Dünya beklenen gıda savaşlarına doğru mu gidiyor?

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Dünya beklenen gıda savaşlarına doğru mu gidiyor?

25 Nisan 2008

·

Tarım Dünyası

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Nis 25, 2008

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ/Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi
(25.04.2008 Kanaldhaber internet sitesi)
Dünyanın Çoğunluğu Açlığa Doğru Sürükleniyor
Son günlerde bir anda bütün dünyanın gündemine tahıllardaki fiyat artışı ve buna bağlı olarak artan gıda fiyatlarındaki artış ve ekme bulma kavgaları oturdu. Kısa süre önce sanki olacakları biliyormuş gibi IMF başkanı Dominique Strauss-Kahn gıda fiyatının artması ile yoksul ülkelerde “açlık ve yoksulluk”  beraberinde isyanlara ve gıda savaşırının doğmasına neden olacağını belirtiyordu. Son bir ayda gıda fiyatlarındaki katlanan artışı başta İtalya, Mısır, Haiti, Özbekistan ve Endonezya’da kitleleri sokağa döktü. Görüntü önümüzdeki dönemlerde daha ciddi sorunların yaşanacağını göstermektedir. Son bir ayda dünyada basına yansıdığı kadarı ile onlarca insan ekmek kavgalarında hayatını kaybetti. En son 27 Mart tarihinde basına yansıyan görüntülerde Mısırda ekmek üzerinde sağlanan haksız kazanç nedeniyle çıkan ayaklanmada 5 kişi hayatını kaybetti.  Bugün nerdeyse bir milyarı açan açlık sınırındaki insan sayısının tahıllardaki gıda artışı ile ikiye katlanacağı belirtiliyor. Artık IMF ve Dünya Bankası yetkilileri dahi Bangladeş, Mısır, Sudan, Etiyopya, Güney Amerika’daki artan yoksulluğun daha da ciddi boyuta ulaşacağını ve bunun sosyal sorunlara neden olabileceğini belirtiyorlar.
Genelde gelişmiş ülkeler ile gelişmemiş ülkelerin besin kaynakları farklılaşmaktadır. Gelir düzeyi artan tüketiciler proteine yönelirken, yoksullar nişasta kökenli besinlere yönelmektedir. Yoksulluğun kol gezdiği dünyada çok ülkede insanların temel besin gereksinimi olan nişastalı kaynakların başında gelen ekmeğin sağlanması için ek önlemler alınmaktadır. Mısır’da devlet yoksulları korumak için tarım ürünlerine sübvansiyon uygulamak zorunda kalmıştır. BBC kaynaklarına göre, ekmek ve ürünlerine ayrılan sübvansiyon yıllık 14 milyar doları bulmaktadır. Sübvansiyon bütçesi eğitim ve sağlık bütçesini aşınca sorun yaşanmaya başlanmasıyla, Mısır hükümeti öteki kaynaklardan yardım istemiştir. Mısır’da ekmek fiyatlarına yapılan zammın ölümlere varan kavga ve protestolara neden olduğu bildirilmiştir.
 
