Et ithalatı “besiciliği bitirecek” endişesi

·

08 Kasım 2010

·

Bu haberde ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Et ithalatı “besiciliği bitirecek” endişesi

08 Kasım 2010

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Haber

Güncelleme: Şub 20, 2024

Hükümetin et fiyatını kontrol altına alabilmek için başlattığı canlı hayvan ve et ithalatı besicilerin korkulu rüyası oldu. Pek çok besi işletmesi sattığı hayvanın yerine yenisini koyamazken, et ithalatının besiciliği bitireceği endişesi yaşanıyor. Besiciler çözüm olarak et ithalatı yerine besilik hayvan ithalatı yapılmasını istiyor.
Türkiye’nin en büyük besi işletmelerinden Banvit, gazete ilanı ile besicilikteki tehlikeye dikkat çekti. İlanda, kesilmiş et ithal edilmemesi vurgulanırken “Ülkemize giren her ton ithal et, Türk besicisini yatırımdan caydırmaktadır” uyarısı yapıldı.
Ali Ekber YILDIRIM
İZMİR-  Et fiyatlarının düşürmek amacıyla hükümetin canlı hayvan ve et ithalatına izin vermesi besiciliği tehdit ediyor. Pek çok besi işletmesi ithal et nedeniyle yatırım yapmaktan çekiniyor. İşletmeler kesime götürdükleri hayvanın yerine yenisini koyamıyor. Sektörde, ithalatın devam etmesi durumunda besiciliğin biteceği endişesi yaşanıyor.
Besicilerin yaşadığı endişeyi, Türkiye’nin en büyük besi işletmelerinden Banvit, gazete ilanları ile duyurdu. Banvit’in gazetelere verdiği ilanda Türkiye’ye giren ithal etin besicileri yatırımdan caydırdığına dikkat çekiliyor. İlanda et ithalatı yerine besilik hayvan ithal edilmesi önerildi.
Besicilerin isyanını gazete ilanı ile kamuoyuna duyuran ve yetkilileri uyaran Banvit A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Görener, DÜNYA’nın soruları üzerine, Tarım Bakanlığı’nın et krizi konusunda en başında yanlış yaptığını ve bu yanlışta ısrar ettiğini söyledi. Görener: “En başında yanlış adım atıldı. ‘Türkiye’nin yeterli hayvanı var’ denildi. Oysa bilgi aldıkları yerde, işin kaynağında  yanlışlar yapıldı. Türkiye’nin nüfusu artıyor. Kişi başına geliri artıyor. Fakat hayvan varlığının artması bir yana azalıyor. Biz bunu söylerken Türkiye İstatistik Kurumu verilerine dayanarak söylüyoruz. Bakın, 1991’de Türkiye’nin büyükbaş hayvan sayısı 12.3 milyon baş. Bu 2009 sonu itibariyle 10.8 milyona gerilemiş. Sağmal inek sayısı aynı dönemde 6.1 milyon baştan 4.1 milyon başa inmiş. Ülke nüfusu 57.3 milyondan 72.5 milyona ulaşmış. Kişi başına gelir aynı dönemde 2 bin 621 dolardan 8 bin 578 dolara ulaşmış.
Kırmızı et talebini belirleyen nüfus ve gelir artarken, et arzını belirleyen hayvan varlığı büyük oranda düşüyor. Sağmal hayvan sayısındaki  azalma sonuçta besi materyali arzını da kısmaktadır. Arz azalırken talebin artması her zaman fiyatları yukarı çeker. Dolayısıyla zamanında önlem alınmaması bugün yaşanan krizi doğurmuştur.” dedi.
İkinci ilan “spekülatör” suçlamasına yanıt verecek
