Süt fiyatı neden arttı?

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

Süt fiyatı neden arttı?

12 Ocak 2010

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Oca 12, 2010

Çiğ sütün litresi bazı bölgelerde 1 liraya ulaşınca deyim yerindeyse kıyamet koptu. Süt sanayicileri, tüketici örgütleri bir yana bazı süt üreticileri bile fiyat artışından endişeli olduğunu açıkladı.
Artan çiğ süt fiyatının kontrol altına alınmasını, müdahale edilerek düşürülmesini isteyen çiftçi örgütleri, kooperatifler oldu.  Sanki fiyatlar aşağı çekilse sorun hemen çözülecek. Fiyat artışının arkasındaki gerçekleri kimse görmek istemiyor.
Yaklaşık 5 yıl bir iki iniş çıkışın dışında adeta sabit kalan çiğ sütün fiyatı durup dururken mi arttı?
Fiyatı artıran etkenler nedir? 
    1- İki yıl üst üste(2007-2008) yaşanan kuraklığın da etkisi ile yem fiyatları yüzde 100 civarında arttı. Üretici bırakın para kazanmayı, süt parası ile yem alamaz duruma geldi. Aynı dönemde dışarıdan yasal veya kaçak yollardan giren süt tozunun etkisi ile piyasa çöktü. Çiğ sütün litresi bir dönem 40 kuruşa kadar düştü. Bunun sonucunda üretici ineğini satmak ve kesime göndermek zorunda kaldı. Biraz daha gücü olanlar, dayanabilenler hayvanını kesmedi. Fakat, hayvan varlığında ciddi bir azalma oldu.
    2- Sektörün büyük sıkıntı içerisinde olduğu bu dönemde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı hayvancılık destekleme politikasında köklü bir değişiklik yaptı. Pek çok desteği kaldırdı. Kalan desteklerin miktarını azalttı. Hayvan başına ödeme sistemine geçti. 2008 desteklerinin ödendiği 2009 bütçesinde yüzde 10 kesinti yapıldı. Süt teşvik primi tamamen kaldırıldı. Tepkiler üzerine önce 4 kuruş olarak açıklandı sonra 3.6 kuruşa düşürüldü. Ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde desteklerin azaltılması süt üreticilerini daha da zora soktu. Hayvan kesimi hızlandı.  Sadece süt inekleri değil, besicilik yapanlar da hayvanları kesime gönderdi. Pek çok besi işletmesi bu dönemde kapandı.
    3- Geçen yıl Irak ve Ortadoğu pazarına yönelik canlı hayvan ve et ihracatının başlaması kırmızı et fiyatını artırdı. Et fiyatı artınca hayvanın değeri yükseldi. Daha önce ineğini 3 bin liraya satan üretici et fiyatının yükselmesi ile 5-6 bin liraya satmaya başladı. Sütten para kazanamayacağına inanan çiftçi “bir daha ineğimi bu fiyata satamam” diye düşünerek bulduğu cazip fiyatla inekleri satmaya, kesime göndermeye devam etti. Yani süt fiyatı düştü hayvanlar kesime gitti. Bu yetmedi, et fiyatı yükselince yine süt inekleri kesime gitti. Son verilere göre, 2007’nin ikinci yarısından bu yana kesilen süt ineğinin sayısı 300 binden fazla.
    4- Bu kadar çok hayvan kesilince doğal olarak süt üretimi düştü. Süt üretimi düşünce fiyatı yükseldi. Sanayici yaptığı ihracat bağlantısını ve iç pazarda pazarını kaybetmemek amacıyla azalan sütü almak için rekabete girdi. Çiğ süt fiyatı geçen yıl Ocak’ta 60-65 kuruş iken bu yıl Ocak’ta 85 kuruşa bazı yerlerde 1 liranın üzerine çıktı. 
Süt fiyatının yükselmesi yaşanan bu gelişmelerin sadece sonucudur. Nedenleri bir yana bırakarak ve sadece sonuca bakarak “süt fiyatı çok yükseldi düşürülmesi gerekir”  demek sorunu çözmez, daha da derinleştirir.
Bu aşamada süt fiyatına müdahale edilirse ve fiyat aşağı çekilirse ne olur?
Her şeyden önce geçen iki yıllık dönemde, tüm zorluklara göğüs gererek, zararına süt satarak ayakta kalmayı başaran pek çok işletme sahibi ineğini kesime göndermek zorunda kalır. Çiğ süt üretimi daha da düşer. Uzmanların yaptığı değerlendirmeye göre 2012 yılına kadar çiğ süt üretimi artırılamazsa Türkiye süt ithal etmek zorunda kalabilir.
Bu dönemde yapılacak en büyük hata, süt tozu ithalatına veya hayvan ithalatına kapıları açmak olur. Böyle bir girişim işletmelerin kapanmasını hızlandırır. Türkiye, süt ve süt ürünlerinde tamamen dışa bağımlı hale gelir.
O zaman ne yapılmalı?
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 2002’den 2007’ye kadar olan dönemde hayvancılıkta önemli adımlar attı. Destekleri istikrarlı bir şekilde artırdı. Bunun sonucunda pek çok yeni yatırım yapıldı. Mevcut işletmeler büyüdü. Bakanlık verilerine göre süt üretimi 8 milyon tondan 12 milyon tona çıktı. Her şey yolunda giderken bakanlığın politika değişikliği, hayvan başına destek sistemi bu istikrarı bozdu. Bakanlık acil olarak bu yanlıştan dönmeli. 
Süt teşvik primini, yem desteklerini ve diğer hayvancılık desteklerini artırmalı. Hem üreticiyi hem de sanayiciyi koruyan bu sistemi en az 5 yıl süreyle uygulayacağını ilan etmeli.
Böyle bir istikrarı sağlayabilirse, çiğ süt fiyatını 1 lira seviyesinde tutulabilirse işletmeler kredi borçlarını öder ve bir iki yıl içinde yeni yatırım yaparak süt üretimini artırabilir. Çözüm üretim artışında ve üretimin sürdürülebilir olmasındadır. İthalatın çözüm olmadığı binlerce kez denendi ve görüldü.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken, süt fonundan yoksun, piyasa düzenleme yetkisi olmayan Ulusal Süt Konseyi’nin bu haliyle sektöre bir yarar sağlamadığı bir kez daha kanıtlanmış oldu.

