FİSKOBİRLİK Başkanı’nın isyanı…

·

04 Ağustos 2009

·

Bu makalede ele alınan konular hakkında hızlı bir genel bakış.

FİSKOBİRLİK Başkanı’nın isyanı…

04 Ağustos 2009

·

Ali Ekber Yıldırım

·

Köşe Yazısı

Güncelleme: Ağu 4, 2009

Türkiye’nin en büyük Tarım Satış Kooperatifleri Birliği olan FİSKOBİRLİK, yaşam mücadelesi veriyor. Birlik, bir süreden beri çalışanlarının maaşını düzenli olarak ödeyemiyor. Üretici ortakları alacağını tahsil etmek için haciz memurlarını kapıya getirmeye başladı.
FİSKOBİRLİK’ in bu duruma gelmesinde hükümetin çok büyük payı var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldiği günden beri fındıkta taraf oldu. Yaptığı her açıklamada FİSKOBİRLİK’ i suçladı. Birliği piyasadan silmek için Toprak Mahsulleri Ofisi(TMO)’ni devreye soktu. Birlik üzerinde baskı kurarak yönetimin değişmesini sağladı.
Hükümetin 7 yıllık fındık politikası, ülkeye, fındık üreticisine ve  FİSKOBİRLİK’ e büyük zarar verdi. Devletin hazinesi milyarlarca lira zarara uğradı.
Bu politikaya hükümetin desteği ile göreve gelen FİSKOBİRLİK Başkanı Lütfi Bayraktar bile sonunda isyan etti.
Hükümet, FİSKOBİRLİK’ i ve üreticiyi yok sayan yeni fındık stratejisini açıkladıktan sonra Lütfi Bayraktar, basın toplantısı ile hem stratejiyi değerlendirdi hem de FİSKOBİRLİK’e yönelik özellikle Başbakan Erdoğan’ın suçlamalarını yanıtladı. Medyada çok az yer bulan bu tarihi açıklamanın satırbaşları şöyle:
“Kimilerine göre devrim, kimilerine göre ise ihanet olarak değerlendirilebilecek düzeyde uç noktalarda tartışma konusu yaratan, ekim alanlarının daraltılarak 406 bin hektar alanda fındık tarımı yapılmasını öngören ve fındık fiyatının serbest piyasa şartlarında  şekillenmesini öngören stratejinin hazırlanış metodu, içeriği ve varmak istediği hedef açısından doğru olmadığını bu sebeple de  uygulanabilirliğini zor görmekteyiz.
Bu stratejinin en temel argümanlarından biri “fındık fiyatının serbest piyasada şekillenmesi için müdahale alımının sonlandırılması” olarak görülmektedir. Bu yaklaşım ilk duyulduğunda kulağa hoş gelmektedir.Ancak bu stratejiyi uygulamaya koyanlar ve destekleyenler tarafından “Türkiye’de serbest piyasa şartları var mıdır?” veya dünyada  “serbest piyasa koşulları dendiğinde” hangi piyasa araçlarının olması gerekmektedir sorusunun cevabı bir türlü alınamamaktadır.  Evet, güçlü bir üretici birliğinin devrede olduğu, bu üretici birliğinin tüm dünyada olduğu gibi düşük faizli finansman modelleri ile desteklendiği, vadeli işlem borsası ve lisanslı depoculuk gibi argümanların sisteme dahil edildiği bu vesileyle tam rekabet koşullarının hazır olduğu bir serbest piyasaya hepimiz razıyız. Ancak maalesef serbest piyasa modeli adıyla üreticimiz, dünyada ve ülkemizde ancak bir elin parmakları kadar olan ihracatçıya, dolayısıyla  dünyada bu işi yapan büyük sermaye gruplarına teslim edilmektedir.
