Tarımda Milli Birlik Projesi, Anayasaya aykırı iddiası

·

25 Nisan 2019

·

Bu haberde ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Tarımda Milli Birlik Projesi, Anayasaya aykırı iddiası

25 Nisan 2019

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Haber

Güncelleme: Şub 20, 2024

Tarımda Milli Birlik Projesi Anayasaya aykırı iddiası

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin özel bir şirkete hazırlattığı “Tarımda Milli Birlik Projesi’ne tepkiler büyüyor. En sert tepkiyi ise Türkiye Tohumcular Birliği ve alt birlikleri gösterdi.

Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve alt birlikleri adına yapılan açıklamada: hazırlanan projenin anayasaya aykırı olduğu belirtilerek “Tarım, en az savuma sanayi kadar önemlidir. Tarım milli egemenlik demektir. .Milli egemenlik devredilemez.” denildi.

Açıklamada, Tarımda Milli Birlik Projesi ile Türkiye’nin tarımsal üretim yapısının, Tarım ve Orman Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatının, Kamu İktisadi Teşekküllerinin, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve diğer kooperatif ve birliklerin yapısının tümüyle değiştirilmesi öngörüldüğü ifade edilerek şu bilgilere yer verildi:” Ayrıca bünyesinde Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatını, Tarım Kredi Kooperatiflerini, Orman Genel Müdürlüğünü, Ormancılık ve Su Ürünleri Kooperatiflerini barındıran Milli Birlik Kooperatifinin ve Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte tarımsal KİT’ler ve yabancı sermayeli özel sektörün de ortak olabileceği Semerat isimli bir holding kurulması planlanmaktadır.”

Anayasanın hangi maddelerine aykırı?

Tarımda Milli Birlik Projesi ile gerçekleştirilmesi planlanan yapılanmanın Anayasaya aykırı olduğu iddia edilen açıklamada aykırılıkla ilgili maddeler şöyle sıralandı:

— Anayasanın 123. Maddesinde belirtilen idarenin bütünlüğü ve merkezden yönetimi kuralını ihlal etmektedir. Bakanlığın il ve ilçe teşkilatları kooperatif çatısı altında kademeli bölümlere ayrılarak yönetim ilkesi ortadan kaldırılmıştır.

— Anayasanın 128. Maddesinde belirtilen genel idare esaslarına göre yürütme ve kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi ilkesi, bahse konu görevlerin kooperatif ve holding yapılanmasına devredilmesiyle ihlal edilmektedir.

— Anayasanın 165. Maddesinde zikredilen kamu kuruluş ve ortaklıklarının TBMM’de denetlenmesi ilkesi, KİT’lerin ve kamu yararına çalışan kooperatiflerin holding bünyesine alınmasıyla ihlal edilmektedir.

— Anayasanın 171. Maddesinde ifadesini bulan milli ekonominin yararları dikkate alınarak kooperatifçiliğin geliştirilmesi ilkesi, kooperatiflerin holding bünyesine alınarak kâr amaçlı çalıştırılacak hale getirilmesiyle ihlal edilmektedir.

Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve alt birliklerinin Tarımda Milli Birlik Projesi ile ilgili açıklamaları ve eleştirileri özetle şöyle:

Proje sektörün bilgisi dışında hazırlandı

TÜRKTOB olarak yönetişimi demokratikleşme doğrultusunda çok önemli olanaklar sağlayan bir model olarak görüyoruz. Tepeden inmeci bir yönetim yapılanması yerine, “yatay ilişkiler temelinde yükselen”, “tabana dayalı”, “katılımcı” ve “şeffaf” bir anlayışla hazırlanacak dönüşüm politikalarının ülke gerçeklerine daha uygun ve uygulanabilir olacağına inanıyoruz.

Planlanan yeni yapılanmada tarım sektöründe faaliyet gösteren sivil toplum ve meslek örgütlerinin (STK) büyük bölümünün konumunun belli olmamasından ve yaptığımız görüşmelerden de anlıyoruz ki; bu yeni çalışma çiftçi ve meslek örgütleri ile kamu dahil olmak üzere ilgili paydaşlara danışılmadan, teknik konularda ise uzmanların analizlerine başvurulmadan hazırlanmıştır.

‘’Tohumdan sofraya yönetilebilir, planlanabilir, hakkaniyetli değer zinciri’’ oluşturmak savıyla kurgulanan planın hazırlandığı masada tarımsal üretimin temelini oluşturan tohumculuk sektörünün özel kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslek örgütü olan Birliğimizin olmamasını yadırgıyor, o masada kimlerin olduğunu da merak ediyoruz.