Bakanlığın yaptığı en büyük yanlışlardan birisinin de besicileri spekülatörlükle suçlaması olduğunu vurgulayan Ömer Görener, bu konuda da kamuoyunu bilgilendirecek bir ilan vereceklerini söyledi. Besicilerin ‘spekülatör’ olarak adlandırılmasının kabul edilemeyeceğini vurgulayan Görener şunları söyledi: “Spekükatör damgasını sindiremiyorum. Ben her hafta 400-500 hayvan kesiyorum. Bunun yarısını kendi işletmemden yarısını dışarıdan alıyorum. Ben müşterilerime et temin etmek zorundayım.Elimde yok diyemem. Dolayısıyla nasıl spekülatör olabilirim ki? Bugün ülkemizde bir buzağı 1200 lira iken,  Avrupa Birliği’nde bir buzağı 300 liradır. Avrupa’da arpa da,  küspeler de, yem de ülkemize göre daha ucuzdur, Sonuçta orada et daha ucuza mal edilmektedir. Türkiye’de besici 1200 liraya buzağı alırken yem maliyeti bu kadar yüksekken nasıl spekülatör olur. Yapılan yanlışın faturası besiciye çıkarılmak istendiği için, veriler doğru okunmadığı için spekülatörlükle suçlanıyoruz. Türkiye’de 14-15 liraya satılan karkas ette sadece 6 lira buzağının etkisi var. Spekülasyon bunun neresinde?”
Spekülatör ithalatta
Asıl spekülasyonun ithalatta olduğunu belirten Ömer Görener, Et ve Balık Kurumu’nun 1 kilo ithal karkas et satış fiyatının12 lira olduğunu söyledi. Bu fiyat baz alındığında ithal etin çok yüksek karlarla satıldığını ileri süren Görener’in hesabına göre, Avrupa’da bir kilo ön kol karkas et fiyatı 2 ila 2,80 Avro arasında. Buna göre kilogram başına tahmini satın alma fiyatı 2,5 Avro, tahmini nakliye 0,30 Avro, yüzde 30 gümrükleme 0,85 Avro. İthalatçıya bir kilonun maliyeti 3.65 Avro. Bu da 7.30 liraya denk geliyor. Maliyeti 7 lira 30 kuruş olan et yüzde 64 karla 12 liradan satılıyor. Ön kol yerine bütün dana alındığında aynı hesaplama yöntemi ile ithalatçının 1 kilo karkas et maliyeti 9 lira 4 kuruş iken, yüzde 33 kar oranıyla 12 liradan marketlere toptan satılıyor. Asıl spekülatör ithalatla yaratılıyor.
İthalat besiciliği bitirir
Et üretiminin tarla bitkileri üretiminin bir kademe ötesi olduğunu ve Türkiye’de üretilen arpanın, küspenin ve mera bitkilerinin yine Türkiye’de üretilen buzağılara yedirilmesi sonucunda katma değer yaratıldığını hatırlatan Görener, üretim yapılırken istihdamın da arttığına dikkat çekti. Üretimi artırıcı önlemler yerine mevcut uygulamada kesilmiş et, kasaplık canlı hayvan, besi materyali, ve buzağı ithalatı yapıldığını hatırlatan Görener: “Kesilmiş et  ve kasaplık canlı hayvan ithalatı ülkemizin menfaatine değildir.Çünkü, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin maliyet yapıları oldukça farklıdır. Bu farklılık aslında AB’nin daha fazla yağış alması, dolayısıyla meraya dayalı ucuz besicilik yapıldığından değildir. Aslında AB’de de bizdeki gibi yarı entansif besicilik yapılır, mera beslemesi vardır ama besi hayvanlarının asıl ağırlık alımları yedikleri yemler ile olmaktadır. Bugün ülkemizde bir buzağı 1200 lira iken, AB’de bir buzağı 300 liradır. AB’de arpa da,  küspeler de, yem de ülkemize göre daha ucuzdur, sonuçta orada et daha ucuza mal edilmektedir. Dolayısıyla daha ucuz bir maliyet altyapısına sahip ülkelerden kesilmiş et ve kasaplık canlı hayvan düşük veya sıfır gümrük vergisi ile ülkeye giriyorsa bu memleketimizde o üretimi yapanları cezalandırmış olur. Bu alana yatırım azalır, ve sonunda tamamen ithalata bağlı konuma gelirsiniz. Besiciliği bitirirsiniz. Bu nedenle kesilmiş et ve kasaplık canlı hayvan ithalatı acilen durdurulmalı. Besiciliğin ve üretimin devam etmesi, et açığının kapatılması için, buzağı ve besi materyali ithalatı yapılmalı. Kesinlikle kesilmiş et ithal edilmemelidir. İthal edilen her bir ton et, besicileri yatırımdan uzaklaştırır.” diye konuştu.
