Hayvancılıkta istikrarlı büyümenin geleceği…

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Hayvancılıkta istikrarlı büyümenin geleceği…

21 Şubat 2007

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Şub 21, 2007

Son 10 yılın en istikrarlı büyüyen sektörlerinden birisi hayvancılık. Tarım sektörü içerisinde en iyi durumda olan kesim hayvancılıkla uğraşanlar.Verilen destekler,yapılan yatırımlarla sektörde çok olumlu gelişmeler sağlandı.
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği,1095 hayvancılık işletmesinin 1998’den bugüne kadar olan gelişimini inceledi. İşletmelerin çok büyük bölümü bu dönemde yüzde 200 ile yüzde 300 oranında büyüme kaydetti. Yaklaşık 10 yıl önce 10 ile 15 baş hayvana sahip bu işletmelerin bugün 35-40 baş işletmeye ulaşması sektördeki büyüme ve istikrarı gösteriyor.
Sektöre teknoloji olarak da önemli yatırımlar yapıldı. Bir çok kooperatif sağım makineleri,süt soğutma tankı yatırımları ile sütte kalite ve verimliliği artırdı.
Bu dönemde bir çok yeni yatırım da yapıldı. Daha önce hayvancılıkla ilgisi olmayan,sektörle ilk kez tanışan girişimciler büyük işletmeler kurdular.
Organik üretim bu dönemde başladı.Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri olan Doğan Grubu,organik üretim için hayvancılığa ciddi yatırım yaparak öncü oldu.
Islah çalışmaları,yem bitkilerinin üretimi, suni tohumlama ve daha bir çok konuda olumlu gelişmeler kaydedildi.
Küçükbaş hayvancılık konusunda önemli adımlar atıldı.
Özetle, hayvancılık sektörü çok istikrarlı bir büyüme sürecine girdi. Bu süreç devam edebilirse yakın gelecekte Türkiye, hayvancılıkta dünyanın sayılı ülkelerinden birisi olabilir.
Fakat, sanki bütün bu olumlu gelişmelerden rahatsızlık duyan birileri var.
Adeta,üreticinin güçlenmesi,işletmelerin büyümesi, üretimin artması engellenmek isteniyor.
Yerli sanayiinin büyümesi,yeni yatırımların yapılması bazılarının uykusunu kaçırıyor.
Sanki gizli bir el hayvancılığı çökertmek istiyor. İstikrarlı büyümeyi tersine çevirmek için çaba gösteriyor.
Siyasi iktidar da bu çabaya bilerek veya bilmeyerek destek oluyor. Bir yandan sektöre ciddi destekler sağlıyor,diğer tarafta sektörü tedirgin eden,istikrarı bozan uygulamalara imza atıyor.
Süt destekleme primi konusunda sergilenen siyasi tutum hayvancılıktaki istikrarlı gelişmeyi bozan,sektördeki örgütleri birbirine düşüren bir uygulama haline geldi.
Hayvancılığın gelişmesi ve daha kaliteli süt üretiminin desteklenmesi amacıyla devlet, süt üreticisine yılda yaklaşık 300 milyon YTL süt destekleme primi ödeniyor. Destekleme priminin temel amaçlarından birisi üretimi kayıt altına almaktır. Bunu sağlamak için üreticinin bir kooperatife veya üretici birliğine üye olması ve ürettiği sütün kayda geçirilmesi gerekiyor. Yıllardan beri bunu Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ve köy kalkınma kooperatifleri (Köy-Koop) yapıyordu. Özellikle Damızlık Sığır yetiştiricileri Birliği’nin Avrupa’daki bir çok ülkeden daha ileri bir kayıt sistemi var.Destekleme primlerinin ödenmesinde hiçbir sorun yaşanmazken, hükümet önce bu birliği ele geçirmeye çalıştı. Bunu başaramayınca,hükümet yanlısı birlikler kurma yoluna gitti. Süt Üretici Birlikleri ve Hayvancılık Kooperatifleri kuruldu. Yapılan yasal düzenleme ile hiçbir altyapısı olmayan bu birliklere de süt destekleme primi dağıtma görevi verildi. Köy-Koop dışlandı. Üreticinin tepkisi ve Köy-Koop’un yasal yollara başvurması üzerine geri adım atıldı. Ortada hiç bir sorun yokken, tamamen siyasi bir kararla 4 farklı birlik süt destekleme primi konusunda karşı karşıya getirildi. Üretici tedirgin ve süt destekleme primi konusundaki bu kavganın sektöre zarar vereceği endişesini yaşıyor.
Bir başka siyasi oyun küçükbaş hayvancılıkta oynanıyor. Küçükbaş hayvancılığın gelişmesi için çok ciddi destekler verildi.Ülke genelinde üretici örgütlenmesine gidildi ve 32 ilde Koyun ve Keçi Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği kuruldu. Bu birlikler bir araya gelerek Merkez Birliği’ni kurdular. Amaçları ülkede küçükbaş hayvancılığın gelişmesini sağlayarak et ve süt üretimini artırmak,tüketicinin bu ürünleri daha ucuza tüketmesini sağlamaktı.
Avrupa Birliği’nin özellikle koyun etinde ciddi açıkları var. Bunu Türkiye’den karşılamak için çalışmalar başlatıldı. Küçükbaş hayvancılık yeniden ülkenin gündemine girdi. Her şey yolunda giderken siyaset yine devreye girdi.Koyun ve Keçi Damızlık Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin genel kurulu çok tartışmalı bir biçimde yapılarak,hükümet mensubu bir milletvekilinin kardeşi başkanlığa getirildi. Üreticiler şaşkın ve tedirgin.
Siyasetin sektördeki etkileri bununla sınırlı değil. AKP Hükümeti döneminde başlatılan “Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi” kapsamında kooperatifler aracılığıyla fakir üreticilere ikişer inek dağıtılıyor. Bu tamamen siyasi bir uygulama.Milletvekilleri kendi illerinde inek dağıtılması için adeta yarışıyorlar.
Fakat ilginç tarafı kime sorsanız herkes bu projeye karşı olduğunu söylüyor. Tarım Bakanı Mehdi Eker ile yaptığımız söyleşide bu projeye karşı olduğunu söylemişti. Ama proje uygulanmaya devam ediliyor.
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, süt sanayicisi,üretici örgütleri, bürokratlar kiminle konuşsak herkes “ben bu projeye karşıyım” diyor. Fakat proje kapsamında hayvan dağıtımı sürüyor. Ülke kaynaklarının tamamen siyasi amaçlarla kullanıldığı bu projeyi kim ve hangi amaçla uyguluyor?
Binlerce hayvan amaç dışı dağıtılırken,gerçek girişimci hayvan bulamamaktan şikayetçi. Bu nedenle üreticiyi tedirgin eden,yatırımcıyı endişelendiren hayvan ithalatı ülke gündeminden düşmüyor.
Daha da ilginç olanı,Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, üreticinin örgütü olan Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği hayvan ithalatı için lobi faaliyetlerinin sözcülüğünü yapıyor.
Yatırım yapmak isteyen ve hayvan bulamadığını iddia eden girişimcinin ithalat için baskı yapması,lobi yapması doğal karşılanabilir. Fakat bir ülkenin Tarım Bakanı, müsteşarı,bürokratı, üretici kuruluşu kendi üreticisine zarar vereceğini bile bile ithalatı savunabilir mi?
Böyle yaklaşım,Türkiye’de ıslah çalışmalarını başlatırken, ithalatçı olmayı değil, ihracatçı olma hedefini koyan Atatürk’e saygısızlıktır.
Siyasetin sektörde üretici ile sanayiciyi karşı karşıya getirdiği son proje,”Sözleşmeli Damızlık Süt Sığırcılığı Projesi” oldu.
Bu proje ile sözleşmeli süt üretimi hedefleniyor.Fakat, proje , üretimi yapacak üreticilerden, üretici örgütlerinden gizleniyor.Ankara’ya süt sanayicileri davet ediliyor,Tarım Bakanlığının en üst düzeydeki bürokratları ile proje tartışılıyor.
Bu toplantıyı haber yapmak istediğimizde “proje daha tartışılıyor,olgunlaşınca Başbakan açıklayacak” deniliyor. Üretici örgütlerinin neden toplantılara çağrılmadığını sorunca bir telaş başlıyor. Üretici örgütleri hemen toplantıya çağrılıyor. Bakanlık katılımı bu kez çok alt düzeyde oldu.Pazartesi yapılan toplantıda üretici örgütleri sözleşmeli süt sığırcılığına karşı olduklarını dile getirdiler. Fakat bu kez toplantıda sanayiciler yoktu.Şimdi bakanlık sözleşmeli üretim isteyen sanayicilerle,istemeyen üreticiler arasında bir tercih yapacak. Hangi yönde karar verirse versin, yeni bir tartışmaya yeni bir kavgaya neden olacak.
Oysa, sektördeki büyüme ve istikrarın devamı için kavgaya değil,siyaset üstü politikaya ve üretici ile sanayicinin birlikteliğine ihtiyaç var.
(21.2.2007)

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

Hayvancılık: İlişkili Diğer Makaleler

En Son Yayınlanan Makaleler