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

  1. Ulaş Özkul 12 Ocak 2010 - 04:30 - Yanıtla

    Süt fiyatı artmamıştır, olması gereken seviyelere gelmiştir. Ki maliyet analizi yapıldığında sütün yine ucuz olduğu söylenebilir. Süt fiyatının maalesef olması gereken seviyelere gelmesi için her zaman ki gibi hayvan varlığının azalmasını bekliyoruz. Halbuki süt fiyatları maliyete göre hesaplansa 3 sene öncede 85 kuruş olacaktı ve hiç düşmeyecekti. Yem maliyetleri ve diğer üretim girdileri düşmeden, üreticiye destelemeler arttırılmadan ve zamanında ödenmeden süt fiyatları düşemez.

  2. fehim ışık 12 Ocak 2010 - 05:12 - Yanıtla

    bitkisel ve hayvansal üretimde tamamen değişim dönüşüm yaşanmaktadır süt ve et üretiminde endüstriyel hayvancılığa doğru gidişin başlangıcıdır bunlar büyük yatırımcı buna da çözüm bulacaktır diğer yandanda kırsal geleneksel yatırımcıya da bazı avam projeler uygulanacak ve süreç devam edecektir bence çiftçi örgütleri derhal kooperatiflerini işletici kooperatife dönüştürmelidir üyeleri adına mütetelsil kooperatifçilikten derhal çıkmalıdırlar

  3. Beytullah SEFEROĞLU 12 Ocak 2010 - 14:28 - Yanıtla

    Coğrafya ,Tabiat ,Habitat, Doğa , Doğaçlama , Doğuş , Doğma , DOĞU

    Mesela Doğu Karadeniz;

