Pamukta tehlike çanları çalıyor…
Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.
Ali Ekber Yıldırım
Tekstil, yağ ve hayvancılık başta olmak üzere bir çok sektörün hammadde gereksinimini karşılayan pamuk, yarattığı istihdam ve katma değer ile ülke ekonomisine çok büyük katkılar sağlıyor. Türkiye’de pamuk sektörü, yaklaşık 10 milyon insanı ilgilendiriyor.Yüksek üretim maliyeti, düşük fiyat ve yetersiz destekleme primi, dışa bağımlılık derken pamuk sektörüne bir darbeyi de kuraklık vurdu. Dünyanın en kaliteli pamuğunun yetiştiği Söke Ovası’nda pamuk üretiminin yüzde 50’ye kadar düşebileceği ifade ediliyor. Benzer sorunlar diğer üretim bölgelerinde de yaşanıyor. Sektör temsilcileri en iyimser tahminlerle pamuk üretiminin geçen yıla göre en az yüzde 20 daha az olacağını ifade ediyor.
Üretim düşüşü özellikle tekstil sektörünü daha fazla dışa bağımlı hale getirecek. Bu yıl ilk kez Türkiye, ürettiğinden daha fazla pamuk ithal etmek zorunda kalabilir. Üstelik geçmiş yıllara göre daha fazla döviz ödeyerek. Çünkü kuraklık diğer üretici ülkeleri de olumsuz etkilediği için dünya fiyatlarının yükselmesi bekleniyor.
Üretici kaçıyor, üretim düşüyorPamuk üretiminden kaçış sürüyor. Sadece Ege Bölgesi’nde 2000 yılından 2007’ye kadar pamuk üreten çiftçi sayısı yarı yarıya azaldı. 2000 yılında Ege Bölgesi’nde 67 bin 500 çiftçi pamuk üretirken 2007’ye gelindiğinde bu sayı 35 binin altına düştü. Benzer oranlar pamuk üretiminin yapıldığı Çukurova ve Antalya yöresinde de yaşandı.Ekim alanlarına da bakıldığında bu kaçış çok daha iyi görülebilir. 2000 yılında Ege Bölgesi’nde 246 bin hektar alanda pamuk ekimi yapılırken, 2006’da 126 bin hektara geriledi. Çukurova’da aynı dönemde pamuk ekim alanı 122 bin hektardan 90 bin hektara düştü. Antalya bölgesinde bu düşüş daha dramatik oldu. Antalya’da pamuk ekim alanları son 7 yılda 18 bin hektardan 3.4 bin hektara düştü. Güneydoğu Anadolu’da ise üretim alanları son 7 yılda değişmedi. Bu bölgede pamuk ekimi ortalama 315 bin hektar alanda gerçekleştiriliyor. Çiftçinin pamuk ekiminden kaçması, ekim alanlarının daralması pamuk üretimine de olumsuz yansıyor. Üretimdeki düşüş trendi devam ediyor. 2002-2003 sezonunda lif pamuk üretimi 983 bin ton düzeyinde iken, 2003-2004 sezonunda 919 bin tona, 2004-2005 sezonunda 868 bin tona, 2005-2006 sezonunda 856 bin tona ve nihayet 2006-2007 sezonunda da 825 bin tona geriledi. 2007- 2008 sezonunda ise, özellikle kuraklığın da etkisi ile 800 bin tonun çok altına düşmesi bekleniyor. İlk tahminler doğru çıkar ve üretim yüzde 25-30 oranında azalırsa düşüş daha sert olacak. Halen dünya pamuk üretiminde 7. sırada yer alan Türkiye, 8. sıraya düşebilir.