Biyoyakıt Üretimi Tahıl Fiyatlarını Artırabilir
Gıda fiyatlarındaki artışın birçok nedeni var. Bunlardan biri halen az gelişmiş ülkelerde kontrol altına alınamayan nüfus artışı, birim alanda verimin daha da artırılması olanaklarının hemen hemen tükenmiş olması, biyoteknolojinin de istenilen düzeyde verim artışı sağlayamadığı gibi ciddi eleştirilere uğraması yanında, dünya tarım ürünleri üretimine istenilen yatırımların yapılmaması, sunu-istem dengesi yanında, yeryüzünde besinlerin dağılımındaki yetersizlikler de ciddi fiyat artışlarına yol açmaktadır.
FAO 2003 ve 2007 verilerine göre, biyoyakıt üretiminde kullanılan tahıl miktarında % 25 oranında bir artış görülmektedir. Yalnız ABD’nde 2000-2006 yılları arasında yalnız mısırın etanol üretimi için kullanımında iki-iki buçuk kat oranında bir artış saptanmıştır. Uzmanlar karşılaştırmalı üstünlüğü söz konusu olduğunda; biyoyakıt üretimi, artan petrol fiyatları ile karşılaştırıldığında, biyoyakıtlar daha avantajlı görünmektedir. Bu durum belli tahılların biyoyakıt hammaddesi olarak kullanımını teşvik etmektedir. Bu durumda, önümüzdeki yıllarda biyoya-kıtların tahıl (buğday, mısır) piyasası üzerinde etkisinin daha da artması beklenebilir. Halen dünyanın önemli bir kısmının yoksulluk ve açlığın pençesinde kıvranırken, gıda ürünlerinin biyo yakıta dönüştürmesi hem yapısal hem de ahlaki yönden yeni tartışmaların yaratılmasına neden olmaktadır. Özellikle yoksul ülkelerde tarım ürünlerinin biyo yakıta dönüştürmesi ile gıda fiyatlarının artması ile yoksulların daha da zor durumda kalacağı ve açlığın ciddi boyuta ulaşacağı belirtiliyor.
Türkiye ‘de buğday fiyatlarının düzensiz artmasında TMO’nin Türkiye’de beklenilen üretimin altında gerçekleşeceği öngörülen yaklaşık1 milyon tonluk buğdayın dışalımını zamanında yapmaması ve spekülatif gelişmelere karşı hazırlıklı olmaması önemli etkenlerdir.
 
Dünya Buğday Stoklarında Daralma Yaşanıyor
Dünyada Çin, Hindistan, ABD, Rusya, Avustralya, Kanada, AB ülkeleri, Arjantin, Pakistan, Kazakistan ve Türkiye önemli buğday üreticisi ülkeler olarak bilinir.
Üretim ve istem dengesizliğinin bu eğilimde sürmesi ve buğday fiyatlarında meydana gelecek küresel düzeydeki artış dünya gıda fiyatları üzerinde de ciddi baskılar oluşturabilir. Nitekim son aylarda ciddi fiyat artışı görülmeye başlanmıştır. Başta gübre ve yakıt gibi girdilerin fiyatlarında meydan gelen %20-30 arasındaki artışlar, doğal olarak ekmek fiyatlarını da yakında artıracaktır. 
Petrole bağlı olarak yürütülen gübre üretimi, toprak işleme, ilaç ve öteki girdiler doğrudan tarım ürünleri fiyatlarının artışına neden olmaktadır.  Buğday fiyatları son 5 ayda, ABD’de yüzde 109, Fransa’da yüzde 151, Rusya’da yüzde 204 ve Arjantin’de yüzde 230 oranlarında arttı. Türkiye’de de buğdayın kg fiyatı 0.60 YTL’ye çıkarken, yeni dönemde buğdayda ciddi sıkıntıların yaşanması ve fiyatların 0.70 YTL’ye kadar yükselmesi bekleniyor. Küresel ölçekte meydan gelen su kıtlığı ve kuraklığın olumsuz etkisi ile bitkisel enerji isteminde meydana gelen artış buğday fiyatlarındaki artış eğilimini daha da yukarıya taşıyabilir. Özellikle büyük ölçüde buğday yetiştiren Kuzey Çin’de kuraklık artışının neden olabileceği verimsizlik ve üretim düşüklüğü haberlerinin de etkili olduğu belirtilmektedir.
Dünyada ve Türkiye’de Buğday Üretimi İklime Bağlı
Ülkemiz tahıl tarımının büyük çoğunluğu, yıllık yağışın 350-500 mm dolayında olduğu ve aylara dağılımının çok düzenli olmadığı iç bölgelerimizde yapılmaktadır. Yağışların genelde kışın alınması buğday ekiminin güzden yapılması zorunluluğunu getirmekte, bu uygulama ise zaman zaman kış zararına da yol açabilmektedir. Güzlük ekimlerde zamanında çimlenme ve çıkış, uygun verim ve üretimin ön koşuludur. Ancak, buğday üretiminde en etkili yağışlar ilk-bahar yağışlarıdır (Kün,1996). Meslek kuruluşlarının tahminlerine göre, 2007 yılındaki kuraklık nedeniyle Türkiye buğday üretiminde %15-20 azalma söz konusudur.
Ülkemiz tahıl üretiminde kuraklık ve su yetersizliği yüzyıllardır yaşanmış deneyimlerdir. Ancak, buğdayın verim ve üretim düşüşünde, küresel kuraklık dışında etkenler de vardır. Çeşit geliştirme çalışmalarıyla verim potansiyeli yüksek çeşitler elde edilmişse de; bunların da süne zararına karşı zayıf olmaları ve süne savaşımındaki başarısızlık ta buğday üretim ve niteliğini düşürmektedir. Bu bağlamda, devlet politikasıyla stratejiler çok önemlidir. Ülkemizin ciddi bir tarım politikasının olmaması ve plan ve programların da kararlı ve kesintisiz yönetilememesi sonucu, günümüzde buğday dışalımcısı konumuna gelinmiştir. Küresel ısınmaya bağlı olarak yağış azlığı, ürün verim ve niteliğini düşürmektedir. Dünya Gazetesi yazarlarından Ali Ekber Yıldırım’ın 10.01.2008 günlü “Tarım karşıtlığı yükseliyor…” başlıklı yazısında; “Günümüzde küresel ısınma tehdidi, tarımsal ürünlerden enerji üretimi, hızlı nüfus artışı nedeniyle beslenme ihtiyacı dünyada tarımın önemini her geçen gün arttırıyor” biçiminde vurgulamaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde buğday fiyatlarında günümüzde %100’lere varan artışlar yanında, biyoyakıt hammaddesi üretimine ayrılan alanların artışı da besin için üretilen tahılın verim ve üretiminde düşüşe yol açmaktadır. Ayrıca Afrika kökenli Uganda’da ortaya çıkan UD99 buğday kara pas hastalığı yeni bir pas ırkı olup, hızla yayılma tehlikesi göstermektedir. Yeni pasın buğday bitki dokularında bulunmasının da verim düşüş nedeni olduğu belirtilmektedir. Özellikle sıcak ülkelerde görülen virüsün de verim düşüş nedeni olabileceği belirtiliyorsa da Türkiye’de halen bu virüsün bir etkisi görülmemiştir. Bu bağlamda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Bitki Koruma ve Kontrol birimlerinin, hastalık ve zararlıların yurda girmesini beklemeksizin, dünyadaki konu ve sorunlara yönelik önlemleri bugünden alması yararlı olacaktır. Pasa dayanıklı mevcut çeşitler bu yeni UD99 ırka karşı direnç gösteremediğinden, buna karşı dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi, en güncel buğday ıslah konusudur (İbrahim Genç, kişisel görüşme).

Kentlere Göçler, Besin Fiyatlarını Artırıyor
Dünyada artan kırsaldan kente yoğun ve düzensiz göçlerin yol açtığı kırsalda verim düşüşü yanında; kentlerde oluşan katma değeri yüksek işlenmiş besin istemi de besin fiyatlarını yükselten öteki etkenler olabilir. Küresel ısınma ve buna bağlı olarak artan temiz su istemi, tarım-sal sulamanın sınırlandırılması, artan petrol fiyatları gibi etkenler önümüzdeki dönemde besin fiyatlarının artması üzerinde daha ciddi baskılar kurabilir.
     
Dünya Tarımı Unuttu, Tarım dışı Teknolojilere Takıldı
Dünyada son yıllarda ekolojik ürünlerin piyasadaki artan değeri karşısında, geleneksel tarım ürünleri değerinin düşük düzeyde kalması da genel tarıma olan ilgiyi azaltmıştır. Hatta bilimsel çalışmalarda bile tarıma alt düzeylerde değer verilmeye başlanmış, birçok tarımsal araştırma enstitü ve kuruluşları kapatılmış, bu alandaki fonlar askıya alınmıştır. Gelişmiş belli ülkelerin son yıllarda gerek yüksek teknolojilere yaptıkları yatırımlar ve gerekse elektronik ve bilgisayar üretiminde gerçekleştirdikleri artışlar bu sorunu çözmemiş, tam tersine günümüzde ciddi bir üretim fazlası ve durağan bir ekonomiye dönüştürülmüştür.
 