    Bu coğrafyada var olmak bile bir meziyet.İklim ,bitki örtüsü ,arazilerin topografik yapısı bir çok hevesi kırmakta. Ulaşım da, iletişim de, kimi zaman görüş imkanı bile … kısaca yaşam zor. Asl olan bu coğrafyada her yerde olduğu gibi hayatı idame edebilmek,sürdürülebilir üretimi sağlayabilmek veya TERKETMEK memleketi…

    Doğal döngüsüyle birlikte doğadan alınanı geri kazandırabilmek adınaydı belki Doğu Karadenizde olanlar.Öyle bir kültür, üretim ,yaşam alışkanlıkları gelişmiş ki ; her şey yeni baştan planlansa, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Planları , KÖY KENT projeleri hazırlansa olacak olan da, yapılabilinecekte bu günkü terk edilmeye çalışılandan farklı olmayacak. Bundan 20 yıl ve daha öncekilerimizin bölgenin Tabiat Kaynaklarından sağlayabildikleri azami fayda bu çağda bu teknolojide sağlanabilmekte mi ? Hele hele doğal döngü…Sürdürebilirlik dahilinde???

    Bu gün de fotoğraflayabildiğimiz Coğrafyanın en rantabl kullanımını sağlayan yerleşim düzenine bakalım. 20 dönüm arazi üzerinde bir ev,bir ahır,bir kümes , bir samanlık veya ot yada alaf yığını. Arazinin bir kısmı Fındık Bahçesi, bir miktar Mısır tarlası ve amiyane tabir gibi gelecek ama evin çöplüğünde çevrük , pancarlık , bostanlık adı neyse mevsimine göre pancarla pezikten tutta ,bezelyesinden fasulyesine, domatesinden biberine , ailenin manavı.

    Cenikte yirmi dönüm arazide şimdilerde yerli tabiriyle küçümsenerek adlandırılan jersey iki inek, bir düve ,bir dana, yaylaya giden onbeş koyun, üç kovan arı, beş tavuk bir horoz üç uşak bi devşek, bir gaynana, bir gaynata gül gibi geçinip gitmişler zamanında. Üçyüz hanelik bir Doğu Karadeniz Köyünde beş-altı yüz Büyükbaş , bin-bin beş yüz küçükbaş hayvan , üç- beş yüz kovan la hayvansal üretim yapılabilmekte değillermiydi? Eskicinin topladığı, delinmiş guzineden ,aleminyum leğenden , bükülmüş bakır tencereden başka –ATIK –üretilmeyen, doğayla barışık bir üretim şekliyle hayatlarını idame ettirirken…Hem de şimdiki tabirle ORGANİK…

    Ya şimdilerde bu Ulusal Coğrafyada ne değişti ki?

    Aynı köyde Elli-Atmış büyükbaş, yüz-yüzelli küçükbaş, on-onbeş kovanla hakkını ver verebilirsen . Bu arazileri yapıp, işleyip bu hale getirerek şimdikilerimize miras bırakanlarla yüzleşebilecekmiyiz?

    Memleketini TAŞRA olarak adlandıran hemşehrilerini ötekileştiren Büyük Şehir –AYDIN–ları Hollanda ,Danimarka hatta Avusturalya ,Yeni Zellanda ulusal coğrafyalarının imrendiren görüntülerini seyrettirerek , İyi Tarım Uygulamalarına , Organize ve Organik Hayvancılık Projelerine heveslendirmekteler memlekette kalanları. Oysa modern tabir edilen Organize Hayvancılık projelerinde atıkların bertarafı bile işletmeye kanalizasyon –çöp-çevre kirliliği ile geri dönişüm zorluğu büyük bir külfet iken ; Doğu Karadeniz arazilerinde otlayan sığırın da, koyunun da ahırda biriken atıkları kendi doğasının organik döngüsüne katılabilmekteydi.

    Organize olmamız lazım yediğimiz bir tas ayranımız elimizden alınmadan hele hele onca yükün altında…

    Globalleşen kaçınılmaz da ULUSALLIĞIMIZın , ULUSAL COĞRAFYAMIZIN fakirliğinin de ,zenginliğinin de değerini bilelim.