Söz konusu bu strateji ile üretici kaybedecek,Türkiye’nin ihraç geliri ciddi oranda azalacak, hazine kaybedecek,bu stratejiyi uygulamaya çalışan siyaset kaybedecek ve maalesef Türk fındığı dünyadaki pazarının bir kısmını ve en önemlisi pazara hakim pozisyonunu kaybedecektir.Bu kadar kaybedenin olacağı bir stratejinin uygulama süresi sonunda da  varsayılan problemin çözümü için bir adım bile mesafe alınmış olmayacaktır.Bu kadar kaybedenin olduğu bir strateji değişikliğinde kimlerin kazanacağı da tüm kamuoyunun malumudur.Bu kadar kaybedenin olduğu bir stratejiyi bir hükümet nasıl uygulamaya koymak istemektedir ?
Kamuoyunda Fiskobirlik ve fındık üreticileri ile ilgili oluşturulmak istenen bir takım yanlış kanaatleri de düzeltmek gerekir. Şöyle ki;
FİSKOBİRLİK’ in silindiği söylenen ve sanki  FİSKOBİRLİK yönetimlerinin  yanlış tutumları sebebi ile oluştuğu gibi bir izlenim yaratılan ve bu sebeple nerdeyse tüm kamuoyunca “daha ne istiyorsunuz” gibi bir tepkiye dönüştürülen 1.7 milyar liralık borç, FİSKOBİRLİK’ in tamamen devlet adına alım yaptığı, genel müdürünün bakanlık tarafından atandığı, yönetim kurulu üyeliklerinin bakanlığın baskısı ile oluşturulduğu yani her şeyi ile hükümet politikası ile sevk ve idare edildiği bir döneme aittir. Bu dönem 1964 yılından 2001 yılına kadar sürmüş bir dönemdir. Yani kısacası bugünkü TMO ‘nun konumunda olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Ayrıca 35 yıldan fazla bir döneme ait bir zararla, TMO’nun 3 yıllık dönemine ait zararının karşılaştırılması sonucu  FİSKOBİRLİK’ e  yapılan eleştirilerin ne kadar hakkaniyet dışı olduğu daha net anlaşılacaktır.
Fındık üreticisinin bir türlü memnun olmadığı ve hep daha fazlasını istediği iddiası. Geçen  yıl hükümet toplamda fındığa çok ciddi kaynak aktarmıştır. Ancak bu kaynağın kullanımındaki yanlış metodlar ve uygulama hataları  yüzde 70 civarındaki fındık üreticisinin fındığının kilosunu 2-2.5 liradan satmasına sebep olmuştur.Bu durum doğal olarak üreticiyi mağdur etmiştir ve memnuniyetsizliğin temel sebebi budur. Uygulamanın neresinde eksiklikler var bunları gidermek gerekir noktasında meseleye yaklaşmak yerine işin kolayına kaçılarak bu kadar para veriyoruz ama üretici hala memnun değil yaklaşımı sorumluluklarımızı üstümüzden atmamaktadır.Aslında bu durumun tüm bölge vekilleri farkındadır ancak ne hikmetse bir türlü gereği yapılamamıştır.”
Bu isyana iktidar, muhalefet, üretici, sanayici, ihracatçı herkesin kulak vermesinde yarar var.

Bu makale ile ilgili yapılan yorumlar

  1. Beytullah SEFEROĞLU 4 Ağustos 2009 - 04:49 - Yanıtla

    Destekleme alımlarında FİSKOBİRLİK son dönemlerinde elindeki kısıtlı nakite rağmen peşin ödeme yapıyor idi.15 günde sahil kesiminin fındığı pazara iner inmez 15 günde nakit biterdi.

    Dastekleme alımları 1/4 eylül Kasım Ocak Nisan gibi 4 taksitte ödenseydi son yıllarda hem ürün devredilir.Rekabet imkanı daha fazla olurdu.

    DESTEKLEME ALIMLARI MUHAKKAK HİÇ OLMAZSA ORDU GİRESUN TRABZON gibi 1. FINDIK HAVZASI OLARAK ADLANDIRILMASI GEREKEN BÖLGEDE DEVAM ETMELİYDİ…

  2. Beytullah SEFEROĞLU 4 Ağustos 2009 - 04:50 - Yanıtla

    ARACILAR ARSIZ
    ÜRETİCİ DUY ARSIZ…

  3. Mümtaz Kibar 4 Ağustos 2009 - 07:39 - Yanıtla

    Sayın AEY ,
    yazdıklarınızı ibret ve heyecan içinde takip ediyorum.Fındık konusunda gerçekten doğru saptama ve değerlendirmelerde bulunuyorsunuz.Mevcut değerlendirmeleri büyük tirajlı gazetelerde dahi bulmak mümkün değil , o açıdanda sizleri tebrik ederim.Kendim yaklaşık 50 yıldır Düzce Akçakocada fındık tarımıyla uğraşıyorum ,doğuştan çiftçi olmakla birlikte Ankara Üniversitesinde 20 yıla yakın süre içinde öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım.Bu süre zarfında fındık kabuğu,fındık çotanağından kompost yaparak yüksek lisans ve doktora çalışmalarına girdik ve başarılı sonuçlar elde ettik.Bu bağlamda fındık sadece gıda olarak değil kompost ile verimli toprak yapımındada oldukça iyi neticeler verdi.700 bin ton kabuklu fındık üreten ülkemiz(verimli yıllarda) aynı zamanda 350 bin ton sert kabuk ve 400 bin tona yakın da çotanak üretmektedir.Bunun anlamı şudur yaklaşık kabuk ve çotanak olarak 750 bin ton çiçek toprağına benzer bir toprak üretilebilir ve bu toprakta çiçek toprağı gibi bitkisel üretimde seralarda ,fide yetiştirmede,bahçecilikte rahatlıkla kullanılabilir,ve dışardan alımı yapılan peat vaya organik toprak alımınında önüne geçilebilir.Labaratuvar şartlarında böyle bir toprağın üretimini 2 ay veya daha az bir süreye çekmek mümkündür.İşlemin adı kompost yapımı olarak gelişmiş tarım ülkelerinde sık kullanılan bir yöntemdir. Burdan şuna gelmek istiyorum fındık aslında gıda dışında karadeniz için sürdürülebilir enerji kaynağıdır.Her yıl kabuğu,zurufu ve odunuyla.Odun üretimi en fazla olan bitki türü olup yaklaşık 30 dönümden çıkan budama materyali ile bir hanenin kış boyu ısınması mümkün olup halen yörede birçok ekmek fırınında dahi kullanılmaktadır.Yani eski karadeniz evleri biraz daha soğuğa karşı yalıtılsa karadenizin birçok yerinde ısınma sorunu da ortadan kalkacaktır ve zaten kışın vatandaş bu odunu kullanmaktadır.Kabuk aynı zaman da toz haline getirilip sıkıştırılarak hem kontraplak hemde kömür gibi daha uzun süreli ısınmada kullanılabilmektedir.1m ye yakın kök derinliği ile erozyonu önleyicidir ve ekolojik yapıya uygundur.Fındık estetik bir görünüm sunar karadenize.Bizler elbette %6 dan az eğimli taban arazilerdeki üretime karşıyız,ama benzer şekilde 750 m nin de üzerinde üretim yapanların yeni alternatif ürünlere geçişteki maddi kayıpların nasıl karşılanacağı konusunda şüphelerimiz vardır.Bunun yanında sayın AEY doğu karadenizin sürekli 1.standart bölge olarak anılmasından da rahatsızız, 2004 yılı don krizinde Türkiye batı karadenizde don olmadığından buranın fındığını satarak ilk defa 2 milyar dolarlık