Buğday Fiyatlarındaki Artışlar Sosyal Sorunlar Yaratabilir
Stratejik bir ürün olan buğday ve ona bağlı olarak katma değeri yüksek unlu ürünlerin fiyatlarındaki artışlar toplumun doğrudan beslenme maliyetini artıracağından, bir takım ciddi sosyal sorunların da yaşanmasına neden olabilir.
Tarım ürünleri üretimi ve genelde tarıma son yıllarda ilgisiz kalınmasıyla başlayıp oluşan sunu-istem dengesindeki sorunlar, özellikle karbonhidrat kaynağı olan buğday ve mısır fiyatlarındaki artışların ekmek fiyatlarına yansıması yoksullarla zenginleri karşı karşıya getirebilir. Özellikle ekmek fiyatlarındaki artışın yoksullara anlatılmasına gerekçe bulunamaz.
 
Buğday Stratejik Bitkidir.
7 Mart 2008 günlü Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde Prof. Dr. Güngör Uras “Ekmeğe zam halkı üzecek” başlıklı yazısında, “Dış piyasalarda buğday fiyatları artıyor. Bu gerçeği değiştiremeyiz. Ama bizim içeride yaptığımız yanlışlara ne demeli ?” biçiminde soruyor ve gazeteci Ali Ekber Yıldırım’ın konuya yaklaşımını değerlendiriyor.
Türkiye’de ekilebilir toprağın yaklaşık yüzde 30’unda buğday üretiliyor olmasına karşın, kimi ekonomistlerin ‘Türkiye, buğday ekmesin’ tezini savunduklarını ve “Amerika ile yarış olanaksız. Dünyada buğdayın tonu 150 dolarken, Türkiye’de 250- 300 dolar olduğuna göre üretmeye gerek yok, dışarıdan satın alınsın.” anlamındaki görüşlerini belirtiyor. Oysa yakın geçmişte yaşanan kuraklık ve öteki etkenler Türkiye’de olduğu gibi dünyada da buğday üretimini düşürmüş, fiyatlar hızla artmaya başlamış ve Türkiye fiyatlarını geçmiş. Dünyada buğdayın tonu 400 doları aşmıştır. Sayın Güngör Uras’ın da belirttiği gibi, buğday fiyatlarındaki artışlar ülkemizde “Buğday ekilmesin” tezini çürütmekle kalmadı, Türkiye’nin buğdaydan vazgeçemeyeceğini bir kez daha” göstermiştir. Buna göre, Türkiye kendi gereksinimi olan buğdayı mutlaka üretmelidir. Kaldı ki ülkemizde var olan ve öteden beri sürdürüle gelen buğday üretim sisteminin bir süre için askıya alınması bile üretim çarkının körelme ve çökmesine; böylece en yaşamsal besinimiz olan buğdayda da mutlak dışa bağımlı duruma düşünmemize neden olur.
 
Küresel Ölçekli Politikalar Geleceğin Sorunlarının da Habercisi Gibi
Biraz konuyu yakından takip edenler dünyayı son yarım yüzyıldır yöneten güçlerin uyguladıkları genel küreselleşme politikalarının bir gün kafasını duvara vuracağını biliyorlardı. Artan biyo-yakıt üretimine yönelik tarımsal üretim yönetimleri, bir tarafa toprak bitki yönetiminin bozulmasına, diğer taraftan gıda fiyatlarının artması, dünyada yoksulluğu artırabileceği gibi ciddi isyanlara ve sosyal sorunlara neden olabilir.
Görüldüğü kadarı ile şimdilik sorunun ağırlığı uluslararası borsa spekülasyonundan kaynaklanıyor. Spekülatörlerin borsada yaratacağı küresel etki gelecekte gıda ithalatlı ve ihracatını da etkileyecektir. Bu durum berberinde yeni sorunları yaratacaktır. Ayrıca Biyoyakıt ayrılan alanların arması, gıda kaynaklarını ve fiyatlarının farklılaşması gelecekte tarımı yeniden gündemin birinci sırasına oturtabilir.
 