    Beytullah BERÇİN

    Veteriner Hekim

  4. Beytullah SEFEROĞLU 12 Ocak 2010 - 14:30 - Yanıtla

    Ayranı yok içmeye
    AT…la gider…

  5. muhammed kaleli 12 Ocak 2010 - 15:12 - Yanıtla

    sayın ali ekber abimiz bir çiftçi olarak sizi yanımızda görmek isteriz.2007 ortalarındaki fiyatlara henüz yeni ulaştık.öyle bir anlatıyorsunuz ki sanki çok para kazanıyoruz.eğer hükümeti eleştirecekseniz bizim üzerimizden eleştirmeyin.tabiki fiyatların bu düzeyde devam edecek mi bilemiyoruz.net çiğ süt fiyatlarıda şu an 1 tl değil daha düşük seviyelerde.biz çiftçierin birlikteliği olmadığı sürece bizi çok ezen çıkar

  6. ferman yıldırım 13 Ocak 2010 - 07:27 - Yanıtla

    SAYIN ÜRETİCİ KARDEŞLER,SÜT FİYATLARI ANCAK YETERLİ SEVİYEYE ULAŞMIŞTIR.İNŞALLAH BÖYLE DEVAM EDER.

  7. MADATEL HAYVANCILIK 13 Ocak 2010 - 10:18 - Yanıtla

    yorum yapan arkadaşlara aynen katılıyorum biz hala 1 tl’yi göremedik fiyat 0,800 tl olması gereken fiyatlar değil

  8. CİHAN BAŞTÜRK 13 Ocak 2010 - 16:10 - Yanıtla

    Önce şuna anlamak lazım süt üretmek köylünün işimi yoksa büyük çiflikler kuran yatırımcının işimi.
    Bunu anlayabilirsek ve ya bu soruya cevap bulabilirsek sütün fiyatının yüksek mi yoksa olması gereken seviyedemi olduğu sorusunada cevap bulabiliriz.
    Elbette süt üretmeyi zati ihtiyaç olarak yapan köylü 4-8 hayvan ortalamalı süt sığırcılığı yaptığında önce hayvanın beslenme,sağlık,temizlik,sütün sağımı ve nakliye işi tohumlama, doğum, buzağı bakım gibi işler için daha sonrada kendiihtiyacı elektrik, su, telefon, mazot, beslenme, sağlık, evde okuyan çocukların masrafları, ve herkesin evinde olan ve bildiği bir dünya masrafını karşılamak zorundadır işte bu masraf kalemleri için süt fiyatı makul orandadır; Ama öte yandan ticari amaçlı süt üretim işletmesi ortalama 100-300 sağmal hayvanla uğraşmakta buda 25ile 120 arası zati ihtiyaç sahibine denk gelmektedir. Ticari amaçlı süt üretimi içinde bu fiyat oldukça yüksektir; nedenmi? çünkü hayvan sayısı artığında üretim ve bakım maliyetleride aynı oranda değilde çan eğrisi oranında artmaktadır.
    işte işin burasında kıyamet kopmaktadır.
    En başta cevabını aradığımız soruda buydu sütü yüksek maliyetle köyde kalmasını şehire göç etmemesini istediğimiz zati ihtiyaç sahibi köylümü üretecek yoksa halkımızın daha ucuza süt içmesini sağlıyacak birim maliyetleri daha düşük, kalitesi daha yüksek süt üerten ticari amaçlı süt üreticisimi üretecek.
    Ülkemizin sosyo ekonomik yapısına bakıldığında pahalı süt üreten köylüden vaz gecemeyiz, bir gelişmişlik seviyesi olan süt tüketimin artırmak ve teşvik etmek için ticari amaçlı süt üreticisindende vaz geçemeyiz; e peki cevap ne, işte cevap;
    Kanun yönetmelikle adı ve tarifi konmuş bu işin ya ticari amaçlı yaparsın, yada zati ihtiyaç amaçlı yaparsın bu işi aradaki maliyet farkınıda devlet süt desteğiyle, köylerde kurulacak veteriner bakım evleri, sayesinde zati ihtiyaç sahibine verdimi zati iytiyaç sahibin maliyet çizeldesininde ucu kırılarak maliyetleri azalmış olur hemde geliri arttığından karı artmış olur. bu işi köylüde yapar yatırımcıda yapar.
    Bu husus bu dengesizliğin ve bu işin geleceğinin en önemli noktalarıdından biridir.
    Diğer bir hususda ki bu benim hiç olmasını istemediğim bir husus yıllar önce yumurtada olduğu gibi sınır kapılarında tırlarla karkas etler soğuk hava depolu tırlarda geçiş iznimi bekliyor acaba hep beraber yaşayarak göreceğiz…..