Çiftçi, tarım ve gıda sektörü sorunların kaynağı gösteriliyor

Vurgulandığı gibi projede yapılması düşünülen yapısal reformların gerekçeleri; israf ve verimsizlik, gıda enflasyonu, maliyetler ve adaletsizlik ana başlıklarıyla sıralanmıştır.

Öncelikle ifade edilmelidir ki; yeni projede başta çiftçimiz olmak üzere, tarım ve gıda sektörünün tamamı ve ilişkili tüm kurum ve yapılar haksız bir şekilde sorunların kaynağı olarak gösterilmektedir.

Cumhuriyetten önce 1920 yılında İktisat Vekaleti, 1924 yılında ise Ziraat Vekaleti olarak yapılanan bugünkü adıyla Tarım ve Orman Bakanlığının bir asır boyunca yaptığı hizmetler yok sayılmakta, kurumsal kapasitesi ve tüm birikimleri bir anda devredilmek istenmektedir.

Tohumculuk sektörü vurguncu değil

Bitkisel üretimde verim ve kaliteyi doğrudan etkileyen faktörlerden en önemlilerinden biri de tohumluktur. Dolayısıyla verimsizlik sorununun çözümü sertifikalı tohumluk ve diğer kaliteli bitkisel üretim materyallerinin kullanımından geçmektedir.

TÜRKTOB’un kurulduğu 2008 yılında 289 bin ton olan sertifikalı tohum üretimi 2018 yılı itibarıyla 1 milyon 60 bin tona yaklaşmıştır. Üretim miktarlarındaki artışlar diğer bitki üretim materyallerinde de görülmüş olup 2018 yılında 104,3 milyon adet meyve fidanı, 2,2 milyon adet asma fidanı, 82 milyon adet çilek fidesi, 4 milyar adet sebze fidesi ve 1,7 milyar adet süs bitkisi üretilmiştir.

Üreticimiz için tohumluk maliyetleri sertifikalı tohumluk kullanım oranlarını etkileyen faktörlerden biridir. Ancak unutmamak gerekir ki; tarımsal üretim maliyetleri içinde tohumluğun payı %5-10 oranındadır. Tüm tarım ürünlerinde olduğu gibi son dönemde tohumluk üretim maliyetleri de artmış ancak tohumculuk sektörü kendi maliyetlerindeki artışı tohumluk satış fiyatlarına yansıtmamıştır. Hatta zararına satışlar söz konusu olmuştur.

Tüm bu gerçeklere rağmen söz konusu projede üretim ve dağıtımının tamamını yerli ve milli firmalarımızın yaptığı hububat tohumluğunda fiyatların spekülasyonla yükseltildiğinin ifade edilmesi düşündürücüdür. Tohumculuk sektörü vurguncu değildir, olmayacaktır.

Gıda enflasyonunun nedeni plansızlık ve yüksek maliyetler

Ülkemizde ürün planlaması gerektiği gibi yapılamamakta, üretim kararları genel olarak bir önceki yılda oluşan ürün fiyatlarına ve/veya alışkanlıklara göre verilmektedir. Bunun sonucu olarak bazı ürünlerde arz fazlası yaşanabilirken, bazı ürünlerde ithalatçı konuma gelinmektedir. Gıda enflasyonunu tetikleyen en önemli unsur plansız üretim ve artan lojistik maliyetleridir.

İthalat ve fiyat artışı sürecek

Söz konusu yeni planda tarımsal üretim maliyetlerinin yüksekliği sadece küçük ölçekli işletmelerin ekonomik üretim yapamamasına bağlanmıştır. Ancak bilindiği üzere üretim maliyetlerini artıran asıl unsur tarımsal girdilerin ham maddelerinin yurt dışından döviz karşılığı temin edilmesi ve son dönemde döviz kurlarının yükselmesidir.

Üretimde kullanılan mazotun litre fiyatı bir önceki yıla göre 2018 yılında %23, enerji maliyetleri %19, DAP gübresi %63, üre gübresi %69, tarım ilaçları %70 oranında artmıştır. Tarımsal girdi ham maddelerin yurt içinde üretilmesinin teşvik edilmesinin yanında kısa dönemde tarımsal girdilere verilen desteklerin artırılması elzemdir.

Bu rakamlarla birlikte tüm tarım ürünlerinde ekim alanların daralması, üretim azalması ve nüfus artışı birlikte değerlendirildiğinde ithalatın ve fiyat artışlarının devam edeceğini söylemek zor değildir.