Ne Yapmalı?
Türkiye’nin öncelikle üretim ve tüketim değerleri yüksek bir tarım ülkesi olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak tarımsal üretime ve özkaynaklara yeniden öncelik ve önem verilmelidir. Kimi çevrelerce 1980’lerden bu yana yinelenen “İçerde yüksek maliyetle üretmek yerine, tarım ürünlerini de dışarıdan alalım” görüşünün geçersizliği açıkça ortaya çıkmıştır. Zaten 100 milyona doğru yükselen nüfusumuzun beslenmesi için gerekli buğdayın dışarıdan satın alımına yetecek parasal kaynak bulunması da olanaksızdır. Bir zamanların kendi kendine yetebilen ülke uzun zamandır tarıma yapılamayan yatırımlar nedeniyle, bugün dışa bağımlı hale gelmiş durumdayız. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin, kuruluş amacına uygun olarak; piyasayı düzenleme, aşırı dalgalanmaları önleme, üretici ve tüketiciyi gözetme ve sektörde çalışanların güvenini sağlayacak görev ve işlevleri etkin duruma getirilmeli, kurumun zararına yol açan ticari ve işlem ve etkilerden özenle kaçınılmalıdır.
Aslında TMO çok iyi kurgulanmış kurumlarımızdandır. TMO belirtilen asıl işlevlerini etkin biçimde uygulaması durumunda, üretimden ve piyasa koşullarından kaynaklanabilecek olası dalgalanmaların olumsuz etkilerini en az indirebilen bir kurum olacaktır. Örneğin son yıllarda görülen ve bu yıl için de beklenen kuraklığın Türkiye’de ve Dünyaya bilinen etkisini göz önünde bulundurarak, erken davranıp hasat zamanında olağandan daha fazla buğday ala-bilir. Böylece, benzeri zor dönemlerde sürecin daha rahat atlatılmasını sağlayabilir. Nihayet geçen hafta pirinç fiyatında meydan gelen dalgalanma TMO’nin ne denli önemli bir organ olduğunu ortaya koymuştur.
Piyasanın düzene sokulması ve olası dalgalanmalardan daha ez etkilenmesi için, öncelikle üretim-tüketim verileri doğru saptanmalı, bilimsel yöntemlerle önceden tahmin edilmelidir. Türkiye’nin planlı bir yapılanmaya giderek ekim alanlarını bölgesel düzeyde düzenlemesine gidilmesi yaralı olacaktır. Bu bağlamda uzaktan algılama teknikleri de kullanılarak, ülkenin üretim ve pazar potansiyelleri önceden belirlenmeli ve ona göre dışalım-satım bağlantıları zamanında yapılabilmelidir. Uzun dönemli olarak tarımda çeşit ıslahı çalışmalarına yeniden önem vermeli. Çiftçi yayım sistemi geliştirilerek yapılan çalışmalar tarım kuruluşlarına ve çiftçilere ulaştırılmalı, tarımsal üretimin nicelik ve nitelik olarak geliştirilmesi sağlanmalıdır. Girdi fiyatları özellikle mazot ve gübrenin fiyatları çok yüksek olduğundan, çiftçiler mutlaka desteklenmelidir. Gübre fiyatındaki artışlar buğdayın maliyetini artırdığından gübre kullanımı azaltmakta; bu da verim düşüşüne neden olmaktadır. Tarımsal desteklerin mutlaka üretimi artırma ölçütlerine göre yapılması sağlanmalıdır. Yukarıda belirtilen önlemlerin etkin ve kararlı biçimde alınması durumunda, temel ulusal besinimiz olan buğdayda ülkemizin yeniden “kendine yeter” konumuna geçmesi olanaklıdır.
 

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

Gıda,Yazıların Yankıları: İlişkili Diğer Makaleler

En Son Yayınlanan Makaleler