  9. Ali Şükrü TUNÇEL 14 Ocak 2010 - 09:59 - Yanıtla

    Mevcut iktidar, Tarımsal üretimimize ne yazık ki kör ve şaşı bakıyor. Tarımımızdaki destekleri kaldırmadan ya da düşürmeden önce Avrupa ve Amerika kıta ülkelerindeki 100 birim tarımsal üretime ne kadar destek veriliyor, bir göz atsınlar. Tarım, gelir marjı düşük olduğu kadar risk ve belirsizliği de çok yüksek olan bir uğraş alanı. Ülkelerin kendi doğal üretim potansiyeli ile yapılacak olan üretim, her zaman en avantajlı üretimdir. Tarım ürünleri İthalatı, çok mecbur kalmadıkça yapılmamalı ve kendi üreticilerimizin üretim maliyetleri de destek ve teşviklerle düşürülmelidir. Gıda üretimi, stratejik bir üretimdir. Küstürdüğünüz üreticinin üretimle barışması, uzunca zamanı gerektirmektedir. Süt ve et üretiminde fiyatların aşağıya çekilmesi için ithalattan ziyade destek ve teşviklerle maliyetlerin aşağıya çekilmesi gerekir. Üreticinin kazancı kadar, tüketicinin alım gücü de göz önüne alınmalıdır. İçinde bulunduğumuz coğrafya, önemli pazar avantajlarına sahipken, iç ve dış pazar endeksli üretim programlarıyla üreterek dış satım gelirlerimizi artırmak varken, ne yazık ki bir çok ürünü dışardan satın almak zorundayız. Lütfen bu çarpık gidişe artık dur diyelim. Tarımsal dış ticaret açığımız, kedi iken deve oldu, önümüzdeki yıllarda fil olmaya doğru bir gidişat var. Konya ilimiz kadar olan Hollanda, et ve süt üretiminde söz sahibi olabiliyor da biz nerde hata yapıyoruz, iyice bir düşünelim.

  10. volkan katırcıoğlu 14 Ocak 2010 - 14:04 - Yanıtla

    sayın ekber bilmiyorum biz kendi aramızda dertleşip çözüm üretmeye mi çalışıyoruz.süt fiyatları en az 1 yıl buseviyenin üzerinde kalarak çiftçi bu borç batagından kurtulur.yoksa o çiftçiyi tefecinin elinden kurtarıp yüzde 40 faizle bataga daha da iten bankanın eline çiftçilerimiz.düşmesin.unutmasınki hükümetimiz KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR…tabii bunu anlayabilecek kapasiteleri varsa..

  11. Hasan Zebirli 16 Ocak 2010 - 12:50 - Yanıtla

    Bu işte bakanlığın eksiği, suçu, yanlışları elbette vardır?

    Süt işletmelerinin hiç mi suçu yok. Onlarda öldü fiyatına süt aldılar.

    Hep beraber kötü sonu hazırladık. Şimdi de bağırıyoruz. Fırsatçı özel sektörü, süt işletmelerinide suçlılar listesine koymak gerekir. Taşın altına ellerini onlarda koymalı. Onlar üreticiden hep fazla kazandı, marketlerde süt fiyatları hiç düşmedi.

    Kim ne yaparsa yapsın, bedeli üretici ve tüketici ödüyor, gerisi hikaye vesselam.

Hayvancılık: İlişkili Diğer Makaleler

En Son Yayınlanan Makaleler