Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Tarım ve gıda ürünlerinin üretimi kadar, tüketiciye sağlıklı ve uygun şartlarda ulaşması da büyük önem taşıyor. Bunun için ciddi bir organizasyona, tanıtım ve pazarlama kanallarının iyi kullanılmasına ihtiyaç var.
Tüketimde iki önemli pazar var. İhracat ve iç pazar.
İhracat, daha çok ürün ihraç edilen ülkenin koşullarına, talebine, o pazardaki rekabete göre şekilleniyor.
Türkiye’de ihracata her zaman daha büyük önem verilir. En iyi ürünler ihracat için ayrılır. Ürünler daha sıkı denetlenir, gerekli analizler yapılır. Ürünün geri dönmemesi için azami çaba gösterilir. Fiyat konusunda daha ince hesaplar yapılır. Çünkü pazarda ciddi rakipler vardır.
İç pazarda aynı ciddiyet yoktur. Ürünler doğru dürüst analiz edilmez. Denetimler çok yetersizdir. Fiyat konusunda ‘serbest piyasa şartlarında isteyen istediği fiyattan satar” mantığı egemendir. Bu nedenle üretici fiyatı ile tüketici fiyatı arasında çok büyük farklar oluşur. Kimin gücü kime yeterse kuralı geçerlidir. Zincirin en zayıf halkası ise üreticidir. En çok ezilen, en çok zarar gören genellikle üretici olur.
Marketler ürünlerin pazarlanmasında en önemli araçlardan biri haline geldi. Önce küçük marketler ortaya çıktı. Sonra süpermarketler, hipermarketler ve dev alışveriş merkezleri günlük yaşamımızın bir parçası oldu. Bugün market zincirleri sadece büyük şehirlerde değil, kasabalarda bile yaygınlaştı. Tarımla iç içe olan kasabalarda bile tüketici manavdan, pazardan veya tarladan ürün almak yerine bu marketlerden almayı tercih ediyor. Böyle bir alışkanlık yerleşti.
Bir başka önemli gelişme yabancı sermayenin son yıllarda bu alana ciddi yatırım yapması. Genellikle satın alma yöntemi ile yapılan bu yatırımlar sonucunda bilinen bir çok hipermarket zinciri yabancı sermayenin eline geçti. Market zincirleri ürününü sattığı üreticinin son günlerin deyimi ile ümüğünü sıkıyor.
Son dönemde hangi gıda üreticisi ile konuşsak market zincirlerinin zulmünden söz ediyor.
Emin Demirci, Manisa Akhisar’da 20 yıldan beri zeytincilik yapan ve yıllık ihracatı 5 milyon doları aşan bir gıda üreticisi. Ağırlıklı olarak ihracata çalışıyor. Ürünlerini iç pazarda da satmak için çaba gösteriyor. Bunun için çeşitli kanalları deniyor. En etkili satış kanallarından birisi marketler.
Aynı zamanda Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği’nin yönetiminde olan Emin Demirci, zeytinlerini satması için iç pazarda yaygın bir marketler zinciri ile anlaşıyor.
Demirci’nin anlattığına göre, marketlerle çalışmak üretici açısından son derece zor bir iş. Ürününüzü satmak için raf kirası, hava parası, tanıtım ve reklam katkı payı ve daha bir çok kalem için ödeme yapmak zorundasınız. Ayrıca en az yüzde 20 indirimle ürün vermeniz gerekiyor. Verdiğiniz ürünün bedelini ise en erken 90 günde alabilirsiniz. Kriz bahanesiyle şu günlerde vadeler 120- 150 güne çıkarıldı. Bu şartlarda ürün satmak gerçekten çok güç.