ihracat yapmıştır.Bu Türkiye fındık üretimi için iklimsel açıdan bir avantajdır.Fındığın orijini konusunda doğu karadeniz ilkdir demek yanlıştır,toroslarda dahi bazı vadilerde halen fındık olup 2000 yıl öncesine ait kaya resimlerinde fındığı görmek mümkündür.Onun için bölgesel ayrıma sonuna kadar karşıyız,batı karadenizde de 100 yıldan fazla süredir fındık tarımı yapılmakta olup çoğu kesimde de %6 dan fazla eğimli alanlarda üretim halen devam etmektedir.Onun için bölgesel ayrımı bir kenara bırakıp hem batı hem doğu karadenizde fındık tarımını ovalardan yada taban arazilerden kaldırmalıyız,ama 750 m nin üzerindeki alanlarda üretim yapan insanlarıda sistem içinde korumalıyız.
    Sayın AEY geçen hafta Akçakocadaydım ve birkaç tüccar ile görüştüm. Şu anda serbest piyasa fındık fiyatları belli değil,yani fındığınız olsa ancak alivre vereceksiniz,fiyat oluştuğunda ilk baştan aldığınız fındık parasının bir kısmında belkide tüccara borçlu kalacaksınız.Çünkü onlar şunu çok iyi biliyorlar eylül,ekim ve kasım aylarında zorunlu ihtiyaçlara bağlı olarak pazara inen fındık kesinlikle 2 liranın altına inecek,ve serbest piyasa şartlarında fındık çok düşecek.Küçük üretici küçük tüccar büyüklere yem olacak ve üretici bundan çok zarar görecek ve buna bağlı olarak aslında ihracat rakamları artık önceki yılları asla göremeyecek.Küçük üretici geçinemeyecek , vazgeçecek ve bu gidişle 3 ya da 4 yıl sonra Türkiyenin dünyadaki stratejik ürünü tartışılır konuma gelecektir.
    Fiskobirlik ve benzeri birlikler yazılarınızda çok doğru bir şekilde bahsettiğiniz gibi bankalara yem olacak , artık üreticilerde bankalar tarafından sömürülecektir.Büyük birlikler kötü yönetilmişlerdir ama bunların sorumlusu yine politikacılardır, amaç kötü yönetileni kapatmakmıdır , işler hale getirmekmidir,yılların emeği bir anda heba edilmemeli benzer sorunları yaşayan diğer birliklerde temelde iyi yönetileceği şartlara kavuşturulmalıdır.Alt yapılar tam hazırlanmadan bu geçiş süreci fındıkçıyı çok ama çok üzecektir. 1 kğ fındığın maliyeti 4.5 liradır,bunu ispata hazırım kendim zirai koşullara uygun olarak üretim yapmakta sanılanın aksine sadece 1 ay değil 12 ay içinde gerekli işlemleri uygulamaktayım.Son cümlem çok önemli benim için,çünki birçok insan bazı ziraat hocalarıda dahil olmak üzere işte fındıkçı gidiyor 1 ay içinde topluyor ve devletten hazır para istiyorlar şeklinde buna katılmak mümkün değildir.1 ayda para kazanılan hiçbir ziraat şekli yoktur, seracılıkta bile 12 ay çalışmak esastır.Toprak , zararlı yönetimine bağlı ilaçlama ve gübreleme,budama, yılın belli aylarında sürekli yapılması gereken işlemlerdir.Yaptığım 1kg lık maliyettede bunların bir kısmıda eksiktir.
    Sayın AEY o kadar güzel yazmıştınızki dayanamadım bunları ilave düşünceler olarak belirtmek istedim ,tarıma katkılarınıza tekrar içten teşekkürler,
    sonuç olarak satılmayan mal yoktur, satılamayan mal vardır,Türkiye bırakın fazla olduğu düşünülen 600 veya 700 bin ton fındığı,1 milyon ton fındığı dünyaya yedirmenin yollarını bulmalıdır.Unutmıyalım avrupada 1kğ iç fındık 40 lira civarındadır,bunu üreticiden bu sene 1kg fındığı 5 liradan alacaklar utansın,
    saygılarımla,
    Mümtaz Kibar
    Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
    Toprak Bölümü

Fındık: İlişkili Diğer Makaleler

En Son Yayınlanan Makaleler