Tarımda kendine yeterlilik gıda güvenliğine yetmez

·

01 Eylül 2014

·

Bu haberde ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Tarımda kendine yeterlilik gıda güvenliğine yetmez

01 Eylül 2014

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Haber

Güncelleme: Şub 20, 2024

Bugünden başlayarak 5 gün sürecek bir yazı dizisi hazırladım. Dünya Gazetesi’nde yayınlanacak “Tarımda 5 yıllık vizyon” yazı dizisinin ilk bölümü:

SUNUŞ:
Tarım,gıda ve hayvancılıkta en önemli sorunlardan birisi üretim planlamasının yapılmaması. Orta ve uzun vadeli politika üretilememesi. Oysa, ülkemizde her 5 yılda bir çok kapsamlı kalkınma planı hazırlanıyor. Bu çerçevede 2014-2018 döneminde uygulanacak Onuncu Kalkınma Planı hazırlanarak uygulamaya konuldu. Plan hazırlanırken bir çok sektörde üretici, sanayici, ihracatçı, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, akademisyenler, kamu ile özel sektör temsilcilerinden oluşan özel ihtisas komisyonları oluşturuldu. Komisyonlar çok kapsamlı raporlar hazırladı.
İhtisas komisyonlarının raporları sektörler için kaynak niteliğinde. Hem mevcut durumun tespiti hem de geleceğe ışık tutması,hedefler belirlemesi açısından önemli veriler içeriyor. Geleceğe ilişkin bir vizyon ortaya konuluyor.
Kalkınma Bakanlığı’nın Onuncu Kalkınma Planı çerçevesinde oluşturulan tarım,gıda,su ürünleri, hayvancılık ve diğer komisyonların raporlarından derleyerek hazırladığımız bu yazı dizisinde tarımın gelecek 5 yıllık vizyonuna ilişkin ipuçları vermeye çalışacağız.

Tarımda kendine yeterlilik gıda güvenliğine yetmez

Dünyanın 7 milyarı aşan nüfusunun yaklaşık 1 milyarının açlıkla karşı karşıya olduğu günümüzde,küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan afetler tarım ve gıda üretiminin önemini artırıyor. Gelecek 5 yılda da stratejik önemini koruyacak tarımda kendine yeterlilik gıda güvenliği için yeterli olmayacak. Gıda üretimi kadar,gıdaya erişim ve gıdayı satın alabilmek büyük önem kazanıyor.