İthalatın sınırları belirlenmeli
Et fiyatının yükselmemesi ve besiciliğin yaşaması için ithalatın mutlaka sınırlarının çizilmesi gerektiğini anlatan Ömer Görener, çözüm önerilerini şöyle özetledi: “ Ülke et açığı muhakkak buzağı ve/veya besi materyali ithalatı ile dengelenmelidir. Kesinlikle kesilmiş et ithalatı yapılmamalıdır, aksi halde besiciler yatırımdan imtina edeceklerdir. Kasaplık canlı hayvan ithalatı sadece geçici olarak, gerekiyorsa yapılmalıdır.İthalatlarda düz gümrük oranları yerine muhakkak ‘eşik değer’ bazlı gümrükleme yapılmalıdır. Meralar kalıcı inşaat yapmamak ve hayvancılıkta kullanılma kaydı ile 10’ar senelik sürelerle özel sektör tarafından kiralanabilmelidir. Ülkemizde yem bitkilerinin üretimi artırılmalıdır,  pahalı tahıl ve otlar aslında hayvancılığımızın temel sorunudur. AB’nin verdiği sağlık sertifikalarına itibar ederek, ülkemize AB’den devamlı olarak sütçü damızlık akışı sağlanmalı, bir master plan içerisinde sağmal inek sayısı artırılmalıdır. Birlikler ve fabrikalar arasındaki süt ihaleleri aylık veya 3 aylık değil, en az 6 aylık sürelerle yapılmalı, süt fiyatlarında istikrar sağlanmalıdır . Salgın mücadelesinde ihbarlar kolaylaştırılmalı. ŞAP, Brucella, Tuberkuloz acil eylem planları oluşturulup, uygulanması denetlenmelidir. Ette KDV bir müddet yüzde 1’e indirilmelidir.  Kayıt dışılık önlenmeli,  bunun için ayrıca mezbaha ve hayvan pazarları devamlı ve etkin denetim altına alınmalı.”
SETBİR’de ithalatçılar var
Besicilerin yaşadığı sorunlar konusunda Süt ve Et Üreticileri Birliği(SETBİR) ve diğer kuruluşlardan gerekli desteği göremediklerini hatırlatan Görener: “Bugüne kadar kapımızı çalan olmadı. SETBİR çatısı altında da bazı ithalatçılar var. Ben orada kendimi evimde gibi hissetmiyorum. İthalatı fırsat bilip kendi ceplerini memleketin menfaatlerinin önünde tutan insanlar var. Bunlar ucuza ithal edip pahalıya satıyorlar.” dedi
Kesilen hayvanın yerine yenisi konulamıyor
Adana’nın en büyük besi işletmelerinden biri olan Şahbazlar A.Ş’nin İşletme Müdürü Servet Kayalar, kestikleri hayvanın yerine yenisini koyamadıklarını söyledi. Besicilikte temel kuralın kesilen hayvan kadar yeni hayvan alınması olduğunu belirterek: “Bizim işletmemiz 9 bin 200 baş kapasiteli. Ayrıca 1200 baş kapasiteli karantina bölümümüz var. Bin baş sakız ve merinos damızlık koyunumuz var. Fakat şu anda çiftlikte beside sadece 4 bin baş hayvan var. Sattığımızın yerine yenisini koyamıyoruz. Bu besiciliğin durumunu gösteren çok vahim bir tablo. Bin baş hayvanı buradan çıkarırken yerine bin baş koymamız gerekiyor. Ama koyamıyoruz. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şahbaz Avustralya’da hayvan bakmaya gitti. Besicilikten süt hayvancılığına dönme düşüncemiz var. Fakat süt fiyatı da bizi endişelendiriyor.” dedi.
Şahbaz ailesinin 50 yıldan beri hayvancılık yaptığını ve bu işletmeyi de 6 yıl önce kurduğunu hatırlatan Servet Kayalar, şu bilgileri verdi: “Burada çok büyük bir yatırım var. Fakat çiftliğin yarısından fazlası boş. Ailenin kendisine ait ve kiraladığı toplam 3 bin 300 dönüm alanda yem bitkileri üretiliyor. Yılda 20 bin ton mısır silajı, 15 bin ton fiğ, tritikale, 4 bin ton buğday samanı tüketimimiz var. Bölgedeki sanayicilerden yılda 10 bin ton meyve posası alıyoruz. İşletmede 90 kişi çalışıyor. Türkiye’nin 8 bölgesinde bizim adımıza hayvan alımı yapan celepler var. Bir hayvanın maliyeti 6 bin – 6 bin 500 lira.Maliyetin yüzde 65’ini yem oluşturuyor. İşçilik ve elektrik maliyeti yüksek. Bir yandan ithalat yapılıyor. Bu şartlarda besicilik yapmak mümkün değil.”
Hayvancılık planlı bir biçimde yok ediliyor
Aydın Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mehmet Sedat Güngör, ülke hayvancılığının planlı bir biçimde yok edilmek istendiğini belirterek, sadece besiciliğin değil hayvancılığın bütün olarak ithalat tehdidi altında olduğunu söyledi. Kurban bayramı öncesinde Aydın ve yöresinde canlı hayvan kilogram fiyatının 12 liraya kadar düştüğünü hatırlatan Güngör: “ Bugün besiciler isyan etmekte haklı. Çünkü bir yandan ithalat sınırsız bir biçimde devam ediyor. Diğer tarafta yüksek fiyatla buzağı alanlar bayram öncesi düşen fiyatlar nedeniyle ciddi zarara uğrayacaklardır. İthalat içerdeki üretimi bitirir. Biz bu nedenle en başından beri ithalata karşı olduk. Çünkü bu iş kasaplık canlı hayvanla başladı ve besi, karkas et, damızlık ithalatı ile devam ediyor. Süt sanayicileri, bir yandan stoklarımız çok arttı diyor, diğer tarafta damızlık ithalatının tamamen serbest olmasını istiyor. Bu çok çelişkili bir durum. Süt ve süt ürünleri stokları çok yüksek oranda ise damızlık ithal etmek bilinçli olarak ülke hayvancılığını yok etmek olur. Bizim gözlemlediğimiz de bu. Ülke hayvancılığı bilinçli olarak yok ediliyor.”
Piyasaya müdahale edilmeli
Tarım Bakanlığının makro düzeyde piyasaya müdahale edip etmeyeceğine karar vermesi gerektiğini vurgulayan Sedat Güngör: “Bakanlık hedef fiyat, eşik fiyat, müdahale fiyatı ve verilecek destek miktarlarını belirleyerek ilan etmeli. Piyasaya müdahale bu şartlar çerçevesinde olmalı. Hayvancılık yapanlar da buna göre kendi konumlarını gözden geçirir. Önünü görebilir. Biz süt hayvancılığı yapıyorsak sütten para kazanmalıyız. Hayvan alıp satarak para kazanılıyorsa o işte bir yanlışlık var. Bu yanlışın düzeltilmesi lazım. Deniliyor ki, dana fiyatı çok yüksek. Bizde danayı daha düşük fiyata satmak isteriz. Fakat, sütten para kazanamıyoruz. Kazanamayınca danayı besleyip satıyoruz. Danaya verdiğimiz süt ve besleme maliyeti artıyor. Benim danayı ucuza satmam için sütten para kazanmam lazım. Her fırsatta söylediğimiz gibi süt sorunu çözülürse et sorunu da çözülmüş olur. Ama çözüm kontrolsüz bir biçimde düve ithal etmek değildir. Daha önce 100 baş üzeri işletmelere damızlık ithalatına izin verilirken bu sınır 50 başa çekildi.Şimdi 20 baştan hatta sınırsız ithalattan söz ediliyor. Sınırsız damızlık ithalatı iç piyasayı çökertir. Ortada ne et ne de süt kalır.hayvancılık tamamen biter.” görüşünü dile getirdi.
İthal etin maliyeti ve satış fiyatı
Tahmini satın alma fiyatı  :   2,50 €/kg
Tahmini nakliye                :   0,30 €/kg
Gümrükleme yüzde 30           :   0,85 €/kg
İthalatçının maliyeti €       :   3,65 €/kg
İthalatçının maliyeti     :   7,30 TL/kg
EBK fiyatı                         : 12,00 TL/kg
İthalatçı karı (yüzde)              :  64
Avrupa’da ön kol karkas fiyatı* :  2,00 €/kg ila 2,80 €/kg
* European Market Survey, 15.10.2010, sayfa 7