Dahası var. Emin Demirci, bütün bu şartları yerine getirerek Türkiye’nin tanınmış marketler zincirlerinden birine ürün vermeye başlıyor. Fakat bir süre sonra kendisine “mağaza açma bedeli” adı altında faturalar geliyor. Market zinciri açtığı yeni mağazaların faturasını da ürün aldığı firmalara ödetiyor. Emin Demirci’nin bu market zincirine verdiği ürünün toplam bedeli 8 bin lira . Kendisine “mağaza açma bedeli” olarak kesilen fatura toplamı 10 bin lira. Yani 8 bin liralık ciroya karşılık 10 bin liralık mağaza açma faturası. Bu market zinciri yeni mağaza açtıkça fatura daha da kabaracak. Böyle bir ticaret anlayışı olabilir mi?
Olamayacağını düşünen Emin Demirci, mahkemede hakkını aramaya çalışıyor. Kim bilir daha kaç üretici var, bu zor şartlarda mücadele eden. Üstelikte hiç kimse bu haksızlığın üzerine gidemiyor.
Yıllardan beri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündeminde olan marketler yasası çıkarılamıyor. Bir çok hükümet geldi geçti hiç biri bu yasayı çıkarmaya cesaret edemedi.
Marketlerin ürün bedellerini zamanında ödememesi nedeniyle iflas eden, elindeki tesisi kaybeden çok sayıda üretici firma var. Özellikle son aylarda ekonomik kriz bahanesiyle ödemeler daha da geciktiriliyor. Ayrıca bir çok firma ürününü kendi markası ile satmak yerine marketin markasına fason üretim yapmaya zorlanıyor. Böylece fason üretim yaptırdıkları firmalardan daha düşük fiyatla mal alarak daha yüksek kar sağlıyorlar.
Firmalar marketlere yem olmak istemiyor. Bunun için gerekli yasal düzenlemenin bir an önce yapılmasını ve bu marketleri denetleyecek bir yapının oluşturulmasını bekliyorlar. Böyle bir sistem kurulamazsa üreticinin 1 kuruşa sattığını tüketici 5 kuruşa 10 kuruşa almaya devam eder. Hem üreten hem tüketen kaybeder, kazanan sadece aracılar yani marketler olur.
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar
!!!!!!!!!!!
egedeki üretici bunları yaşıyorsa vay halımıze.herkes ürettıgı malın karşılıgını alsın yeter artık.bıcak kemıge dayandı.üretıcının sırtından tefe yı tufeyı küçük göstermek oldu hukumetın işi.sayı başbakan sayın tarım bakanı üreticının sesıne kulaklarınızı tıkıyorsunuz.birgün bizde sizin sesinize kulak tıkayacagız.o gün yakındır.
Cüneyd Zapsu gibi bir marketçi varken bu market yasası zor çıkar.
Pirinç üreticisi firmalar için de aynı şey geçerli 130 günde yetişen çeltikten yapılan pirinç için 150 günlük çek karşılığı mal almaya çalışır market zincirleri. Karpuz üreticisine 120 günlük çek verir peşin ödedim der bazı marketlerimiz.
Merhaba Ali Ekber Bey; Bir tükeci olarak yazınızı çok beğendim. Malesef Tarım politikaları yıllardır üreticiyi görmezden gelmiştir.Üretici Çok uluslu şirketlerin insafına terkedilmiştir. Saygılarımla
Yazınız mukemmel buyuk yaralara parmak basmışsınız fakat derman eksıklıgı var ne yapabiliriz ? benim tavsiyem tüm dünyada başarılı olan üretici marketlerı kurarak olayı çözmek selamlar
Birazda üretici işine kısa günün karı gibi bakıyor ve yıllardır aynı konuyu konuşup duruyoruz ileriye yönelik hiç bir yatırım yapılmıyor ve ezilen hep üretici oluyor ve marketlerin satınalmacı adamları fiyat belirliyor oysa türkiyede market alt yapısını marketlerin ödeme gücleri nedir bunları bilen okadar profosyonel insanlar varki üretici kooperatifler bunlardan (1) uzman göreve başlatsalar bunun onlara fazla bir maliyeti olacagınıda düşünmüyorum kısa sürede bu insanlar piyasadaki fiyat paritesini düzenler ve herkes bu sıkıntıdan kurtulmuş olur