Sürdürülebilir tarım vizyonu
Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda Onuncu Kalkınma Planı döneminde ülkenin tarım ve gıda vizyonu: “Gıda güvenliğini ve gıda güvenilirliğini esas alan, bilimsel,güvenilir verilere ve ileri teknolojiye dayalı; örgütlülüğü ve verimliliği yüksek, etkinliği artırılmış bir yapıya sahip uluslararası rekabet gücü yüksek sürdürülebilir bir tarım sektörü” olarak tanımlanıyor.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan doğal afetler tarım ve gıda üretiminin önemini her geçen gün daha çok artırıyor. Dünyada yaşayan 7 milyar insanın 1 milyarının açlıkla karşı karşıya olması gıda üretimi kadar gıdaya erişimin de ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Onuncu Kalkınma Planı çerçevesinde oluşturulan “Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu”na göre, gıda güvenliği ve kırsal kalkınma için etkin ve sürdürülebilir tarım politikasına ihtiyaç var. Bu yönüyle de tarımın stratejik önemi artarak sürecek.
Rapora göre tarımda tek başına kendine yeterliliğin sağlanması gıda güvenliğinin sağlanması konusunda yeterli koşul olmadığı belirtilerek şu değerlendirmeye yer verildi: “Gıda bulunabilirliği bir dereceye kadar sağlanmış olmasına rağmen yüksek fiyat ve bunun gibi sebeplerle gıda erişilebilirliği sağlanmamış veya bozulmuş olabilir. Örneğin, sağlıklı ve dengeli beslenmede günlük alınması gereken protein miktarı açısından ele alındığında, Türkiye’de hayvansal kökenli gıda tüketiminin, özellikle et tüketimin az olduğu söylenebilir. Bu durum Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde de devam etmiştir. Bu dönemde kırmızı et fiyatlarının yükselmesi, özellikle orta ve düşük gelirli tüketicilerin kırmızı ete ulaşımını engellemiştir. Kendine yeterliliğin bazı gıda gereksinimlerini kısıp yüksek gümrük vergileriyle sağlanmaya çalışılması gıda erişilebilirliği kavramıyla ilişkili sorunlar doğurmaktadır. Gıda güvenliğinin sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilebilmesi için en önemli noktalardan biri Türkiye’de tarımsal yapıda etkinliğin sağlanmasıyla gıda üretiminin istikrarlı bir şekilde artırılması kadar uluslararası tarımsal ticarette rekabetçiliğin elde edilmesi olarak ifade edilebilir. Bu amaca yönelik olarak, tarımsal politikalarda, kısa dönemli etkileri olan geçici kaynak aktarımlarından çok, kaynakların tarımda etkin kullanımının sağlanmasına ve istikrarlı ve sağlam bir tarımsal yapının oluşturulmasına odaklanılması gerektiği ortaya çıkmaktadır.”
Sektöre ilgi artıyor
Raporda tarım sektörüne yönelik ilginin her geçen gün arttığı belirtilerek: “Türkiye’de tarım ve gıda sektörüne yönelik ilginin artması, ülkenin refah seviyesinin artması, tüketici bilincinin artması ve piyasalara yön vermesi, gıda tüketim alışkanlıklarının değişmesi, küresel ölçekte ülke algısının olumlu yönde gelişmesi, dış pazarlara yakınlığı, potansiyel genç nüfusun olması, reel ve finans sektörlerinin tarım ve gıda sektörüne artan ilgisi tarımsal yapıda etkinliği ve gıda güvenliğini sağlamada fırsat olarak değerlendirilebilir.” görüşüne yer veriliyor.
Sürdürülebilir tarım vizyonu
Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda,Onuncu Kalkınma Planı döneminde ülke vizyonu: “Gıda güvenliğini ve gıda güvenilirliğini esas alan, bilimsel,güvenilir verilere ve ileri teknolojiye dayalı; örgütlülüğü ve verimliliği yüksek, etkinliği artırılmış bir yapıya sahip uluslararası rekabet gücü yüksek sürdürülebilir bir tarım sektörü” olarak tanımlanıyor.
Özel sektör yatırımlarının önemi
Sürdürülebilir gıda güvenliğini yakalamış, devlete bağımlılığı azalmış istikrarlı ve
sağlam bir tarım sektörü için özel sektör yatırımlarının öneminin büyük olduğuna dikkat çekilen raporda tarımsal politikalar oluşturulurken bu konunun da mutlaka dikkate alınması isteniyor. Tarımsal Yapıda Etkinlik ve Gıda Güvenliği Raporu’nda:”Gıda güvenliğinin sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilebilmesi için en öncelikli konulardan biri Türkiye’de tarımsal yapıda etkinliğin arttırılması, böylece yurtiçinde gıdaya erişimin fiziksel ve ekonomik olarak yükseltilmesi ve uluslararası tarımsal ticarette rekabetçiliğin elde edilmesi olarak düşünülebilir. Kendine yeterliliğini koruyabilen bir tarım sektörü, sürdürülebilir bir
gıda güvenliğini sağlamanın en önemli ön koşuludur. Bu amaca yönelik olarak tarımsal
politikalarda, kısa dönemli etkileri olan geçici kaynak aktarımlarından çok, kaynakların
tarımda etkin kullanımının sağlanması ve böylece yapısal sorunlarını aşmış, güçlü bir yapıya
sahip istikrarlı üretim ve arz sağlayan ve gelişen bir tarım sektörünün oluşturulması
çalışmalarına odaklanılmalıdır. Gıda güvenliği için bu bakış açısı önemli görülmektedir.” bilgisine yer verildi.
İklim değişikliğinin olumsuz etkileri
Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin 4. Değerlendirme Raporuna dikkat çekilen raporda gelecek yüzyılda Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda
sıcaklığın artacağı, sıcak dalgalarının daha yoğun olacağı, yağışlarda yüzde 20’ye
varan oranda azalmalar olacağı, toprak neminin azalacağı, deniz seviyesinin yükseleceği tahmin ediliyor. Akdeniz Bölgesi’ndeki yarı kurak ve suptropik alanlarda sıcaklık artışlarının,
yağış rejimindeki değişikliklerin daha fazla olacağı, sel, kuraklık gibi ekstrem hava
olaylarının daha yoğun ve sık yaşanacağı vurgulanarak şu bilgilere yer verildi: “2050 yılı sıcaklık ve yağış tahminleri kullanılarak yedi coğrafik bölgede ve ulusal ölçekte yapılan araştırmada, Türkiye’de ekilen alanların yüzde 85’ini kaplayan beş temel ürün olan buğday, arpa, mısır, ayçiçeği ve pamuk ele alındığında tüm bölgelerde yüzde 3 ile yüzde 13 oranında verimde azalış olacağı tahmin edilmektedir. ”
Tarımın güçlü ve zayıf yönleri
Türkiye’de tarım sektörünün ekonomi içindeki azalan payına rağmen kırsal kalkınma
ve gıda güvenliği açısından stratejik bir konumda olduğu belirtilen raporda ayrıca tarımın su, enerji ve toprak kullanımına dayalı olması nedeniyle, sektörde sağlanacak iyileştirmeler yeşil büyümeye de katkı sağlayacağı ifade edildi. Raporda tarım sektörünün güzlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehditlere ilişkin şu değerlendirme yapılıyor: “Türkiye’nin tarım arazisi, işgücü, deniz ve iç su kaynakları, iklim ve coğrafi yapı, biyoçeşitlilik açısından tarımsal üretimde yeterli varlığa sahip olmasının, küçük aile işletmeciliğinin, tarımda öğretim ve idari teşkilatlanmanın yaygınlığının, dış pazarlara yakınlığın, tarıma dayalı ve bağımlı sanayinin varlığının, geleneksel üretim kültürünün bulunmasının, belirli ürünlerde dünyada lider ülke olması güçlü yanları olduğu tespit edilmiştir.Türkiye’nin zayıf yanları olarak ise, tarımsal alt yapının yetersizliği, doğal kaynakların etkin kullanılamaması ve yönetilememesi, yetersiz ve etkin olmayan örgütlenme,ürün değerlendirme ve pazarlamada eksiklik, tarımsal ürün piyasalarının etkinsizliği, bazı girdilerde dışa bağımlılık, sanayi ile entegrasyon/işbirliği düşüklüğü, üreticilerin eğitim seviyesinin düşük olması, eğitimli ara eleman eksikliği, verim ve kalite düşüklüğü olarak sıralanmıştır.”
Fırsatlar ve tehditler
Özel İhtisas Komisyonu Raporu’na göre tarımda Türkiye’nin fırsatları ve tehditleri ise şöyle sıralanıyor: “Küresel ölçekte ülke algısının olumlu yönde gelişmesi, potansiyel genç nüfusun olması, ülkenin refah seviyesinin artması, AR-GE ve tanıtım çalışmalarına verilen desteklerin artması, lojistik altyapısının gelişmesine verilen önem, tüketici bilincinin artması, lisanslı depoculukta sağlanan yasal gelişmeler, finans ve reel sektörlerden tarım ve gıda sektörüne artan ilgi gibi konular ise fırsatlar olarak belirlenmiştir.Türkiye’nin, Avrupa Birliği-Ortak Tarım Politikası ve Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşmasının koşullarına hazır olmaması, küresel krizlerinin olumsuz etkileri, tarım sektörünü ilgilendiren konularda yetki dağınıklığı,
tarım alanlarının amaç dışı kullanımı, küresel iklim değişikliğinin olası olumsuz etkileri,
gıda olarak kullanılan ürünlerden biyoyakıt üretimi, kuraklık ve önemli tarım bölgelerinde
tarımsal su yetersizliği, lojistik maliyetlerinin yüksekliği, toprak ve su kaynakları ile denizlerin, sektör içi ve dışı nedenlerle kirlenmesi, kırsal alanda değişen demografik
yapı ve genç nüfusun tarıma azalan ilgisi, medya kaynaklı bilgi kirliliği, bilinçsiz tüketim
ve israf, tohum, tarım ilaçları ve Genetiği Değiştirilmiş(GDO) ürünler konusunda küresel tekelleşme ise tehditler olarak ortaya çıkmıştır.
Tarımda dönüşüm alanları
Ayrıca,Onuncu Kalkınma Plan döneminde tarımda dönüşüm alanları ise şöyle belirlendi: “Sosyal yapı dikkate alınarak küçük işletmelerin büyütülmesi. Bu amaçla İşleme ve pazarlama odaklı kooperatifçiliğin geliştirilmesi,arazi toplulaştırması çalışmalarının hızlandırılması, şirketleşme ve birleşme için yasal altyapının oluşturulması, arazi bankacılığının geliştirilmesi gerekiyor. Eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin artırılması için, kamu yayımının etkinliğinin artırılması, özel tarımsal danışmanlık sisteminin geliştirilmesi, çiftçi, tarım işçisi ve teknik eleman düzeyinde ulusal mesleki yeterliliğin sağlanması şart.Pazarlama kanallarının iyileştirilmesi için ise, lisanslı depoculuğun yaygınlaştırılması ve desteklenmesi, ürün ihtisas borsalarının kurularak faaliyete geçirilmesi,Hal Kanunu’nun etkin bir şekilde uygulanması, piyasada fiyat istikrarsızlığını giderecek tedbirlerin alınması, ürün fiyatlandırmasında kalite standartlarına göre fiyatın oluşmasını sağlayacak ortamın oluşturulması, ürün kayıplarının giderilmesine yönelik tedbirler alınması ve taşıma ve depolamada standartların belirlenerek uygulamaya konulması, arz zincirinde girdi sağlayıcılar, üretici, aracı ve/veya işleyici ve perakende/catering arasında (tedarik, dağıtım ve satışta etkinliğin sağlanması ve üreticinin korunması) adil paylaşıma dayalı işbirliği modellerinin geliştirilmesi, tüketici odaklı üretim modeline geçilmesi,tarım ve gıda ürünleri piyasalarının izlenme ve değerlendirilmesi sistemlerinin geliştirilmesi,ihracatta bürokrasinin azaltılması sağlanmalı. Çevreye ve sağlığa duyarlı şeffaf/izlenebilir arz zincirinin sağlanması, doğal kaynakların tarımda sürdürülebilir kullanımının sağlanması, yerli gen kaynaklarının geliştirilmesi, yüksek teknolojinin tarım ve tarıma dayalı sanayide kullanımının yaygınlaştırılması, güdümlü Arge çalışmalarının artırılması. Tarımsal desteklerde dönüşüm için, fark ödeme sisteminin altyapısının hazırlanması ve uygulanması, sosyal desteklerin geliştirilmesi,desteklerin etkinliğinin ölçülmesi, desteklerde çapraz uyumun gözetilmesi, kayıt dışılığın önlenmesi gerekiyor.”

Yatırım yapılması önerilen alanlar:
–Hayvansal damızlık ve genetik materyalleri
— Küçükbaş hayvancılık
— Beyaz et
— Su ürünleri
— Yem bitkileri
— Yöresel/geleneksel ürünler, coğrafi işaret almış ürünler
— Meyve suyu
— Meyve Sebze ürünleri üretim ve işleme tesisleri
— Seracılığın modernleştirilmesi
— Tıbbi aromatik bitkiler
— Soğuk hava depoları
— Lisanslı depoculuk
— Gıda katkı maddeleri
— Veteriner tıbbi ürünler ve aşılar
— Biyolojik preparatlar
— Laboratuar hizmetleri
— Gıda makinaları

Bu haber ile ilgili yapılan yorumlar

Güncel: İlişkili Diğer Haberler

En Son Yayınlanan Makaleler