Tüketim ve ithalat artmaya devam ediyorTürkiye’nin pamuk üretimindeki düşüş trendine karşılık, pamuk tüketimi tam tersine her yıl biraz daha artıyor. Dünya pamuk tüketimi sıralamasında Çin, Hindistan ve Pakistan’dan sonra Türkiye, 4. sırada yer alıyor. 2002-2003 sezonunda Türkiye’nin pamuk tüketimi 1 milyon 231 bin ton seviyesinde iken, 2003-2004 sezonunda 1 milyon 365 bin tona, 2004-2005 sezonunda 1 milyon 385 bin tona, 2005-2006 sezonunda 1 milyon 450 bin tona ulaştı. 2006-2007 sezonunda da ilk tahminlere göre 1.5 milyon tonun üzerinde tüketim bekleniyor.Pamuk üretimi düşerken, artan tüketim ithalat ile karşılanıyor. Pamuk ihra-caü yok denecek kadar az olan Türkiye, Çin’den sonra dünyada en fazla pamuk ithal eden ikinci ülke konumunda. Türkiye’nin yıllık pamuk ithalatı 800 bin ton seviyesinde. Yapılan ithalatın yaklaşık yüzde 60’ı Amerika Birleşik Devletlerinden yüzde 20’si ise Yunanistan’dan. Türkiye, ayrıca Suriye, Özbekistan, Türkmenistan, İsrail, Mısır ve diğer bazı ülkelerden de pamuk ithal ediyor. Türkiye’nin 1995’te sadece 100 bin ton civarında olan pamuk ithalatının 2007’ye gelindiğinde 800 bin ton seviyesine ulaşması dikkat çekiyor. Pamuk ithalatına ödenen döviz miktan yıllık 1 milyar dolar sınırına dayandı.Ege Bölgesi’nin en büyük pamuk üreticilerinden biri olan Ege Çiftçiler Derneği Başkanı Hulusi Tanman’a göre, Türkiye pamuk konusunda tam bir dönüm noktasmda. Ya pamuk üretiminden vazgeçecek ve başka ürünlere yönelecek ya da pamuk üretimine devam edecek. Devam etmesi ve rekabet edebilmesinin ön şartı, rakipleriyle eşit şartlarda girdi kullanmasına bağlı olacak. Tanman’a göre, Yunanistan’daki çiftçi mazotu 90 kuruşa alırken, Türkiye’deki pamuk üreticisinin 2,2 YTL mazot alarak rekabet etme şansı yok. Rakiplerinin hem ucuz girdi kullandığını hem de yüksek primlerle desteklendiğini hatırlatan Tanman, Türkiye’nin yılda 1 milyar dolar döviz ödememek ve tekstilde dışa bağımlı hala gelmemek için pamuk üreticisini ciddi bir biçimde desteklemesi gerektiğini savunuyor.
Destekleme priminde istikarsızlıkÜretiminin devamı, pamuk çiftçisinin girdi maliyeti ile dünya fiyatı arasındaki farkın telafi edilmesi, tekstilcilerin dünya fiyatlarından hammadde temin etmesi için uygulanan destekleme priminde istikrarsızlık sürüyor. 2001 yılında kütlü pamuğa kilogram başına 7 kuruş olan destekleme primi, 2002’de 8,5 kuruş, 2003’te 9 kuruş olarak ödendi. 2004 yılında destekleme primi, sertifikalı tohum kullananları teşvik amacıyla farklılaştırıldı. Sertifikalı tohum kullananlara daha yüksek prim ödemesine geçildi. Buna göre 2004’te sertifikalı tohum kullananlara 23 kuruş, sertifikasız tohum kullananlara 19 kuruş prim ödemesi yapıldı. 2005’te sertifikalı pamuğa 32 kuruş, sertifikasız olana ise 27 kuruş destekleme primi ödemesi yapıldı. 2006’da ise sertifikasız pamuğa 29 kuruş, sertifikalı pamuğa da 34,8 kuruş destekleme primi ödemesi yapıldı. Verilen destekleme primi, dünya fiyatlan, üretici maliyetlerinden çok o yılın bütçesinin durumuna, hükümetin tarım sektörüne bakışma göre verilmesi ciddi bir istikrarsızlığa neden olmaktadır. Üretimdeki düşüş ve üreticinin pamuktan kaçmasında bu istikrarsızlığın da önemli bir rolü var. Avrupa Birliği üyesi Yunanistan ve İspanya hem girdileri çok daha ucuza kullanıyor hem de Türkiye’deki çiftçinin birkaç kaü daha yüksek destekleme primi alıyor. Bu nedenle orada üretim artarken, Türkiye’de düşüyor. Amerika’nın yılda 4 milyar dolarlık pamuk desteği Dünya Ticaret Örgütü tarafından haksız bulunmasına karşın herhangi bir yaptırım uygulanamıyor. Türkiye’nin pamuk ithal ettiği Amerika ve Yunanistan’da bu destekler devam ettikçe Türk çiftçisinin rekabet etmesi çok zor.