Bütün dana karkas et maliyeti ve satış fiyatı
Tahmini satın alma fiyatı*  :   3,17 €/kg
Tahmini nakliye                :   0,30 €/kg
Gümrükleme %30             :   1,05 €/kg
İthalatçının maliyeti €       :   4,52 €/kg
İthalatçının maliyeti TL    :   9,04 TL/kg
EBK fiyatı                         : 12,00 TL/kg
İthalatçı karı yüzde                 : 33
* AB ortalaması

Kırmızı ette arz ve talebi belirleyen verilerin değişimi

                                                    1991                  2009             Değişim(yüzde)
Büyükbaş hayvan sayısı       12.339.073           10.811.165          – 13
Sağmal inek sayısı                  6.118.997             4.133.148          – 33
Türkiye nüfusu                      57.305.000           72.561.312            27
Kişi başı gelir(ABD doları)     2.621                   8.578                  227
Kaynak: TÜİK

Bu haber ile ilgili yapılan yorumlar

  1. Haşmet Gönlübol 8 Kasım 2010 - 08:52 - Yanıtla

    Bir kriz meydana geldiğinde beklenen ilk makul tepki nedir denilse hemen akla gelen unsur herhalde krizden etkilenenlerin birbirlerine biraz daha yaklaşması ve ortak bir çıkış yolu bulmaya çabalaması olurdu herhalde. Ancak et ve süt besicilerimizin idrak seviyelerinden mi, ağlamalarının yalan olmasından mı, yoksa bu topluluğun sinir uçlarına yerleşen bazılarının esasen bu krizden nemalanmalarından ve bu nedenle verilecek tepkiyi yumuşatıp geciktirmelerinden mi, bilemiyorum, tek bir ses olmayı başaramıyorlar. Ne yapılması gerektiğine dair uzun hem de çok uzun bir liste yapılabilir. Ama marifet bunları bilmek değil, bunları yaptırmak, empoze edebilmektir. Tek ses olmadan, bu dağınık halde kim kime neyi yaptıracak, kim bunları muhatap diye kabul edecek. En temel meselede bu zaafiyet varken, kimse kusura bakmasın, 1980’lerden başlayan felaket ve enkaz edebiyatı bir 30 yıl daha sürer.

  2. avustralya 9 Kasım 2010 - 02:51 - Yanıtla

    teşekkürler dostum emeğine sağlık

Güncel: İlişkili Diğer Haberler

En Son Yayınlanan Makaleler