Bakandan bakana değişen politikalar

Ülkemizde gıda, tarım ve hayvancılık alanında özellikle 1980’li yıllardan sonra kronikleşen yapısal sorunlar olduğu bilinmektedir. Ancak bu sorunların çözümü için yıllardır ‘sonuç odaklı’ ve ‘uzun soluklu’ tarımsal politikalar ve projeler yerine bir bakandan diğer bakana değişen geçici stratejiler uygulanmaya çalışılmıştır. Katma değerin hakkaniyetli dağıtılmamasının nedenini asıl burada aramak gerekmektedir.

Kooperatifler ve üyeleri bir holdinge mahkum edilecek

Yeni projede bünyesinde Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatını, Tarım Kredi Kooperatiflerini, Orman Genel Müdürlüğünü, Ormancılık ve Su Ürünleri Kooperatiflerini barındıran Milli Birlik Kooperatifi kurulması planlanmıştır.

Kooperatiflerin, dolayısıyla üyelerinin projede öngörüldüğü gibi Milli Birlik Kooperatifi bünyesinde holding yapısına zorunlu olarak girmesi, çiftçilerin girdi temininden ürün satışına kadar her aşamada adından da anlaşılacağı gibi sadece kâr amacı güdecek çok güçlü Semerat Holding’e mahkûm olması, kooperatiflerin ve aile çiftçiliğinin yok olması demektir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘’ Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zekâ ve maharetleri birleştirmektir. Yoksa bir zayıf ile bir kuvvetlinin birleşmesinden bahsetmiyorum. Birleşmenin böylesi zayıf olanın kuvvetliye esir olması demektir.’’ sözü unutulmamalıdır.

Bakanlığın taşra teşkilatının özel sektöre bırakılması kaos yaratır

Projede Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatının lağvedilerek, Milli Birlik Kooperatifine devredilmesi öngörülmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığının, taşra teşkilatı olmayan, icra kontrol ve denetim olanakları Semerat Holding vasıtasıyla özel sektörün kontrolüne verilmiş zayıf bir yapı haline gelmesi en büyük çekincelerimizden bir diğeridir.

Bunun yanında çalışma alanları, teşkilat ve personel yapıları, mevzuatları, kültür ve gelenekleri çok farklı olan kurumların tek çatı altında birleştirilmesinin bu kurumların fonksiyonlarını azaltabileceği ve bir kaos ortamına yol açabileceği de unutulmamalıdır.

Örneğin Tarım ve Orman Bakanlığının en etkin yapılarından olan Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) ile Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (TİGEM) birleşmesi her iki kurumun da güçlerinin yok olması sonucunu doğurabilecektir.

Tarım ve Orman Bakanlığının önemli fonksiyonlarının (planlama, desteklemeler, denetim, araştırma – geliştirme vb.) başka yapılara devredilerek azaltılmasının doğuracağı olumsuz sonuçların geri dönüşü olmayacaktır.

Ayrıca Türkiye 12 bölgeye ayrılmış, bu bölgelerde yine kendi içinde bölünmüştür. Bu bölünmelerin hangi kıstaslara göre yapıldığının kamuoyuna açıklanması gerekmektedir.

Yabancı sermaye hakimiyeti milli çıkarlara aykırı

Projede Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte tarımsal KİT’ler ve özel sektörün de ortak olacağı Semerat isimli bir holding kurulması planlanmaktadır.

Holdinge ortak olacak özel sektör kuruluşlarının sermaye yapıları hayati bir konudur. Yabancı sermayenin hâkim olacağı bir yapının milli çıkarlarımızı geri döndürülemez şekilde zedeleyeceği tarafımızca değerlendirilmektedir.

Ayrıca şu anda projede yer almasa bile PANKOBİRLİK, TRAKYABİRLİK, MARMARABİRLİK, FİSKOBİRLİK, TARİŞ gibi tarım satış kooperatiflerinin de bu yapının içinde yer almak zorunda kalacağı görülmelidir.

Projenin genel yapısı düşünüldüğünde tarımsal desteklerin de Semerat Holding’in kontrolünde olacak Milli Birlik Kooperatifi tarafından dağıtılacağı anlaşılmaktadır.

Özetle; girdi temininden, ürün satışına, finansa kaynaklarının kullanımından, dış ticarete kadar tek söz sahibi dev bir tekel olacak Semerat Holding’in, ortakları arasında yer alacak yabancı sermayeli şirketlerin çıkarlarına göre hareket edeceğini söylemek gerçek dışı bir varsayım olmayacaktır.

Söz konusu holdingi kim yönetecekse ülkemizin tarım ve gıda sektörüne tamamen hükmedeceği ihtimal dışında tutulmamalıdır.

Bu haber ile ilgili yapılan yorumlar

Güncel: İlişkili Diğer Haberler

En Son Yayınlanan Makaleler