka planda kalmıştır. Oysa tarım kesimi yalnızca Türkiye’de değil, birçok ülkede zaman zaman büyümeyi nasıl yavaşlattığını tatsız biçimde kanıtladı. Başta iç göç olmak üzere, yarattığı toplumsal ve siyasal sorunlar da cabası…
Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeterli az sayıda ülkelerden biri olduğu ötedenberi iddia edilir. Ama bu kendine yeterliliğin ölçülerinden hiç söz edilemez. Mesela ülkemizde tarımdan nasibini alanların toplam nüfus içindeki oranıyla diğer ülkelerdeki durum mukayeseli olarak çok seyrek ele alınır. Belki de bu konuda verilen rakamlar pek hoşa gitmiyor. Mesela bazı hesaplamalara göre bütün Avrupa Birliği ülkelerinde tarımla uğraşanların toplam sayısı bizimki kadar ama üretimleri 10 kat fazla.
Türk tarımında verimliliğin bu kadar düşük olmasının bir nedeni tabiidir ki teknolojik geriliktir ama nüfusun bu kadar yoğun olduğu bir kesimden yüksek verimlilik beklemek de nafiledir. Ülkenin bu günkü sosyolojik ve ekonomik, hatta siyasal yapısı, tarım kesimindeki nüfusun hızla azalmasını engelliyor. Bu sorunu toprak reformuyla, ”toprak ekenin, su kullananın” sloganlarıyla çözmenin mümkün olmadığı anlaşıldı. Çünkü konuya önce adalet yönünden değil teknik açıdan yaklaşmak lazım. Farklı yaklaşımların hepsi tüm dünyada başarısızlıkla sonuçlandı.
Aslında Türkiye’nin hemen bütün komşuları tarımda kendi kendilerine yeterli olmadıklarından, tarımsal ürünlerimiz için iyi bir piyasa oluşturmaktalar. Ayrıca rakip ürünleri üreten ülkelerde zaman zaman görülen kuraklık dönemleri de ihracatımız açısından fırsat yaratıyor. Ancak bu piyasaların sağlayabileceği imkanlardan yararlanabilmek için önce Türk tarımının, sınırlı değil çok sayıda ihraç edilebilir ürün fazlalıkları yaratabilecek bir yapıya kavuşturulması şart.
Tabii bütün bu hedeflere ulaşabilmek için de eski alışkanlıklardan sıyrılıp sevimsiz gibi görünen bazı gerçekleri tartışarak yeni yollar, politikalar aramak lazım. Mesela bugünkü destekleme politikalarının hepsine mantıklı ve yararlı denilebilir mi? Kişisel yatırımlarında çiftçilerimiz hep akıllı kararlar mı veriyorlar? Onlara kim akıl satıyor? İyi akıl verenleri dinleyen var mı? Geçen ay Tatvan’daki bir toplantıda, tüm ülke sathında yanlışlıkla (!) milyonlarca ithal malı sığırın nasıl telef edildiğini öğrenince dillerimiz tutuldu.
13.5.2009/ Dünya Gazetesi
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar