Tarımdaki sorunların İzmir Tarım Fuarı’na yansıması

Tarımdaki sorunların İzmir Tarım Fuarı’na yansıması

30 Haziran 2021

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Şub 22, 2024

Koronavirüs salgını yaşamın her alanını etkiledi. Uluslararası toplantı, organizasyonlar, ulusal ve uluslararası düzeyde fuarlar yaklaşık 2 yıl yapılamadı.

Salgınla mücadele kapsamında yoğun olarak aşılama programı sürüyor. Geçen sene olduğu gibi turizm sezonu başlarken bir çok kısıtlama, yasak kaldırıldı. Normalleşme süreci başladı.

Bu süreçte, İzmir’de 23- 27 Haziran tarihlerinde 16. Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı yapıldı. Pandemi devam ederken böyle bir fuarın düzenlenmesi çok tartışıldı. Vaka sayısının yüksek seyrettiğini, ülkenin dört bir yanından insanları kapalı fuar alanına toplamanın riskine dikkat çekenler oldu. Yasakların kalktığını, tarımın zaten zor bir dönemden geçtiğini, fuarın bir canlanma getireceğini ifade edenler de.

Açılış günü dahil 3 gün fuardaydım. Bir çok çiftçi, ziyaretçi, katılımcı, yönetici, kooperatif, birlik, oda başkanı ile konuştum. Edindiğim izlenim ve bilgileri iki grupta toplayabiliriz.

Birincisi, geçmiş yıllardaki fuarlarla karşılaştırma yapanlar elbette hayal kırıklığına uğradıklarını ifade etti. Katılımcı sayısı geçmiş yıllara göre çok düşüktü. İzmir fuar alanında 4 büyük hol(sergileme alanı) var. Daha önce 4 holün tamamı dolar, dışarıya taşardı. Fuara katılmak isteyenler yer bulmakta sorun yaşardı. Bu sene sadece iki holde katılımcılar vardı. Bir çok büyük firma, marka fuara katılmadı. Etkinlikler de doğal olarak çok sınırlıydı.

İkincisi, fuarı pandemi koşullarında değerlendirenler. Bütün zor şartlara rağmen bu kadar katılımcının olmasını büyük başarı olarak görenler de var. Geçmiş yıllara göre ziyaretçi sayısında da bir düşüş vardı. Bu da normal. Ama gelen ziyaretçilerin ilgili olduğunu ve daha verimli çalışmalar yaptıklarını belirtenler oldu.

Ziyaretçiler yeniden fuara kavuşmanın heyecanını yaşadı

Benim de konuştuğum çiftçiler, ziyaretçiler, katılımcılar yeniden fuara kavuşmanın ve yüz yüze konuşmanın, iş yapmanın heyecanını yaşadı. Türkiye’nin hemen her bölgesinden ziyaretçiler vardı. Antakya, Adana, Trakya’nın değişik illerinden, Tokat, Konya, Sivas, Manisa, Aydın, Denizli, Afyon ve daha bir çok ilden ziyaretçiler vardı.

Dikkat çekici bir başka izlenimim ise, gelen ziyaretçilerin çoğunluğunun kırsaldaki nüfusa oranla genç olması. Bir çoğu, 25 ile 50 yaş arasındaydı. Sanırım bunun iki nedeni var. Pandemi döneminde tarımsal üretime olan ilginin artması. Bir arayışın sonucunda fuara gelenler çoğunluktaydı. Sohbetlerimizde, tarımsal üretim yapmak için kırsala dönmek isteyen, üniversite sonrası ailesine ait arazilerde tarım yapmak isteyen öğrenciler. Bu aynı zamanda tarım konusundaki potansiyelimizin de gücünü gösteriyor.

Fuara katılmayan ama ziyaretçi olarak gelen bir çok firma temsilcisi, yöneticisi de vardı. Yurt dışından katılımcılar vardı. Polonya, Katar gibi katılımcıların yanı sıra Afrika’dan, Orta Doğu’dan ziyaretçiler. İlk iki gün dikkat çekiyordu.

Hayvancılık, kuraklık ve yüksek girdi fiyatları

Fuar süresince en çok konuşulan konular arasında tartışmasız ilk sırada hayvancılık vardı. Sonra, kuraklık ve girdi fiyatları her konuşmanın konusu oldu. Kuraklığın etkisi ile artan yem fiyatları, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin hasat devam ederken arpa ve buğday ithalatı için ihale açması, çiftçinin ürettiği çiğ süt ve karkas et fiyatının artmaması değişmeyen gündem konuları oldu.

İlk kez bir çok çiftçiden; “Bizim üretmemizi istemiyorlar. Bu işi bırakacağız. Daha fazla sürdüremem. Kurban geliyor, satabilirsek hayvanları satıp çıkacağız” sözlerini bu kadar çok duydum. İlk kez, bilmem kaç yıldır bu işi yaptıklarını ama hiç bu kadar kötü bir dönem yaşanmadığını dile getirenlerin de sayısı hiç de az değildi.

Çiftçi çıkış yolu arıyor

Tarımda yaşananlara politik, parti penceresinden olumlu veya olumsuz bakanları bir kenara bırakıyorum. Eli taşın altında olan, üretim yapan, emek harcayan, ter döken çiftçiler, üreticiler, büyük çiftlik sahipleri de dahil gerçekten tarımda büyük bir sıkıntı olduğunu açık açık ifade ediyor. Bu zorlu süreçten nasıl çıkılacağı konusunda bir çıkış yolu arıyorlar. Fakat, ne yazık ki umutlu değiller.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli fuarın ikinci günü yapılan açılıştaki konuşmasında artık herkesin ezberlediği, bırakın çıkış yolunu göstermeyi umutsuzluğu daha da artıran, moralleri bozan bir konuşma yaptı. “Tarımda Avrupa’da birinciyiz, küçükbaş hayvancılıkta birinciyiz. Tarımsal hasılamızı şu kadar artırdık.” sözleri hepsi doğru da olsa üretici yaşadıklarına bakıyor.

Son bir yılda girdi fiyatları gübrede yüzde 100, yem fiyatları en az yüzde 70 artarken, kuraklıktan zararı yüzde 70-80’ni bulan çiftçiler varken ve buna çare üretilemezken Avrupa’da birinci olmanın onlar için bir anlamı yok. Samanın tonu olmuş 1200 lira. Arpanın 2 bin 800 liralara dayanmış, gübre fiyatları ikiye, üçe katlanmışken promterdan(camdan) akan yazıları okumak çiftçinin derdine çare olmuyor.

Neler yapılmalı?

Öncelikle tarım sektörü gerçekten de son yılların en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Hayvancılıkta büyük bir çıkmazın içindeyiz. Yapılması gereken hızla durum tespiti yaparak, üreticinin yaşadığı sorunlara çözüm bulmaktır. Girdi fiyatlarındaki artışı durdurmak için vergileri kaldırıp acil nakit desteği sağlanmalı. Kuraklıktan zarar gören çiftçinin dekara 100 liraya kadar değil, zararı neyse hemen karşılanmalı. Üretime devam edebilmesi için tohum ve girdi desteği sağlanmalı. Çiğ süt fiyatı pariteye uygun olarak hemen artırılmalı. Tüketicinin zarar görmemesi için aradaki fark prim olarak ödenmeli. Bu süreç atlatıldıktan sonra, orta ve uzun vadeli ulusal bir tarım politikası belirlenerek uygulanmalı.

Özetle, tarımda yaşananlar ayna tutulmuşçasına İzmir Tarım Fuarı’na da yansıdı. Tarımda olağanüstü bir yıl yaşanıyor. Buradan çıkabilmek için olağanüstü destekler sağlanmalı.

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

En Son Yayınlanan Makaleler