Pamuk Konseyi 7 yıl sonra kurulduİzmir’de 7 yıl önce pamuk sektörünün sorunlarının tartışıldığı toplantıda ilk kez Ulusal Pamuk Konseyi’nin kurulması fikri ortaya atıldı. O toplantıya katılan üretici, sanayici, ihracatçı, borsa ve Tariş yöneticileri kısa zamanda konseyin kurulması için çalışmalara başladı. Sık sık bir araya gelen sektör temsilcileri tüzük çalışmalarını tamamladılar. Ancak bürokratik engellemeler nedeniyle Ulusal Pamuk Konseyi’nin kuruluşu ancak 7 yıl sonra gerçekleşebildi. Sektör, bu süreçte sıkıntılı günler yaşadı. Türkiye’nin pamuk ithalatı her yıl biraz daha arttı. Tekstil ve konfeksiyon sektörü büyük sıkıntılara girdi. Çok sayıda firma sektörden çekildi, bazıları yurtdışına gitti. Konsey o tarihlerde kurulsaydı belki bazı sorunlar bu kadar büyümeden çözüme kavuşturulabilirdi.Merkezi Ankara’da olan Ulusal Pamuk Konseyi’nin ilk Genel Kurulu’na kadar başkanlığını Tariş Pamuk ve Yağlı Tohumlar Birliği Başkanı Basri Özço-ban yapacak. Konsey’in Yönetim Kurulu ise şu isimlerden oluştu: İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi Şeref İyiuyarlar (Başkan Yardımcısı), Çukobirlik Temsilcisi Ömer Özdoğan (Muhasip Üye), Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkam Sabri Ünlü-türk, İzmir Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse, Şanlıurfa Ziraat Odası Başkanı Halil Dolap, Söke Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Bertan Balçık ve üretici Kemal Demirkaya.
Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Basri Özçoban, konseyin öncelikli hedefinin sektörde uzlaşmayı sağlamak olduğunu belirttikten sonra şu bilgileri verdi: “İlk olarak üreticinin pamuktan kaçışını durdurmayı, ekim alanlarını genişletmeyi amaçlıyoruz. İthalat da yapılacaksa bunun tekstilciye ve üreticiye zarar vermeyecek şekilde yapılmasını sağlamak istiyoruz. Sorunlarımızı uzlaşarak çözmek istiyoruz. Menfaat çatışması değil, menfaat birliği sağlamayı amaçlıyoruz. Üyelerimiz arasında çatışmaya izin vermeyeceğiz. Herkes birilerini şikayet ederse kimse sonuç elde edemez. Sektörde üretici, ihracatçı, ithalatçı, çırçıra, borsacı ve konfeksiyoncular olarak bir bütünün parçalarıyız. Ürünümüz az olsa da üreticiler olarak tekstilcinin ve iplikçinin güvencesi olacağız. ABD Ulusal Pamuk Konseyi’ne bir yazı yazarak onların deneyimlerinden yararlanmayı talep ettik. Çünkü, onlar 63 yıldır konsey olarak hizmet veriyor. Amerikan pamuğunun sesi olan bu konsey ile yeni bir oluşum olan Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi olarak uluslararası ilişkiler, stratejik işbirliği ve yönetmelik gibi konularda işbirliği yapmak istiyoruz. Tecrübelerinden ve lobi çalışmalarındaki bilgi birikimlerinden yararlanmayı planlıyoruz. Neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda, bizi kardeş konsey olarak kabul ederek yol göstermelerini amaçlıyoruz. Bu işbirliğinin iki ülkenin pamuk sektörü için yararlı olacağına inanıyoruz.”Ürün konseyi modeli Avrupa Birliği’nden çok Amerika’da yaygın. Türkiye’de pamuk sektöründe, tekstil ve konfeksiyonda olan herkes Amerika Pamuk Konseyi’nin çalışmalarını çok iyi biliyor. Amerikan pamuğunun çıkarlarını savunmak için ne tür çalışmalar yapıldığı ortada. Yeni kurulan Ulusal Pamuk Konseyi’nin, Amerika Pamuk Konseyi çalışmalarını çok iyi inceleyerek buradan ders çıkarması sektöre ciddi katkı sağlayacaktır.
Küresel ısınmanın etkileriKüresel ısınma ve buna bağlı olarak yaşanan kuraklık bir çok tarım ürününde olduğu gibi pamuk üretimini de tehdit ediyor. Özellikle 2007 üretim yılında Türkiye’de, pamuk rekoltesinin sadece kuraklık ve aşırı sıcaklar nedeniyle yaklaşık yüzde 20 oranında gerilemesi bekleniyor. Kuraklığın pamuk üretim bölgesi olan Ege, Akdeniz ve Güneydoğu’- da etkili olması gelecek açısından da endişe verici. Uzmanlara göre önümüzdeki yıllarda bu bölgelerde küresel ısınmanın etkileri artarak devam edecek. Gerekli önlemler alınmadığı taktirde, pamuk üretimi büyük bir çöküş yaşayabilir. Yerli üretimin daha da azalması tekstil sektörünü ithalata yönlendirecek. Türkiye en çok istihdam yaratan, en çok ihracat yapan sektörlerinden biri olan tekstil ve konfeksiyonda tamamen dışa bağımlı olacak. Ancak, ithalat da geçmiş yıllardaki gibi kolay ve ucuz olmayacak. Diğer üretici ülkelerde de küresel ısınmanın etkileri görülecek. Bu yıl küresel ısınma nedeniyle 24 milyon 828 bin tonluk dünya pamuk üretiminin 23 milyon tona gerilemesi bekleniyor. Bu nedenle dünyada pamuk fiyatının artması beklenebilir. Bunun anlamı, tekstil sektörünün daha pahalıya hammadde kullanacağı. Genel kanı, Türkiye’nin pamukta daha fazla dışa bağımlı hale geleceği ve ithalatın bu yıl 1 milyon tona ulaşabileceği yönünde. Her açıdan zor günlerin yaşanacağı pamuk sektöründe tehlike çanları çalıyor. Çok ciddi önlemlerin alınması kaçınılmaz hale geldi. Teknoloji yoğun üretimin yara sıra, özellikle sulamada damla sulama yöntemine hızla geçilmesi ve kuraklığa dayanıklı türlerin geliştirilmesi gerekiyor. Çiftçiye verilen destekleme priminin çiftçi maliyeti ile dünya fiyatı arasındaki fark kadar olması gerekir. Aynca girdi destelerinin daha etkin uygulanması rekabet gücünü artıracak bir başka önlem olacaktır. Pamuk üretimine yapılacak bu destekler sadece çiftçiye değil, pamuğu hammadde olarak kullanan bütün sektörlere verilmiş destekler olarak kabul edilmeli.Yaşanan bütün bu gelişmeler, ortaya çıkan veriler artık, “parayı verir, ithal ederim” döneminin yavaş yavaş kapanacağını gösteriyor. Yeniden “kendi kendine yeterlilik” öne çıkıyor. Bunun için pamuk sektöründe her zamankinden daha çok uzlaşmaya ve ortak akla ihtiyaç var. Çünkü, yarın çok geç olabilir. [Tekstil İşveren Dergisi, 20 Ağustos 2007]
Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar